Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Askıda kahve!

Son günlerde bir "Askıda Kahve" modasıdır gidiyor. Ünlü İtalyan sinema sanatçısı Vittorio De Sica bir röportajında anlatmış;

"Bir Cafe-Barda, espressolarımızı içiyorduk. İçeri giren müşterilerden biri, barmene 'iki kahve biri askıda' dedi. İki kahve parası verdi, bir kahve içip gitti. Barmen de duvar üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kâğıt astı. Biraz sonra içeri iki kişi girdi. Onlar da 'üç kahve biri askıda' dediler. Üç kahve parası verdiler ve iki kahve içtikten sonra gittiler. Barmen ‘askı’ ya yine bir küçük kâğıt astı. Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyordu. Bir süre sonra kahveye, üstü başı biraz eski-püskü, belli ki yoksul bir kişi girdi ve barmene ‘askıdan bir kahve’ dedi. Barmen hemen bir kahve hazırladı ve yeni müşterinin önüne koydu. Yoksul kişi kahvesini içtikten sonra para ödemeden çıktı, gitti. Barmen ise duvardaki askıya taktığı kâğıtlardan birini kopardı, parçalayıp çöp kutusuna attı."

Ve ardından internet sitelerinde bir mesajlaşma trafiği; herkes birbirine bu "İtalyan toplumsal terbiyesi" örneğini göndermek için âdeta yarışa girdi. Tanıyan tanımayan herkes birbirlerine bu mesajı gönderdi. Ben kendi adıma bazı günlerde birkaç defa bu mesajdan aldım. Mesajlaşmanın ardından gelsin yorumlar; İşte biz de "bu İtalyan toplum terbiyesi" ni örnek almalıyız; acaba bizde de bu tür bir uygulama yapılamaz mı? İşte, askıda ekmek, askıda su, askıda ayakkabı , askıda v.s.,v.s.,v.s.

Lütfen kendimize gelelim! Evet, bu uygulamaya saygı duymamak mümkün değil. Ancak biz toplum olarak Türk örf ve âdetlerinde, Türk töresinde binlerce yıldır yerleşmiş toplumsal yardımlaşma örneklerini ne çabuk unuttuk? Bize ne oldu da İtalyanlardan "Toplumsal yardımlaşma terbiyesi" öğrenir olduk? Bu kadar mı kendimize yabancılaştık? Bu kadar mı kim olduğumuzu, nerelerden geldiğimizi, neler yaptığımızı unuttuk?

Unuttuklarımızdan bazılarını hatırlamaya ne dersiniz?

Türkler tarihte kökleri ve derinliği olan bir millettir. İslamiyet’ten önce Tanrı adına yoksullara yardım edilir, açlar doyurulur, çıplaklar giydirilirdi. İslamiyet ten sonra da İslam’ın sosyal hayatı (yardımlaşma ve dayanışmayı) düzenleyen mucize emirlerinden olan fitre, zekât ve sadaka kurumları işletilmiştir ve bugün de işletilmeye devam edilmektedir.

Avrupalı Ortaçağ'ın karanlığında boğuşurken Türkler de yaşlılara koruma hizmeti veren ilk sivil kurum 11. yüzyılda Selçuklular döneminde yapılmıştır. Osmanlı ise bu yardım kervanına kurduğu vakıflar, imarethaneler, şifahaneler ve düşkünler evleri ile katılmıştır. Cumhuriyet döneminde de bu kuruluşlar işlevini sürdürmeye devam etmişlerdir.

Yine özellikle esnaflar arasındaki 1000 yıllık bir yardımlaşma, dayanışma geleneği olan Ahilik. Ahiliğin kelime manası: Arapça "kardeş",Türkçe, "eli açık, cömert, yiğit" demektir. Ahiler örgütledikleri sandıklarla ilk güvenlik ve emeklilik gibi işlemleri gerçekleştirmişlerdir.Ahiliğin kollarından olan Yaren Odaları, Zaviyeler (Konuk Evleri): Buralarda yolculara ve misafirlere bedava yiyecek, içecek ve yatacak yer temin edilirdi.

Köylerdeki imece (birkaç kişinin birleşerek bir sorunu çözmesi) usulü yardımlaşma bugün de devam etmektedir. Unuttuğumuz bu örnekleri çoğaltmak mümkün ancak burada yerimiz müsait değil. İslam dini insanlara her fırsatta hayırda yarışmayı emreder; "Herkesin bir yönü vardır, ona döner. O halde hayırlarda yarışın! Nerede olursanız olun Allah sizi bir araya getirecektir. Allah her şeye güc yetirendir." Kur’an (Bakara 148)

Sevgili Peygamberimizin o muhteşem sözünü hatırlayalım; "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" Bizim İtalyanlar da dâhil hiçbir ulustan "toplumsal terbiye veya toplumsal yardımlaşma terbiyesi" almaya ihtiyacımız yoktur. Yeter ki kendi kültürümüze ve geleneklerimize yabancılaşmayalım. Başka kültürlere özenerek özümüzü, dilimizi ve dinimizi yozlaştırmayalım.
Bir AHİ ustasından çırağına öğütler;

"Harama bakma,

Haram yeme, haram içme,

Doğru, sabırlı, dayanıklı ol,

Yalan söyleme,

Büyüklerinden önce söze başlama,

Kimseyi kandırma,

Kanaatkâr ol,

Dünya malına tamah etme,

Yanlış ölçme, eksik tartma,

Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini,

Hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve

Kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol."

Yeter ki biz, "Biz" olmaya devam edelim.

 
Toplam blog
: 516
: 1080
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1955 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da uzun yıllar..