Aşk kapıyı çalınca

Aşk kapıyı çalınca, davet beklemez, engel tanımaz, süzülüverir benlikten içeri bilincin üstüne taht kurup oturur. Yanlış zaman ve yanlış mekan yoktur, tanımaz. Engellerden yılmaz ki zaten insanoğlu aşkın önüne engel koyamadığını öğrenmiştir. Mesafeler anlamını yitirir, 500 km ötedeki şehir bulunduğunuz yerin bir semti gibi gelir. Aşık olunan ölse bile aşk ölmez. Mıh gibi çakılı kalır benliğimizde.

Bir büyüğüm, ''aşk, aşık olunanı emsalsiz ve vazgeçilmez kılar.'' demişti. Aşkın bir adım ötesi de var ki, ben ce o ruh eşini bulmaktır.

Ruh eşini bulmak her kula kolay kolay nasip olmaz. Mevcudiyeti ile eksiklerinizi tamamlayan sizi hiç olmadığınız kadar insan yapanla tanışmak mutluluktan öte bize bahşedilen bir lütuftur. Kadın ya da erkek olmadan kelimenin tam anlamıyla insan olmanın tadını çıkarırsınız. Aşık olunan oyun arkadaşınız, dert ortağınız, iş arkadaşınız, nefes alıp vermenizin anlamı olur. Gerçekten aşık olunca ne kadar süreceğini ya da ne zaman biteceğini hiç düşünmezsiniz. İnsan ömrünün aşkı yaşamaya yetmeyeceğini bilirsiniz. Nazı da, tafrası da, kaprisi de baldan tatlı gelir. Öfkeden deliye döndüğünüzde göz göze gelmeniz yeter. Bilincinizin kapıları sensiz olmaz der. Onun bedeni sizin bedeniniz gibi olur, dokunmak peşinden tarifsiz mutlulukları getirir. Başı ağrısa başınız ağrır, gözüne toz kaçsa sizin gözünüz yaşarır, onun eline batan kıymık sizin yüreğinize saplanır, elini tuttuğunuzda içiniz erir.

Aşk yanlış yerde ve yanlış zamanda olmaz, bulunduğu her yeri doğru yer ve doğru zaman kılar. Yanlış yerde ve yanlış zamanda olan siz kendinizsinizdir. Geçmişte yaptığınız seçimlerin bedelini, şimdiki zamanda içiniz yana yana ödersiniz. Ne geçmiş değiştirilebilir, ne de gelecek inşa edilebilir.

Tek teselliniz zamandır, bir gün artık eskisi kadar acı vermeyeceğini umarak hayata tutunmaya çalışırsınız.