Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '13

 
Kategori
Öykü
 

Aşk ve aşka katlanmak

Bu iki karmaşık konu sabaha kadar uyumasına engel olmuştu.

Behice o gün de yorgun bir şekilde kalktı yataktan… Yüzünü yıkarken aynada gördü kendini.

Yeşil gözlerinde hüzün vardı… Gözaltlarındaki morluklar sanki bir işkencenin belirtisiydi. Belli belirsiz gülümsedi. Bir bakıma doğruydu. Gece uykusuzluğunun izleriydi her sabah o aynadaki aynı görüntü… Gece hep galip geliyordu doğacak yeni güne.

Oysa ne çok isterdi bir gece bari uykusuzluğun işkencesine maruz kalmadan tatlı rüyalara dalmayı. Bir an önce kendini dışarıya atmaya karar verdi. Alırdı eline bir gevrek, dolaşırdı uykusuzluğa inat sokak sokak…

 Sokaklar en azından huzur verir içine diye düşündü. Çünkü orada daha az düşünürüm, oyalanırım diye geçirdi kafasından…

Alelacele eşofmanlarını giydi üstüne. Hava mis gibiydi İzmir'de Şubat'ın 21' i olmasına rağmen… Karşı fırından yanmaya yüz tutmuş bir gevrek aldı, böldü ortasından ikiye. Gevreğin o çıtırtısı gülümsemesine  yetmişti  bile. Daldı bir sokağa. Bir adam dileniyordu.’’ Keşke’’ dedi, ‘’dileneceğine bir paket mendil satsaydı; ya da bir çalgı çalsaydı’’. Bu haliyle çok iticiydi.

Başka bir sokağa hızlı adım yürüdü. Çarşıya inerken sık gördüğü bir kadın çarptı gözüne. Kimsesiz, zavallı bir görünüşü vardı yine… Sanki hayat ondan vazgeçmiş de, hayata inat ölmeyi bile beceremeyen, hayatın eteğine sıkı sıkı sarılan bir haldi üzerindeki..

Sokaklardan sıkılarak adımlarının onu deniz kenarına götürdüğünü fark etti bir an da  Behice... Gevreğinin son lokması ağzında büyümüş, düşünceleri belli belirsiz kafasına üşüşmüş, denizden  gelen rüzgarın etkisiyle hafiften üşümüştü.

Oturdu bir banka, öylece denizi ve martıları seyre daldı… Uzaktan geçen o büyük yolcu gemisini gördüğünde içinde bir şeyler kıpırdadı. Yıllar önce seyrettiği aşk gemisi dizisindeki o meşhur gemiyi hatırladı… Böyle bir gemide, masmavi denizde yol alırken ancak öyle romantik güzel aşklar yaşanırdı…  “ Bendeki büyük aşkı içimdeki kalp taşıyamıyor ki büyüklüğünden  gecelere  uykusuzluk olarak yansıyor artık “ diye düşündü.

Gemi gözden uzaklaşınca etrafına göz gezdirmeye başladı. Liseli sevgililer sarmaş dolaş halde- fal bakayım mı - diye peşlerine takılan falcıdan kurtulmaya çalışıyorlardı. Az ileride gözleri çok uzaklara dalmış oldukça iyi giyimli  bir kadın oturuyordu. İyice dikkat edince sessiz sessiz ağladığını farketti. Hiç yapmadığı bir şey yaparak yerinden kalkıp yavaşça yanına gitti.

-Oturabilir miyim-  sorusuna başıyla onay verdi kadın.

Hala ağlıyordu ve yanına yaklaşanın varlığından ufacık bir rahatsızlık hissetmiyor gibiydi. -Kendimi uzun zamandır çok kötü hissediyorum, bugün bari biraz huzur bulayım diye dışarı çıktım. Sizin bu durumunuz beni etkiledi. Konuşmak ister miydiniz- diye söze başladı Behice. Kadın yavaşça yana döndü gözlerinin içine baktı Behice’nin

-Siz neden kötü hissediyorsunuz- dedi.

Tek kelime: -AŞK-  dedi Behice... Kadın cevap vermedi.

-Behice  “ siz neden ağlıyorsunuz “ diye sordu.

Kadın, ağlamaktan titreyen dudaklarıyla; -siz aşk için kötü hissediyorsunuz ben –aşka katlanamadığımdan ağlıyorum - dedi. Behice hiçbir şey anlamamıştı. Bir sürü soru sormayı düşündü ama sonra vazgeçti. Bu kadarına da hakkı yoktu. Sustular uzun bir süre. Behice kalktı. Başıyla hafifçe selam verdi ve “ kendinize çok iyi bakın lütfen “ dedi. Kadın bir anda kolunu yakaladı Behice’nin. Vaktiniz varsa biraz daha kalın lütfen size aşka neden katlanamadığımı açıklamaya çalışacağım dedi. Behice kalktığı banka ilişti. Kadın: - Siz geceler boyu uykusuzluk nedir bilir misiniz?  Behice, başını bir kaç kez hızlı hızlı evet anlamında salladı. - “ İşte bir aşk acısı yüzünden uykusuzluğa katlanamayan ben sonunda hayatımın tek aşkını da kaybettim”  dedi kadın. Aslında daha fazla açıklamaya gerek yoktu. Behice’nin şimdiki halinin tasviriydi, kadının belki de yıllar önce yaşadıkları ve yıllar sonra bile hala, katlanamadığı aşkı için gözyaşı dökmesiydi gerçek aşkın anlamı.. Behice dostane bir şekilde kadının elini avucunun içine aldı hafifçe sıktı, eli cebindeki mendiline gitti, sonra vazgeçti. Kadının akan gözyaşları içindi mendil ama onları silmeye hiç hakkı yoktu. O gözyaşları kaybedilen bir aşkın pişmanlık duasıydı..

- Behice: Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim diyerek kalktı, gözlerinden yanaklarına süzülen yaşlarla… İçinde garip bir huzurla evine döndü. İçeri girer girmez ilk yaptığı şey antredeki aynaya gidip gözlerindeki morluklara gülümseyerek dokunmak oldu. - “ Siz benim aşkımın en büyük ispatısınız,   uykusuz gecelere meydan okumamsınız. Sizi seviyorum “ dedi...

Sokaklar hep can kırıklıklarıyla mı doluydu…

Sokaklar hep kırık bir şeyleri mi çağrıştırırdı insanın içinde…

Kırık bir şeyler bir araya gelebilir miydi, mesela kalp gibi…

Şükretti  Behice, bedeninde kırık bir kalp yerine aşka katlanabilen; uykusuz gecelerin eseri, altları mosmor yeşil gözlere sahip olduğu için.

Vız gelirdi artık uykusuz geceler ona...

TUBA MİMOZA.21.02.2012 15:25…İZMİR / KARŞIYAKA..

 
Toplam blog
: 20
: 1693
Kayıt tarihi
: 02.03.12
 
 

Sanat ve Edebiyat penceremden sizlere seslenmeye çalışacağım....   BİYOGRAFİ : 1966 yılın..