Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

18 Aralık '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Aşk mı yoksa bulmaca mı?

Aşk böyle birşey… Koca bir bulmaca!              

Seni baharın ilk içimizi kıpırdatan güneş ışıkları, toprak kokusuyla, kendimi sahile atmak istediğim bir öğle üzeri (gecikmiş sabahlarda), yanımda çay içecek bir arkadaş olsun diye''hadi gel birer çay içer hem tanışırız''diye çağırmıştım o gün...

Hiç de özenli olmak isteği duymadan içimde, öylesine sırtıma taktığım bir pantolon ve üstle karşılamaya geldim seni. Sanal dünyanın bizi yanıltmalarına alışkın olduğumuzdan, çok da umursamayarak

Gözgöze ilk geldiğimizde içim güldü gülen gözlerinle buluştuğunda gözlerim. Şıkır şıkır iki pırıldayan göz ve güzel dişlerin beynimin epeydir sorun yaratan beğeni merkezinde kabul gördü nedense.

Güzel birgün geçirdik seninle sonrasında. İki yabancıydık ancak gözlerini daha önce görmüş, sözlerini daha önce duymuştum sanki. Birini beğendiğimizde, daha önce sevdiğimiz birilerinin birşeylerini mi acaba çağrıştırıyor da bize saniyeler içinde yer veriyoruz beynimizde ona ya da reddediyoruz tersi durumda.

Senle tanıştığımdan beri herşey dörtnala içimde… Duygularım, düşüncelerim, uykularım, uyanıklığım… Bir aydır normal yaptığım hiç birşey yok… Kaybolan oyuncaklarımı, oyun arkadaşlarımı bulmak gibi senin hayatıma girişin… 

Uzun süredir hayatıma unutmak istediğim, ardından gözyaşı döktüğüm, hatırladığımda da beni gülümseten, hüzünlendiren anıları tekrar bir tiyatro sahnesinde ikinci kez oynamak gibi...

Oysa hayatın ikinci bir tekrarı yok diye emindim. Senle tekrar yaşayabildiğimi farkediyorum kaybettiklerimi, birçok güzelliği... Ne mutlu bana. Kah yarama dokunuyor beni ve ihtiyaçlarımı düşünerek hareket etmen, kah hoşuma gidiyor... Korkular duyuyorum yine alışıp alışıp kaybetmekten seni...

Sen sen değilsin benle! Bir başka alemde hızla geçiyoruz zaman tünelinden. Oysa kısa süre sonra bana ışık tutarken senin labirentlerine de gireceğimi bilmiyordum. Mumun dibine ışık vermediği gibi, delhizlerinde kaybolacağımı da... Karanlıklardan kurtulmak için ne kadar çırpındığını anlıyor ve tutunarak çıkmak istediğin kuyudaki yağlı ipin diğer ucunu bende elimde buluyorum... Ellerin kayıyor.. ellerim kayıyor..

Elini ver elime derken gücüm yeter mi diye de korkmadan edemiyorum...

Gözlerime bak... O ilk gördüğüm anda içimi güldüren gözlerinle bak bana ne olur ve gülümse...

Ne olur gücümüz yetsin, bak bende kaç asırdır karanlıklardayım... Lütfen elini bırakma elimden... Tutunamayıp çıkamazsan benimle ışığa, bende yok olmak istiyorum seninle karanlığında... Tek başıma gün ışığında olamam artık. Gücüm yok lütfen elini bırakma ya da beni de al karanlığına...

 

 
Toplam blog
: 8
: 318
Kayıt tarihi
: 03.03.12
 
 

Düşün, üret, paylaş... Küçük bir sahil kasabasında büyümüş, farklı ülkelerde, mesleklerde, ortaml..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara