- Kategori
- Aşk - Evlilik
Aşkın adı kaçamak olmuş

Aşkın Adı Kaçamak Olmuş
“Siz de bilirsiniz”, dedi. “Aşkın dümeni olmadığını ve rüzgârsız da bir işe yaramadığını. Boş yere uğraşmayın, çünkü ilgi alanı dışındasınız ama diğeri şu anda merkez, gelişmelere göre değişecek düşünceleri, savunduğu değerleri.”
Öylesine aklımda kalmıştı söylediklerin...
Yeni bir şeyler mi arıyordum ki, beni uyarıyordun böylesine...
Bilmiyorum...
“Ondan sana fayda gelmez, onun gönlü başkasında”, diyordun açık açık söylemesen de.
Oysa benim düşündüğüm o değildi zaten, sendin!
Yeni bir dostluktu.
İçimde saklı kalan, yapmak isteyip de yapamadığım birçok şeyi birlikte yapabileceğim bir dost, bir aşktı aradığım.
Sınırsız, ne olursa olsun.
Belki bir çay içimi, belki soğuk bir dilim karpuzu paylaşmak, belki bir el ele tutuş, belki bir öpüşmeydi aradığım, neden olmasın. Bu hayat bizimdi ve insan her şeyin hesabını sadece kendisine verirdi bir başkasına değil. Sen bunları bana verebilirdin.
Gözlerine bakamamıştım.
Ellerine de...
Yalnız yemekten sonra meyve yenmesinin iyi olmadığını söylemiştin bana, unutmadım.
Şeftaliyi peçeteye sarmış, çantana koymuş, akşama doğru iyi gider demiştin.
Dışarı çıkıp çay içmek için oturmuştuk bir yerde.
Ben çay içmiş sen karpuz yemiştin, az önce dediğinin tam tersini yapmıştın.
Ve gözlerinde lens vardı.
Gerçek göz rengini göremiyordum.
Uzak bir yabancı gibiydim sanki yanında. Oradan şuradan laf olsun diye konuşan, ilgisiz ve belki de yersiz anıları anlatıp öylesine gülümseyen birisiydim.
Gözlerini göremiyordum.
İçimdeki yalnızlık azda olsa küçülmüştü yanındayken.
Bir tutabilseydim ellerini.
Bir sarılabilseydim dostluğuna, her şey daha farklı olabilirdi.
Bana gelirken gözlerinle gel olur mu?
Meyveleri ise boş ver.
Artık meyvelerinden anlaşılmıyor zaten mevsimler.
Mevsimlerin meyvesi yok artık, serası, turfandası var.
Her şeyin sahtesi olduğu gibi.
Bana gelirken gözlerinle gel olur mu?
Olduğun gibi, nasılsan...
Ertelemeden özlemlerini.
Yağmurları ertelemeden gel.
Bizim olsun zaman..
Biliyor musun, son günlerde kiminle konuşsam hayatındaki hep bir durgunluktan söz ediyor.
Yine son günlerde bir iki gazetede yayınlanan şu meşhur aldatma öykülerine takmış durumda herkes. Kötü örnek oluyor bence. Heyecan tatmak ya da denemek isteyenlere adım atmasına vesile oluyor. Durum son derece vahim gibi.
Aldatmalar diz boyu, ihanetler boy boy.
Bu ne doyumsuzluk, bu ne açmaz böyle anlamış değilim.
Bu güne kadar aşkla ilgili kitaplar yazmışım ama yine de bilmediğim çok şey var.
Aşkın adı aldatmak olmuş meğerki.
Aşkın adı kaçamak olmuş.
Oysa aşk, ne aldatmak ne de kaçamaktır.
Bu yalandır.
Bu aşk olmaz.
Bu olsa olsa cinsel açlıktır.
Kaçamak ilişkilerde aranan aşk değildir zaten.
“Senin aşkın yok mu?” diye sorduğumda ise; “Yok”, demiştin. “En çok, mantık ve aşkla başlayıp mutsuzlukla bitiriyorlar. Benim ne yaşadığıma gelirsek tabii ki aşk ve sonucunda mutsuzluk. Biri varken diğeri tatilde olduğu için şimdi yalnızca platonik aşk kalıyor geriye.”
Aşk ve mantık, aynı yolda olamazlar gibi sanki...
Bir başka örnek daha vermiştin hemen, kuzeninin boşanmasını; “Dört yıllık bir evli ve kocası olacak olan adamı gerçekten sıfırdan bir yerlere getirdi, çok emek verdi. Aşk olayı için on gün dedi ama ben başka şeyler olduğunu sanıyorum, on günlük bir şey için evliliğini bitirmeyi düşünmesi için aptal olması gerek bir adamın. Aslında çok da irdelememeye çalışmasını söyledim kuzenime, buna niyetlenen adam şimdi geri dönüş yapsa bile bir zaman sonra yine yapacaktır benzerini, bırak gitsin, kendine yeni bir yaşam kur, adam mı yok sen yaşamak istedikten sonra dedim.”
“Üzücü bir durum”, dedim.
“Evet, çok üzücü” demiştin. “En kötüsü iki gün önce hiç bir şey yokken bir akşam adam eve geliyor ve ben başkasına aşık oldum ayrılalım diyor. Bu nasıl bir çelişkidir Allah’ım ya, üç gün önce karısına aşık, deli divane olan adam iki gün sonra ben başkasına on gündür aşığım diyor. Bu bir ilişki midir, bu adam gerçekten evlenilen adam mıdır? Ben anlamıyorum ya da kabul edemiyorum bu durumu. Tabii ki, her şey geçecek, zamanın halledemediği hiç bir sıkıntı da olmadığını biliyorum ama diğer tarafta zamanın su gibi aktığı gerçeği de olanca çıplaklığıyla karşında duruyor. Hadi bakalım, bir hiç uğruna giden zamana mı, o olaydan sonra kaybedeceğin zamana mı yanarsın. Bence bu işin geri dönüşü olmaz, zaten olduğu zamanda her şey için geç kalınır, ben başka türlüsünü düşünemiyorum. Biliyorsunuz hiçbir zaman başkasının söylediğini dikkate almayız, illaki kendimiz de yaşamalıyız.”
Yeni evlenen sevgili Edi’ye soruyorum, evlilik nasıl gidiyor diye?
“Yavan”, diyor. “Yavan, tekdüze alışa gelmiş şeylerin yapılmasına monotonluk demişler. Ama benim yavanım farklı, zorla markete götürülmek, saatlerce bir şey alınmasa da vitrinlere bakmak, tonlarca zaman kaybı, evde o yattıktan sonra kitap okumaya saygısızlık denilmesi, işte yav ve an, yavan.”
Evlilik aşkı öldürüyor muydu?
Doğru muydu bu dedikleri?
Bilmiyorum.
Bildiğim tek şey, insan ne aradığını bilmezse mutlu olamaz. İsteklerin bir sınırı yok. Ve evlilik bir elmanın iki yarısı olmak değil, iki ayrı elmayla aynı yolda yürüyebilmektir.
Neydi bunu sırrı?
Neresindeydik yaşamın? İnandığımız neler vardı?
İnanıp ta yaptığımız neler vardı?
Çünkü hiç bir şey, hiç bir yaptırım gücü, hiç bir kanun ya da gelenekler ve çevre insanın kendi yüreğinden daha adaletli ya da huzur verici değildir. Yapmak isteyip de, “başkaları acaba ne der?”, diye yapmıyorsak bizim olan hayatı yaşamış olur muyuz?
Olmayız.
Basit, sıradan, öylesine bir hayat değil midir başkaları için yaşanmış bir hayat?
Geçmişi düşündüğümüzde bizim olan nelerimiz var?
Başkaları için yaptıklarımız mı çok, yoksa kendimiz için yaptıklarımız mı?
Bizi en çok biz yapan aşklarımız ve dostluklarımızdır aslında.
Geriye kalan pek çok ayrıntı, yaşamın devam sürecinde kendiliğinden oluşur.
Şimdi seni bekliyorum dostluğun ve aşkınla..
(.2006)
Yazar: Mustafa Çifci- www.mustafacifci.com
Not: Bu eser Mustafa Çifci’nin kitabından alınmıştır. Telif hakkı yazarına ait olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında her hakkı saklıdır. Yazarın yazılı izni alınmadan kopya edilmesi, çoğaltılması, dağıtılması, özet olarak belli bir bölümün başka yerlerde yayınlanması yasaktır.