Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '09

 
Kategori
Tarih
 

Atatürk'ten Stalin'e tokat gibi cevap

Atatürk'ten Stalin'e tokat gibi cevap
 

Öyle bir dönem yaşıyoruz ki, bilende bilmeyende bir şeyler söylüyor. Bilmeden, okumadan, fikir sahibi olmadan yorum yapıyor ve daha sonra bu söyledikleri sanki gerçekmiş gibi bunun üzerinden politika yapıyor. Ulusal onuru her şeyin üstünde tutan Atatürk, ister batılı ister doğulu hangi ülke olursa olsun ulusal onurumuza karşı en ufak harekete, söze en sert karşılığı vermiştir. Bunu yaparken de süper devlet, büyük devlet gibi bir ayrım gözetmemiştir. İşte en güzel tam bağımsız Türkiye örneklerinden birisi de şudur;

Rus ihtilalinin 1935 teki yıldönümünden az önce Moskova’daki Türk elçiliği Atatürk’e, Stalin’in Rus Komünist partisi üyeleri önünde verdiği bir nutkun özeti gönderilir. Bu nututukta Stalin, Türkiye, İran ve Yakın Ortadoğu’nun bütün memleketlerini Rus Bölgesi olarak gösteriyordu. Sovyet elçiliğinde verilen bir kokteyle büyük bir kalabalık ile gelir. Elçi Karahan ile konuşurken birdenbire sorar:

Karahan yoldaş, Sovyet Rusya’da işleri kimin idare ettiğini bana söyler misiniz?

Elçi şaşırır.

Rusyayı kim idare eder? Sovyet Rusya’da proleter diktatörlüğün hakim bulunduğu eksalanslarınızca malumdur.

Atatürk:

Canım bırak şu saçmaları şimdi. Proleter diktatörlük maskeden başka bir şey değildir. Türkiye’yi idare eden şef benim. Rusya’da kimdir?

Karahan:

Sovyet Cumhuriyetlerinin Başkanı yoldaş Kalinindir.

Atatürk sinirlenir: Canım bırak şu kuklayı… Söylesenize bakayım şu sizin Stalin yoldaşınız ne yapar Allah aşkına?

Karahan suratı asık ve kısık bir sesle:

Stalin yoldaş, Sovyet Rusya Komünist Partisi genel sekreteridir der. Elçilik tercümanı oradadır ve olanları Moskova’ya iletecektir. Karahan telaşla:

Bir bardak şampanya almazmısınız ekselans? Der.

Hayır.

Ya bir kadeh votka?

Atatürk yüzünü ekşiterek:

O Rus içkisinden hoşlanmam. Ben Türküm rakı içerim.

Büfedeki garson yok işareti yapar. Karahan:

Maalesef büfemizde rakı yok ekselans. Der

Atatürk:

Türk misafirinize türk içkisi ikram edemeyeceğinizi zaten biliyordum. Onun için kendi rakımı getirdim. Der ve susuz kadehini kaldırır. Elçi beyefendi, buna Türk rakısı derler. Moskova’da Kalinin midir, Stalin midir her ne ise ona söyleyin, biz Türkler asırlarca Rusya’nın göbeğinde rakı içmiş bir milletiz. İcap ederse yine de içmesini biliriz. Bu kadehimi türk milletinin hayrına ve hiçbir zaman Rus bölgesi derekesine düşmeyecek olan egemenliğimizin şerefine içiyorum. Der

Kadehinden bir yudum aldıktan sonra Sovyetler Birliği ve Stalin hakkında ağzına geleni söyler. Tercümanın tam tercüme yapmadığını anlar ve Türk bir tercüman getirerek söylediğini tekrar elçiye aktarır. Dans müziği balalayka orkestrasını susturur. Maiyetindeki saz ekibine işaret ederek zeybek çaldırır.

Ertesi gün Stalin’in emri ile Sovyetler sert bir nota verir. Büyük elçi Karahan’ı geri çeker. Stalin Karahan’a Rusya’ya gidince ölüm cezası uygulayacaktır.

Nerden nereye. Bu günlerde askerlerimizin kafasına çuvallar geçirilirken nota verilecekmi sorusuna, ne notası müzik notası mı? Diye cevap verenler büyük ve etkili bir Türkiye’den bahsedebiliyorlar. Zamanın en büyük devletine verilen tokat gibi cevap, van minüt deyip sonradan size demedim moderatöreydi tepkim diye çevirenlere ders olsun.

Not: Kaynak, S. Eriş Ülger'in Truva yayınlarından çıkan Avrupa Basınında Atatürk ve Zafere Giden Yol isimli kitabı.

 
Toplam blog
: 166
: 1969
Kayıt tarihi
: 30.09.06
 
 

Sıcak bir Ankara yazında, 1975 yılında doğmuşum. İlk gençliğim Ankarada geçti. Üniversite yılları..