Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '11

 
Kategori
Sinema
 

Aslı Gibidir

Aslı Gibidir
 

En sevdiğim sahne...


Adam ıssız bir adaya düşer. Sıcaktan bunalmış, susamış bir vaziyette, kızgın kumların üzerinde yürürken ayağına sihirli bir lamba takılır. Lambanın İçinden çıkan cin, adama üç dilek dilemesini söyler. Adam ilk olarak hemen buz gibi bir cola ister. Dileği hemen gerçekleşir ve adam kana kana içer colayı. Cin iki isteği daha kaldığını söyler. Adam cevap verir: " İki cola daha lütfen"

Adam ihtiyaçlarını, içinde bulunduğu duruma göre öyle sadeleştirmiştir ki, soğuk bir cola ile tatmin olabilir. Peki bu kadar sade olmak ve bu kadar az şeyle yetinebilmek, insan gibi karmaşık bir canlı için, her zaman mümkün olabilir mi ? Sade olmak o kadar basit değil. Olamıyor maalesef. Sade bir insan ile boş bir kafa arasında çok ince bir çizgi vardır.

Kadın- erkek ilişkileri özelinde, tüm insan ilişkilerini zorlaştıran da işte bu bir türlü sadeleştiremediğimiz bakış açımızdır. Sade düşünemediğimiz için, bazen küçücük sorunları içinden çıkılamaz duruma getirebiliyoruz. Film de bundan yola çıkarak, akademik sayılabilecek kavramsal bir tartışma ile bakış açımızdaki bu karmaşıklığı hayatın gerçeğinden kopyalıyor ve izleyiciye sunuyor. Aslında bence sunmaktan ziyade seyirciyi filmin ana karakterlerinin içine oturtuyor. Bana her şey o kadar tanıdık geldi ki bir ara "Konuşan kadın yoksa ben miyim" bile dedim... Yani aynı filmin ismine uygun "Aslı Gibidir".

*****
Sanat eserlerinin kopyalarının da başlı başına değer taşıdığını, hatta bazı durumlarda orijinalinden daha değerli olduğunu savunan İngiliz yazar James Miller (William Shimell) kitabının tanıtımı için İtalya'nın Arezzo kasabasındadır. Miller konferans sonrası, sanat galerisi sahibi genç bir kadınla tanışır (Juliette Binoche).

Hayranlık duyduğu yazara, gün boyunca Toscana’yı gezdiren kadın, saatler ilerledikçe yazarla yakınlaşarak, hem ikili ilişkileri hem de nesnelerin ve kişilerin gerçekliğini sorguladığı bir sohbetin içinde bulur kendini. Aynı zamanda kadın- erkek ilişkileri ve onların algılarının zıtlığına dayalı bir tartışmadır bu. Bu sorgulama sırasında bir anda her ikiside kendiliğinden bir oyun başlatırlar. Artık 15 yıllık evli bir çifttirler.

Aralarındaki ilişkiyi, geçmiş yaşantıları, hayal kırıklıklarını ve sevgiyi sorgulamaktadırlar. Neyin gerçek-orijinal- , neyin oyun –taklit- olduğu anlaşılamayan ancak seyirci için son derece keyifli diyaloglardır bunlar. Bu diyaloglarda inanıyorum ki her erkek ve her kadın biraz kendini bulacaktır. Ve kadın ve erkek cinsinin nesneleri, hayatı, ilişkileri algılayışındaki farklılığın farkını.
Sorun; bu fark da değil aslında. Bu farkı anlayışla karşılayamamak, kabul edememek. İpleri geren ya da koparan da bu. Sade bir bakış açımız olmadığı için de bu farklılıklara olağanüstü karmaşık tepkiler veriyoruz.

Miller ve kadın, gezi sırasında bir heykel konusunda görüşlerini almak istedikleri yaşlı bir karı koca ile tanışırlar. Yaşlı çift bunların aralarında bir sorun olduğunu anlamıştır.
Konuşurlarken yaşlı adam Miller'a şöyle bir nasihatte bulunur: " Karının senden istediği tek şey, karının yanında yürümen ve yürürken elini omzuna atmandır. Senden bunu bekliyor. Tüm sorunlarınız elinin basit bir hareketiyle çözülebilir. Sorunları daha karmaşık bir hale getirme sakın. Yap ve kurtul"

Kadın ve yazarın sohbetlerinden birinde gerçekleşmeyecek bir ideal için üzüntü duymanın mantıksızlığından söz ediliyor; zaten Miller’ın filme ismini veren kitabının alt başlığı da orijinallik meselesine fazla kafa yormadan iyi bir kopya bulmanın ve o kopyanın hakkını teslim etmenin önemine vurgu yapıyor.

Filmi dünya çapında tanınan ve takdir gören İranlı yönetmen Abbas Kiarostami çekmiş.Yönetmen, görsel anlamda gerçekten sade bir film çekmiş. Mekanlar,nesneler, oyuncuların sahneye yansıyan görüntüleri çok estetik. Fakat söylemleri fazla kavramsal ve dağınık bulunabilir. Buna karşılık filmin bir ritmi var ve çok akıcı.

2010 63.Cannes Film Festivali’nde bu rolüyle Juliette Binoche, en iyi kadın oyuncu dalında Altın Palmiye kazanmış. Juliette Binoche filmdeki evlilik oyununda muhteşem oyunculuğu ile "mış"gibi yapmak ile hakikatin kendisi arasındaki ilişkiyi, filmi izleyenler açısından neredeyse ortadan kaldırıyor.

Filmi iki kez izledim. İzlemeden önce Haşmet Babaoğlu'nun film hakkında şöyle yazdığını okumuştum. Ve film ilgimi esas o zaman çekmişti.
"Kadınlar bir erkeği sevmiyor. Aslında o erkeği hiç yoktan bir sevgili olarak "doğuruyor" sanki! Yeniden dünyaya getiriyor! Zor, sancılı ve aşk kadar alabildiğine şefkat gerektiren bir süreç! Çoğu zaman "ölü doğum" la gerçekleşiyor bu süreç! "

Bir erkeğin gözünden ilginç bir değerlendirme tabi.

“Aslı Gibidir” (Copie Conforme)
Yönetmen: Abbas Kiarostami
Senaryo: Abbas Kiarostami
Yapım: Fransa – İtalya – İran, 2010, 106 dk.
Oyuncular: Juliette Binoche, William Shimell

Tijen Taşlı- İzmir

 
Toplam blog
: 156
: 2800
Kayıt tarihi
: 03.04.07
 
 

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR. 9 Eylül Ünv. İşletme mezunu, 9 Eylül Ünv.Sosyal Bil. Ens.Sağlık Kurumla..