Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Türkiye evleniyor!

Türkiye evleniyor!
 

Son birkaç aydır tv izlemeye yeniden başladım, ara-ara, aaa bir baktım ki Türkiye evlenme yarışında!..

Hani bir manav açılır, ya da bir cafe bir sokakta, bakarlar iyi gidiyor işler, manavla, cafeyle dolar sokak bir anda, işte tam da öyle oldu sanırım, her bir kanal evlendirme derdinde, Türkiye evlenme peşinde, on sekizden yetmiş sekize…

İlk hangi kanal başlatmış, şu an reyting rekorları kıran kimmiş, umurum dahilinde elbette ki değil, ancak şunu merak ettim nedir akın akın Türkiye’nin evlenme isteği?

Vallaha aklımdan şunlar da geçmedi değil, hani programlara konuk görüntüsü versinler, hatta müdavimleri olsunlar, yetmedi çemkirenlere iki katı para versinler diyerek reyting peşinde koşanlar, bu koşuşturma arasında yolunu bulanlar var ya, vallahi var, tanıdığımın İstanbul’da oturan yengesinden dolayı konu hakkında bilgi sahibi oluşluğum var, hatta söz konusu yengenin “Aaaa… Kırılırız ama, biraz daha kalın gelmişken İzmir’e” demeleri üzerine, “çekimim var, ayy isterdim ama vallaha kalamam! dediğini de birkaç yıl öncesinden bilirim!..

Şimdi efendim, acaba para mı veriyorlar bu insanlara da, evleneyim diye tutturuyorlar ekranlarda?

Gerçekten evlenmeyi düşünenler, ne kadar güvenirler bu programlarda karşılarına çıkanlara?

Peki… Kanalların verdiği armağanlar cazip ise, evlenmeye karar vermiş kişiler başvurup da, evlenmeyi istediği kişi talip olsa, ucuz yoldan evlenseler, kanal fark etse buna ne der?

Fark etmese kime ne zararı var?

Yalnızlık zor, Türkiye’de yolda gördün, vuruldun diye alemi cihan olsan hükmün yok!...

Meşru mu sayılıyor bu kanallardaki evliliğe talipler, gerçekten böyle düşünenler mi var, yoksa hepsi aldatmaca mı?

Yakın bir dönemin epey tutulacak bir programını buldum bile ben şimdiden, “Boşayın bizi!”…

Bilmem ne programında tanıştık, anlaştık, evlendik, ama gerçek hayatta birbirimize uyum sağlayamadık, bedava evlendik, promosyon anlamında, hadi bizi şimdi de siz boşayın!...

Şok! Şok! Şok!... Efendim, bilmem ne programında tanıştılar, zoraki anlaştılar, şimdi de boşanmak için programımıza katıldılar!...

“Boşanmak istiyorum!” da olabilir adı, “Yetti artık!” da…

Eeee… O furyadan sonra, “Geç gelen mutluluk” adı altında bir program da hazırlamak gerek…

Boşanmışlara yeni eşler bulmak adına…

Reyting bunlarda, ama… Bana kalsa, “Neden anlaşamıyoruz?”, “Ne bekliyoruz da karşılık bulamıyoruz?”, “Acaba kadın/erkek ne diyoruz da aslında nasıl anlaşılıyoruz?” tarzı programlar yapmak toplumsal anlamda reyting yönünden zayıf ama iletişim problemlerini çözme konusunda güçlü olmaz mı ki?

Aslında, yapılan programlar kişileri doğal olarak etkilemiyor mu ki?

Yani, hatalarımızı da konuşacağımız, çekinmeden paylaşabileceğimiz programlar olsa, ahhh… Keşke biri bana böyle bir şans tanısa, da...

Döktürsem kendi hatalarımı birer birer, sonra da katılsa diğer insanlar…

Hani, ortak hatalardan yola çıkarak bulmaya çalışsak hep birlikte gerçeği!...

Gel evlenelim, gel boşanalım yerine, gel anlaşalım, anlaşamasak da en azından birbirimize zarar vermemeyi öğrenelim, birbirimize zarar vermeyerek çocuklarımıza… Çocuklarımız da çocuklarına…

Bir aradayken de, ayrıyken de, hadi gelin, “Sevmeyi öğrenelim!” programları yapsak mesela…

Reyting alır mı hocam, ne dersin?

At sepete mi!

Yapma hocam, dış göz olarak biraz değerlendirsen derim!...

Yıllar önce, kocamdan boşandığımda, bir cafe açmak istemiştim, “Yalnızlar Cafesi” diye, amacım o zamanlarda henüz artmamışken boşanmalar bu kadar, boşanmış ailelere hizmet vermekti!...

Geniş bir alan olacaktı, bir bölümünde gençler ve çocuklar, bir diğer bölümde boşanmış anne ve babalar…

Ortak problemler konuşulacaktı, zaman zaman gençler gitar çalacaktı, bazen geziler düzenlenecekti, boşanmış anne- babalar arasında, bazen gençler arasında…

Herkesin özgür bir alanı olacaktı, bir anne rahatlıkla telefonu açacak, oğlum/kızım sana emanet diyecekti!

Gençler orada sağlıklı beslenecek, sağlıklı bir şekilde kendilerini ifade edebileceklerdi, ama gitar ama şiir, ama folklor ile…

Bana göre…

Haa… Bu arada, ortak dertten muzdarip kişiler, belki o cafede rast gelip, belki ortak paydalarda buluşacaklardı!

Anneme açtığımda bu düşüncemi, ne yani çöpçatan mı olacaksın dedi!...

Ayıptı arabulucu olmak, keşke annemi dinlemeseydim!...

Tüm kanallar arabuluculuk yapıyor, benimkisi yalnızca aynı kaderi paylaşanlara bir eldi…

Ahh… Anne… Bıraksaydın da arabulucu olsaydım keşke!...

Ayıplamasaydın!...

Kızın düşündü ayıp, kanallar yaptı, aferin!

Yok hakkını yemeyeyim anacım, kanallara da bu konuda aferin demezsin bilirim ama…

Eeee yani, en azından biraz daha meşru kılınmadı mı nazarında?

Boşanma programları hazırlamak üzere olanlara, ya da olacaklara peşinen uyarımdır:

Vallaha da fikir anası benimdir!...


Gülgün Karaoğlu
Haziran,11/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara