- Kategori
- Aşk - Evlilik
Aşk
Bazen sevdiğimize kızarız. Öfkemize yenik düştüğümüz zaman:
-Seni nerden tanıdım?
Ellerimiz , ayaklarımız titrer. Ne yapacağımızı bilemez hale gelince, daha da ileri giderek:
Lanet olsun, seni tanıdığım güne!
İşte tamir etmesi zor pozisyona girdiğimiz an, bu andır.Geriye dönmenin kolay olmadığını bırakın bir kenara, karşı tarafın yıkılışını seyrederiz. İçimiz titrer. Pişmanlığımızın sınırı yoktur, lakin pişmanlığımızı ifade edemeyiz.
Devamını getirip arkamızı da dönüp gitmişsek...
İşte bizim yıkıldığımız an da bu andır.
Her türlü güzelliklerin bir hiç uğruna yok edildiğini irdeleriz. Bir kaç saniyelik olayın silindir gibi ezdiği iki insanın resmidir bu. Halbuki iki sevgiyi birleştirmek bu kadar kolay olmamıştı. İki elin birbirine değmesi için gösterilen çabanın, kalp çarpıntıların, utangaç bakışların bir yürekte birleşmesi zaman almıştı. Saniyeler yıllara denk düşüyordu.
Ne yapmalıydı?
Özür dilemek .
Yetmez.
Çiçek.
Yetmez.
Kapısına kul köle olmak.
Yetmez.
Kırdığın, küstürdüğün kalbin üstüne elini koyacaksın. Atışların yavaş olduğunu hissedip kendi kalbinle birleştireceksin. Çok zor değil mi?
İşte zor olanı başarmanın adına "aşk" diyoruz biz.