Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşkın garip halleri!..

Aşkın garip halleri!..
 

Kimyası, fiziği, matematiği… Salgılanan beyinsel sıvılar, görsel hitaplar…

Ayrı uçların birbirini çekmesi, eee.. itmesi de var, tanık olduğumuzca…

Neyse, bilinmeyen kaldığı sürece belki cazipliğini sürdürüyordur aşk, iyi olur bence pek de karışırmasak…

Akıyor, sarıyor, sarmalıyor…

Sağanaklar boşalıyor…

Eeee… Yeşeriyor, olgunlaşıyor ve de duruluyor…

İnsan doğası şekerim, baklava börek olsa her gün yenmez!...

Yenmiyor, vallaha!...

Kız kardeşimin mezeci dükkanı var, sarmaları yok satıyor, maşallah, iki kızı da öğk diyor sarma adını duyunca!...

Birileri tapıyormuş, umurları bile değil!...

Efendim, neyin nereden geleceği hakikaten belli değil!...

“Asla’” diye düşünürsünüz, aaa bir de bakmışsınızdır ki kollarında aşktan mest olmuşsunuzdur!

“Aman Tanrım, işte idealimdeki kişi!” dersiniz, üç gün sonra kaçacak yer ararsınız!

Yani, sonuçta, kime ne düşeceği, kimin ne yaşacağı belli olmuyor, konu aşk olunca!

Haaa… Aşk deyince, karıştırmayalım lütfen, gözünüz ondan başkasını görmüyorsa, tüm dengeleriniz alt-üst olmuşsa, onunla beş dakika geçirmek için annenizin-babanızın hiç aksatmadığınız doğum günü kutlamasına katılmadınızsa…

Etraf ne der diye düşünmeden öpüştüyseniz yol ortasında…

Son dinlediğiniz şarkıyı…

“Seviyorum bak bu adam/kadının şarkılarını” denildiğinde bütün şarkıları toplayıp, günler ve gecelerce dinleyip, mesaj aramadıysanız şarkılarda…

“Aşk” demeyelim ona!

Karıştırmayalım yani elma ile armudu!

Aşk başlı başına bir fenomendir bence, yaşarken doruklardasınızdır, kıskançlıktan kendinizi yer bitirirsiniz ilk başlardaki kendinizi onun gözünde görmenizin pırıltısına alışmaya başladığınızda, sonra da ilişki kendini yiyip tüketmeye başlar zaten bu metabolizma içinde!...

Aşk ilelebet sürmüyor beyler ve bayanlar, aşkta adrenalin var, adrenalin ise aktif davranışlara neden oluyor… Diyelim ki, kontrol altına alındı adrenalin, eee o zaman da monotonluk başlıyor!....

Evlilikler belki de işte tam da bu yüzden aşkı öldürüyor!...

Yasakken şeytmek, evlendiniz, işte aha da cüzdanınız, artık rahat rahat şeyttirebilirsiniz!

“Şeyttirmeyecem, ahanda kapak olsun size” diyesi gelmez mi insanın?

Kadının gelir de, erkeğin gelir mi bilemem demek anlamsız olur, ayyy salak mı yoksa bu adam?

Tutun ki kadın dile getirdi, adam demez mi “ Sülaleni şeyttirelim onlara inat!”!...

“Şeyttirmek”, “Ettirmek” hatta kibarcasıları bunlar, aşktan gözü körelmiş kadınlar hoş görür gibi dururlar da… Öylesini istediklerindendir o anda, kapatırlar gözlerini ve kulaklarını, hatta da burunlarını…

O an masumdurlar, da…

Nerden anlasın o adamlarda aşktan dolayı kadınlar göz yumarlar?

Benden söylemesi beyler, kadınlar malum eylemin kabaca isimlendirilmesinden hiç ama hiç de haz etmezler!

Adamlar sanırlar ki kadınlar kendilerini anlarlar!...

Kadınlar ise yalnızca anlaşılmak isterler ve anlaşılacakları günü beklerler… Sabırla…

O nedenledir ki hiçbir aşık (ve genç kadın, çünkü yaş ilerledikçe yaşamı ancak çözmeye başlıyor insanlar, maalesef, bedenlerin eskimesi ile bir ilgisi var mıdır, düşünmek gerek üzerinde…) kadın şunu yaparsan mutlu olurum demez! Diyemez!... Der ise karşısındakinin yaptığı riya gelir, aşık kadın sevdiği adamı riyaya bulanmış görmek istemez!

Bekler ki söylemeden anlaşılsın, odur zaten bir kadın için muhteşem değer!...

Evelesek, gevelesek de…

Uzatmaları oynamak için çözümler üretsek de…

Aşk deli divane olmaktır, hiç dans etmeyen adamın kendini dans pistinde bulmasıdır, örneğin…

“Asla” diyen kadının aşık olduğu adamın ayaklarına masaj yapmasıdır, mesela…

Aşkın en sevdiğim tarafı ise, her bir tarafın kendini karşı gözde muhteşem görmesidir, görüntüsel ve düşünsel onay almasıdır ki, ve bu öyle bulunmaz bir özgüven ve tamamlanmışlık duygusudur ki…

En muhteşem buluşlar, iş yaşamındaki doruk çıkışlar boşuna değildir böyle anlara rastlar!...

Ait olma duygusunun da doruk anlarıdır, ama kadınlar için daha bir duygusal ama erkeler için daha bir cinsel…

Ait olma isteği kaçınılmaz olunca duruma uygun çözümler de vardır mutlaka…

Birlikte yaşamak, evlenmek, imam nikahı yapmak…

Hah işte… Sürekli onay almak ne kadar basit gelir ise, artık aşkta o kadar olağan olmaya başlar bir süre sonra!

Sürekli onay aldığınız kişi onaylamadığında, ilk seferde durur düşünürsünüz, sağ duyunuz el verdiğince, ikinci ve üçüncülerde…

Anam ne oldu ki bu adama/kadına böyle dersiniz! Aaaa… Tonla nedenler vardır, iştir, paradır, arkadaştır, yataktır…

Ayyyy… Aşkın garip halleri vardır!...

İnsanların da…

İnsan insanın hallerini anlar da, örneğin bir dostunuzun surat asmasını ne kadar kendinize yorarsınız, bir arkadaşınızın kızgınlığını?

Ahhh.. Aşkta öyle mi ki!

Merkez kendinizsinizdir, sizsinizdir! Merkez aşık olduğunuz gibi görünse de gözünüze…

O’nun gözündeki yansımanızdır, o nedenle az parlarsa gözü, az gülerse üstümüze alınırız…

Dostun asık suratına “hayrola” derken, aşkta hep en kötü senaryolar hazırda bekler!...

“Sevmiyor artık beni”, “aldatıyor mu yoksa”, “geçen gün dediğime mi bozuldu”, “yok yok kesin kıskandı!”…

“Ayyyy… Yoksa iş yerine yeni gelene mi aklı takıldı?”…

Bunlar aşkın hoş halleri iken, boş halleri olmaya adım adım gider ve bu boş korku ve kaygılardan en çok zarar gören güvendir!

Güven zedelenmeye görsün, ahhh yazılan senaryolar dizi film senaristlerini yemin ederim kıskandırırlar!

İlginçtir, yazdığı senaryolara insanlar neredeyse taparlar, ama problem şudur ki haklı çıkmak isterken, bir taraftan da yalanlanmak için yanıp tutuşurlar!

Konuyu toparlamak gerek, de… Nereden başladık nereye geldik, topla toplayabilirsen kızım Gülgün!...

Aman… Aşk işte!...

Ne olduğu, ne olacağı, nerede başlayıp nerede biteceği belli değilken, daha sen bunca yaşına rağmen formülünü tam olarak çözememişken, neyini toplayacaksın?

Aslında belki de güzel olanı bu: Bırakalım dağınık kalsın!...

Ancak, son olarak söylenecek tek bir şey var ki, eskilerin ısrarla üstüne basa basa söylediği, çok söylenmesinden midir nedir fazlada ciddiye almadık, farketmeden içini mi boşalttık, saygı zeminindeki aşk ancak sevgiye dönüşür,karşılıklı sevgi ve saygının olduğu yerde ise, ateşler sönse de zaman içinde, dumanları, külleri kalır, ki sıklıkla olmasa da zaman zaman hoş bir tebessüm ve bakışla, belki bir kahvaltı sofrasında, hatırlanır...


Gülgün Karaoğlu
Haziran,13/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..