Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Atalet

Atalet
 

Atalet , “Adalet” değildir, (tembellik)in diğer adıdır. İnsan oğlu olarak canımızı pek sıkmak istemeyiz. Çok zor iş istemeyiz. Çok çalışmak istemeyiz. Çok düşünmek istemeyiz.. Söylemeyiz ama, “insan aklı kolaydan yana”dır. İnsanoğlu aslında tembellikten yanadır. İşe başlayan bir vatandaşımız “Emekliliğimi kazanmaya 29 yıl 29 gün kaldı…” diye hesabını yapar. 

Eskiden Devlet kesimi onun için çok tercih edilirdi. “Oğluma bir masa versinler, iyi de bir maaş bağlasınlar… Çok da rahatsız etmesinler…” Her annenin isteği bu idi. Ama bu dünya değişti. Devlet kurumları tembelhane olmaktan çıkarıldı. Artık patronlar iş istiyor, çalışmak istiyor, yaratıcılık istiyor ve “Performans…” diyorlar da başka bir şey demiyorlar. 

Şimdi asıl yatma yeri Üniversiteler. Okullar ve Üniversitelerin Maşallahı var … Kızlar, delikanlılar gidiyor , 4-5 yıl gezip duruyorlar, ondan sonra biz her şeyi öğrendik diye çıka geliyorlar ama patronlara soracak olursanız : “Onlar hiçbir şey bilmiyorlar…” diyorlar. Çünkü Üniversiteler ve eğitim kurumları bu günkü teknolojinin çok gerisindeler… Okullarımız dünyada neler olduğunu çok iyi bilemiyorlar… Onun için oradan mezun insanların da yeniden eğitilmeleri gerekiyor… Belli ki okulların ve Üniversitelerin bilimin ve teknolojinin çağdaş isterlerine göre yeniden tasarlanmaları gerekir. 

Soralım hangi okulumuzda tank yapabilecek eleman yetişiyor..? Hangi üniversitemiz “uçak yapımı”nda öncülük edebilir..? Bu sorular çok çeşitli bilim ve teknoloji konularında sorulabilir ve genellikle yanıtlar olumsuzdur. Onun için okullarımız, üniversitelerimiz yeni bir çağa, değişen koşullara, teknolojiye ve bilime uyacak insanları yetiştirmek zorundadır. Bunun için değişmek gelişmek zorundadır. 

Ama beş milyon emeklimizle kahvelere kilimi sermişiz… Ahkam kesiyoruz. Buna gençlerimiz de dahil… 

Tembellikten kurtulmamız gerekir. Hayal kurmak iyidir ama… Gerçekler çok daha önemlidir. O işi beğenmem, bu işi beğenmem derken, anneler babalar perişan oluyor size ekmek getireceğiz diye… Gençlerin daha sorumlu olması, iş bulamazsa, kendi mesleğinden başka konularda da iş araması gerekir. Çünkü toplum ve dünya bunu gerektiriyor… 

Sayın Blogdaşım Alev Meisel ne diyor:
“…Patatesler kendiliğinden soyulmadı, tencereye girmedi. Kirli çamaşırlar “Yahu berbat haldeyiz, şu çamaşır makinesine girelim de aklanalım paklanalım” demediler. Tozlar toz beziyle halvet olmadılar…” diyerek bu durumlara güzel örnekler veriyor. 

Bu gibi durumlarda Ataların sözlerini de şöyle yoklamak lazım. Baka ne demişler … 

Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar.
Tembele iş buyur sana akıl öğretsin.
Üşenenin oğlu, kızı olmamış.
Yatan aslandan, gezen tilki yeğdir
Tandır başında bağ dikmek kolaydır 

Ataletle hayal kurmak el ele gider. Kişi bir işi yapmak istemiyorsa; eli gitmiyorsa; ya o işi beğenmezlikten gelir veya “benim seviyeme uygun bir iş değil…” der. Kısaca işten kaçar. Diğer yanda sanki çok zenginmiş gibi; çok iş bilirmiş gibi; çok marifetlere sahipmiş gibi davranır… Bu düş görmeler kişiyi hayatında bir çok sahtekarlığa kadar götürür. 

Ataleti çözmenin tek formülü şu: “Şimdi yapılması gereken bir iş varsa, hemen kalk yap. Biraz sonraya bırakma. Sonra… deme.” Eğer o gün yapılması gereken iş varsa , hemen o gün yapılmalıdır. “Yarın yaparım…” sözü aldatmacadır. “Bugünün işini yarına bırakma” en gerçek, en geçerli “Motto”dur… 

Kişi gevşediğini anladığı an, kendisini “Atalet”in kucağından kurtarmak için bazı “temrin” lere başvurmalıdır. İşsiz kaldığı zamanlarda bile kendisine işler uydurmalıdır. Tembeli Allah sevmez, hiç kimse sevmez… Böyle kimselerin “Atalet” için uydurdukları bir neden de kendilerinde çeşitli hastalıklar bulmalarıdır… Aslında, atalet içine giren kişi elbette hastalanır… Çeşitli dertler onu bulur. Elbette, işleyen demir pas tutmaz. 

Atalet kimi zaman depresyonun veya bir gizli ruh hastalığının belirtisi olarak ortaya çıkar. Yerinden kımıldamazlık hali çok uzarsa, mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. 

“Atalet”in tersi ruh durumuna ise belki “işkolik”lik diyebiliriz. Bu çeşit insanlar kendilerini işlerine öylesine kaptırmışlardır ki, ne evleriyle, ne çocuklarıyla yeteri kadar ilgilenmezler. Varsa yoksa iş hayatlarıdır… Çoğu kez , işlerini eve de getirirler… Mutlu mudurlar? Belki işkolik olmaları , hayatlarındaki bazı mutsuzlukları saklamak içindir…Kim bilir… 

Şimdi deniz kıyısında tembel tembel balık avlarken, kendi kendime tekrarlıyorum : “İşleyen demir pas tutmaz…Haydee !” 

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..