Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '14

 
Kategori
Öykü
 

Aşk kapıyı çalınca...

Aşk kapıyı çalınca...
 

Zehra Hanım için o gün de, daha öncekiler gibi sıradan bir gündü. Her zamanki saatte uyandı, yatağından kalktı ve sırtına hırkasını giyip mutfağa yöneldi. Kızı kalkmadan çay suyunu koymaktı amacı. Bir tuhafiyecide tezgahtar olarak çalışan kızına her sabah, ondan önce kalkıp kahvaltı hazırlıyordu. Kızının aç bilaç yollara düşüp gitmesine içi razı gelmiyordu.

İki göz odalı bir gecekonduda oturuyorlardı kızı ile birlikte. Kimsecikleri yoktu. Eşini genç yaşta kaybetmiş, küçük kızı ile dul kalmıştı Zehra Hanım. Fazla bir eğitimi de yoktu ki aylıklı bir yere girip çalışsın. Kızına bakmak zorunda idi. İyi ki eşinin sağlığında bu küçük evi yapmışlardı.Hiç değilse ev kirası ödemiyordu. İşte o günden bu yana tek bildiği işi yaparak geçimlerini sağlamaya çalışmıştı. Elinden biraz dikiş geliyordu. Konu komşunun dikiş, onarım  işleri ile geçinip gidiyorlardı. Bu arada kızı da o tuhafiyeci de iş bulmuş, evlerine giren para biraz artmıştı.

Zehra Hanım bunları düşünürken bir yandan da dolaptan peyniri, zeytini çıkartıp mutfak masasına diziyordu. Akşamdan kalan ekmeği de kızartırsam kızı uyandırabilirim diye söylendi kendi kendine.

Şu kıza da hayırlı bir kısmet çıksa  ne iyi olacaktı. Kız 25 yaşını geçmişti, öyle pek de çarpıcı bir güzelliği yoktu. Oysa kendisi gençliğinde ne güzel kadındı. Bir bakan bir daha bakardı. Açık kumral saçları, ela gözleri, endamı ile ne canlar yakacak denirdi. Nereden bulduysa bulmuş o marangoza kapılmıştı. Oysa o güzellik, o endamla ne kocalar bulurdu. Hoş şimdi de alımlı , güzel bir kadındı ama 50 yaşına yaklaşmış kadının güzelliğinden ne olur diye güldü içinden.

Ayşe diye mutfaktan seslendi odada uyuyan kızına. 'Kalk çay hazır, işe geç kalacaksın. 'Ödü patlıyordu Zehra Hanımın kızı işsiz kalacak diye. Parasının yanısıra, evde kızı zaptetmek zor oluyordu. Canı sıkılan, meşguliyet bulamayan kız televizyon dizilerine sarıyor, daha beter sinirli oluyordu. Hiç değilse şimdi akşamları yorgun geliyor ve uyuyordu.

Ayşe uykulu gözlerle odadan çıkıp tuvalete yöneldi. Şimdi uzun bir süre suratı ile uğraşır , sonra çay neden soğuk diye çıkışır diye düşündü. Kızının sivilceleri daha geçmemişti. Her sabah onları kapatacağım diye epey uğraşıyordu. Acaba evlense geçer miydi o menhus sivilceler.

Kızı tuvaletten çıkana kadar, Zehra Hanım ikinci çayını da içmişti. Ayşe, bir karış suratla gelip masaya oturdu, çay bardağını önüne çekti. Zehra Hanım onun bu suratına alışıktı. Gene heyheyleri üstünde diye düşündü. O da haklıydı. Genç kadın giyinmek ister, gezmek ister. Evde benimle kapalı, işe gidiyor, hergün, para yok fazla , istediğini alamıyor. O zavallı surat etmesin de kim etsindi.

Kızının yüzüne bakıp bunları düşünürken, birden komşusunun dün söylediği şeyler aklına geldi. Komşusu 'Evinin bir ufak odası var orayı pansiyona versene, devamlı bir gelir elde edersin, bütçen rahatlar. 'diyordu. Evet kapıdan girişte hırtı pırtı koyduğu ufak odayı pansiyona verebilirdi. Ama eve de öyle herkes sokulur muydu.

Her ay gelecek belli bir paranın hayali bile içini ısıtmıştı. O zaman kızı istediği o kırmızı elbiseyi, paltoyu alabilir, hatta haftasonları sinemaya bile gidebilirlerdi ana kız. Belki kebapçıda lahmacun bile yiyebilirlerdi.

 İyi de pansiyoner nereden bulacaktı, bu durumu kızına nasıl açıklayacaktı. Gerçi komşusu pansiyon arayan birinden bahsetmişti ama zor işti. Sonra elalem ne derdi .

Zehra Hanım evine bir pansiyoner bulabilecek mi, devamı sonraki yazımızda.

 

  

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..