Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '08

 
Kategori
Eğitim
 

Atatürkçü eğitim ve nitelikli öğretmen

Atatürkçü eğitim ve nitelikli öğretmen
 

Atatürkçü eğitim


 

 

 

Ulusları özgür, bağımsız, şanlı ve yüce yapan ya da tutsaklığa ve yoksulluğa sürükleyen eğitimdir.”
-Başöğretmen M. Kemal ATATÜRK

" Sıradan öğretmen anlatır, iyi öğretmen açıklar, yetenekli öğretmen yapar ve gösterir, büyük öğretmen esin kaynağı olur." -Williaml A. Ward



Atatürk; herkesin, her yönüyle örnek alması gereken bir lider, bir yol gösterici ve öğretmendir. Çalışmalarında başarıya ulaşırken dayandığı temel esaslar vardı. Bunlardan birisi kurduğu devletin dünya durdukça var olacağı inancı, bir diğeriyse Türkiye`’in en kısa sürede çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacağıydı.

Atatürkçülük; Atatürk’ün görüş ve yenilikleriyle ortaya koyduğu yeni düşünce sistemidir. Atatürk: “Yenilikler, Türk ulusunun yapısına ve kişiliğine uygun olmalıdır.” demiş ve öykünücülüğü (taklitçiliği) geri çevirmiştir. Atatürkçülük; toplumun hızla kalkınmasını, ileri atılımlar yapılmasını amaçlayan düşünce sistemi olup, dayandığı temel ilke gerçek bilimdir. Yükselme Atatürkçülüğün ta kendisidir.

Çağdaş eğitim; felsefesi, ilkeleri kapsamı ve yöntemiyle çağa uygun olan eğitimdir. Günün gereksinimlerine yanıt veren eğitim şeklidir.

Eğitim, bir çok tanımı olmasına karşın sık kullanılan tanımıyla; bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve amaçlı olarak değiştirme ya da davranış kazandırma sürecidir.
Öğretmen; öğretim kurumlarında çocukların, gençlerin ya da yetişkinlerin istenilen öğrenme yaşantıları kazanmalarına kılavuzluk etmek ve yön vermekle görevlendirilmiş kimsedir. Bilgi, görgü ve yaşantısıyla belli dal ve alanlarda başkalarının yetişme ve gelişmesine yardım eden kimsedir. Bir başka tanımla; öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği, öğrenimi bitirerek ya da yeterlilikleri kazanarak öğretmenlik yapma yetkisi elde etmiş olan kimsedir.

Atatürk çizgisinde çağdaş eğitim ve öğretmen; Atatürk’ün gösterdiği çağdaş ve bilimsel yolda (herhangi bir ortamda gelişigüzel değil) belli ortamlarda düzenli, planlı ve yöntemli etkileşimleri istenilen düzeyde gerçekleştirme işlevidir. Kısaca “Nitelikli Eğitim” denebilir. Bu da, eğitim hedeflerine uygun düzenlenmiş eğitim ortamında gerçekleşir.

Atatürk’ün Eğitim Anlayışı

Mustafa Kemal: “Ben 1919 yılında Samsun’a çıktığım gün, elimde hiçbir güç yoktu. Yalnız büyük Türk ulusunun soyluluğundan doğan ve benim duyuncumu (vicdanımı) dolduran yüksek bir güç vardı. İşte bu ulusal güce güvenerek işe başladım” sözleriyle ulusuna olan inancını ve güvenini aktarıyordu. Ancak, bu ulusun ve yurdun yüzyıllardır savsamaya uğratıldığını, eğitimsizlik ve ilgisizlik nedeniyle büyük bir çöküş içinde olduğunu elbette biliyordu. Bununla da yetinmeyip hedefi yükseklerde gösteriyordu: “Yaptıklarımızla yetinmeyiz. Çünkü daha çok, daha büyük işler yapmak zorundayız. Yurdumuzu dünyanın en bayındır, en uygar ulusları düzeyine çıkaracağız.”

Bu uğurda yeni kuşağa güveni tamdı. Ne ki, onları ezberci ve eğitim ortamında yetiştirerek amaçlanan hedefe varılamazdı. Yeni bir anlayış getirerek eğitimin önemini vurguluyordu :
Dünyada her şey için, parasal güç için, yürek gücü için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir.”

Atatürk, uygarlığın ve kalkınmanın bilimle gerçekleşeceğini biliyordu. Geçmişin yanlışlıklarını yinelemeyi düşünmüyordu. Çağdaş olmanın temelinin bilim ve sanatta olduğunu, bunlara ulaşmanın da eğitimle gerçekleşeceğini biliyordu. Bir bakıma asıl savaşı başlatıyordu. Halkı eğitmeyi ve ülkeyi kalkındırmayı düşünüyordu. Bu amaçla bir çok yenilikler yapıldı. Bunlar değişik alanlarda gerçekleşti. Eğitim alanlarında ağırlıklı oldu. 1921’de Yunan birlikleri Ankara’ya yaklaşırken, savaşın en yoğun dönemlerinde Ankara’da bir ulusal eğitim kurultayı toplamıştır. Çünkü Büyük Eğitimci, gelecek kuşakların öğretmenlerin yapıtı (eseri) olacağını çok iyi biliyordu. Bir konuşmasında diyordu ki: “Ey yükselen yeni kuşak, Cumhuriyeti biz kurduk, siz yücelteceksiniz.” Eğitim alanında gerçekleştirilen yeniliklerin en önemlisi eğitim birliği ya da öğretimin birleştirilmesi, dilde yenilik, uluslararası rakamların ve Latin abecesinin onanmasıdır.

Atatürk, düşünüp uygulamaya koyduğu yeniliklerin yakın gözlemcisi olmuş Türk halkına kendisi yeni harfleri öğreterek “Başöğretmen” unvanını da almıştır. Türk Dil ve Türk Tarih Kurumlarını kurdurarak bu alanda bilimsel gelişmelere ön ayak olmuştur. “Sanatsız kalan bir ulusun yaşam damarlarından biri kopmuş demektir.” özdeyişiyle sanatı desteklemiş ve sanatçılara önderlik etmiştir.

Gençleri yetiştiriniz. Onlara bilimin gerçekçi düşüncelerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Özgür düşünceler uygulamaya geçtiği zaman Türk ulusu yükselecektir.” diyerek, gençlik ve özellikle eğitimin ulusumuzun geleceği için nasıl yaşamsal bir güç olduğunun altını çizmektedir.

Çağdaş eğitim çizgisinde Atatürk’ün düşünceleri oldukça somuttur. İşte 01 Mart 1923 tarihinde TBMM’ni açış konuşmasından satırlar: “Baylar! Okullarda öğretim görevinin güvenilir ellere verilmesi, yurt çocuklarının, o görevi kendilerine hem bir meslek hem ülkü sayacak saygıdeğer öğretmenler tarafından yetiştirilmesini sağlamak için öğretmenlik –öteki serbest yüksek meslekler gibi- giderek ilerlemeye ve her durumda geçim rahatlığı sağlamaya elverişli bir meslek durumuna konulmalıdır.”O, bu sözleriyle öğretmenlerin yanında ve yakınında olduğunu göstermiyor mu? Elbette çizgisindeki ve görevinin bilincindeki öğretmenin.

Çağdaş ve Nitelikli Eğitim ile Öznesi Öğretmen

Bir işin olumlu şekilde sonuçlanması için, ilkin iş görenlerin (öğretmenlerin) doyumu ve gönülgücü (moral) akla gelmekte. Yaptığı başarılı Milli Eğitim Bakanlığı kitaplaştırılan, öğretmene yaklaşımıyla belleklerden silinmeyen Mustafa Necati, “Eğitimde Ölümsüzleşen Bakan” olarak nitelendirilmekte. O, duyguları, düşünceleri, umutları, umunçları (emelleri) ve sevgileriyle yaşayan Milli Eğitim Bakanı. İşte ilginç birkaç anı:

O yıllarda öğretmen aylıkları il bütçesinden ödenirmiş. Uzun süre aylıklarını alamayan öğretmenler için Muallimler Birliği Başkanı Bakan Mustafa Necati’ye yakınmada bulunmuş. Bakan, valiyi arayarak 24 saat içinde ne yapıp yapıp öğretmenlerin aylıkları ödenmezse, onların tümünü, bunu yapabilen bir ile atayacağını bir telgrafla bildirmiş. Ertesi gün ‘ödendi’ yanıtını almış. Hemen İçişleri Bakanını arayarak: “Bu vali, öğretmenlerin aylıklarını ödeyebiliyor idiyse, neden böyle geciktirmişti. Değilse nasıl oldu da kısa sürede ödedi. Öğretmene ve eğitime böyle saygı ve ilgi duymayan bir vali ile çalışamayacağını” söyleyerek, onun valilikten alınmasını sağlamış. Öğretmen de arkasında ya da yanında bakanının olduğunu anlamıştır.

O zamanki adıyla Maraş Milletvekilleri Mustafa Necati’ye yine o zamanki adıyla Maarif Müdürü Neşet Bey’in yaptığı meslek toplantılarından ve öğretmenleri bir araya getiren balolardan kesin bir dille yakınmışlar. Halkın bu müdürü istemediğini söylemişler. Bakan, müdüre mektup yazarak: “Bu yakınmalar sürerse seni oradan daha büyük bir ile atayacağım. Ancak girişimlerinden vazgeçersen seni görevinden alırım.” demiş. Toplumların uygarlık düzeyi öğretmenle verilen değerle ölçülür.

O’nun döneminde haksız bir durumla karşılaşmak öğretmenler arasında düşünülemezdi bile. Bir öğretmenin isteği dışında başka yere atanması duyulmazdı. En zor sorunlar çözümlenirdi. Bakan olarak her öğretmenin onurunu, saygınlığını, üzüntüsünü, sıkıntısını içinde duyardı. Ama Mustafa Necati, öğretmenlerden beklentilerini şu cümleleriyle ortaya koyuyordu: “Okuttuğundan çok okumayan bir öğretmen çabuk yıpranır, ihtiyarlar ve bezginlik getirir. Araştırmaya, incelemeye düşkün ak saçlı bir öğretmen sürekli genç ve dinç kalır.”

Çağımız hızlı bir teknolojik gelişim içerisindedir. Öğretmenler parasal bakımdan doyurulmalı, ek iş yapmaları önlenmeli, görevlerini severek mesleksel coşku ve sevgiyle çalışmalıdırlar. İş tatminsizliği, bireyin çalıştığı işten elde ettiği hazzın düşkünlüğüyle ilgilidir. Resmi kurumlarda tatmin düzeyi düşük, özel kurumlarda ise yüksektir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda 21. yüzyılın Türkiye’sinde gençlerimizi yetiştirmekle görevli olan öğretmenlerimizin görevlerini severek yapmaları ve eğitimin niteliğini öğretmenlerimizin işteki verimlilikleri ile orantılıdır. Doyumsuzluk duyulan konuların üzerinde önemle durulması daha iyi olanaklarla donatılmış bir çalışma ortamının oluşturulması gerekir. Elbette velilerin yaklaşımı da etkiler.

Nitelikli eğitimdeki amaç; elbette ki, Atatürk çizgisindeki çağdaş eğitimdir. Nitelikli eğitim, öğrencide imgeleme ve kurgu gücünü artıran, onu var olan programların üzerine çıkaran eğitim sistemidir. Bugün ya da gelecekte olsun, eğitimde nitelikten söz etmenin başlangıç noktası, her durum eğitimiyle bireyde hedeflenen istendik davranışlara ulaşıldığında elde edilecek davranış ürünlerinin ve bu ürünleri elde etmede kullanılan girdilerin ve geçirilen süreçlerin nitelikli (kaliteli) sayılıp sayılmayacağıdır. Başka bir anlatımla; nitelik, bir ürünün kullanım özelliklerini, kullanma ile sağlayacağı yararları belirler.

Eğitimden sınırlarsak, Türk Milli Eğitiminin niteliğini saptamada kimi ölçütler gerekir. Bu ölçütler kimi mevzuatta(yasa, tüzük, yönetmelik)belirtilmiştir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası ve ilköğretimle ilgili ayrıntılı ölçütlerse İlköğretim Programlarında vardır. Sekiz yıllık eğitim 4306 sayılı yasayla desteklenmekte olup, bu süreç sonrasında yetiştireceğimiz insan:

1. Laik cumhuriyete bağlı,
2. Atatürk ilke ve devrimlerini özümsemiş, inanmış, onları korumaya ve geliştirmeye hazırlanmış,
3. Ulusal değerleri davranışa dönüştürebilmiş,
4. Yurtta ve dünyada barış içinde yaşama ülküsünü benimsemiş, Hukukun üstünlüğüne ve demokrasi ilkelerine bağlı edindiği bilgiyi ve aldığı eğitimi insan mutluluğu için kullanan, onu baskı ve süs aracı görmeyen,
5. İyi bir üretici ve tüketici olan,
6. Doğayı korumayı, yurdunu korumakla eş değerde tutan, yeşili ve ağacı seven, özellikleri kendinde taşıması gerekir. Bu ölçütler, artırılabilir.
7. Yetiştirdiğimiz insan için amaçladığımız özellikleri tutturamamışsak tüm eğitim yatırımları boşa gitmiş ve zaman ülke yararına işlememiş sayılır.


Buna bağlı olarak geliştirmeyi iki başlık altında toplayabiliriz:

1. Eğitim ve öğretim izlencelerinin (programlarının) yenilenmesi ve geliştirilmesi,
2. Öğretmen yetiştirme politikasının iyileştirilmesi.


Dünya televizyon ve basın kanalıyla küçüldü. Programın yaramayan bilgilerden arındırarak gereksinime yanıt verir duruma getirilmesi beklenir.

ülkemizi 21. Yüzyıla taşıma görevini yürüten öğretmen, her bakımdan iyi yetiştirilmesi ve kendisinden bekleneni verecek düzeye getirilmelidir.

Geçmişin köy enstitüleri, ilk öğretmen okulları ve eğitim enstitüleri gerçek öğretmeni yetiştirmiş ve kendilerini bu alanda kanıtlamışlardır. Ancak değişik politikalar yanında kimi olumsuzluklar ve plansızlıklar bu konuda yerleri doldurulamayacak boşluk bırakmıştır. Şimdilerde öğretmen yetiştirme eğitim fakültelerinde gerçekleştirilmektedir. Burada yapılacak çalışmalarla; deneyim yine asıl olmalı, bu fakültelerin en az bir dersliğinin görsel işitsel araçlarla donatımı yapılmalı, genel olarak eğitim (pedagojik) derslerinin verilmesinde uygun öğretim metotları kullanılmalı, uygulamaya ağırlık verilerek teorik anlatımdan kaçınılmalı, öğretmenliğin bir sanat olduğu düşünülerek bu alanın gerçek sanatçıları yetiştirilmelidir. Öğretmenlik, diplomalı işsizlerin yetiştirildiği bir görev olarak düşünülmemelidir.

Nitelik geliştirmek için finansman ve ücret politikaları da önemlidir. Sistem yaklaşımıyla nitelik sorunu ele alındığında ‘girdi-süreç-çıktı-dönüt’ bağlamı içinde süreçte –diğer bir deyişle- sınıf içi uygulamalarda nitelik geliştirmede en önemli sorun öğrencinin nasıl öğrendiği, öğrendiklerini yaşama nasıl geçirdiği olmaktadır. Öğretmenin kalıcı izli olması ve öğretim hizmetinin niteliğini artırmada işbirliğine dayalı öğrenme ile tam öğrenmenin yeri ve önemi büyüktür.

Atatürk çizgisinde çağdaş eğitimin öznesi öğretmendir. Okul demek öğretmen demektir. Öğretmenin yerini ne izlencelerle, ne konularla ne de iyi kitaplarla tutamazsınız. Çünkü eğitim öğretmenle gerçekleşir. Öğretmeni hesaba katmayan hiçbir eğitim planı başarılı olamaz. Öğretmen, öğretme ve öğrenme ortamının en yararlı elemanıdır. Öğretmen; çıktığı okul, mesleki kıdemi, devinimsel, bilişsel ve duyuşsal hazır oluşluk düzeyi, geliri, dış görünüşü, gibi özellikleriyle öğrenci başarısı ve eğitim öğretimin niteliği üzerinde etkili ve belirleyici olmaktadır. Okul ve sınıf ortamını canlandırır, öğretim için uygun, ilginç ve zevkli bir duruma getirir. Bunun için öğretmenlerin kimi niteliklere sahip olması beklenir. Bunların başlıcası şunlardır:

Ders alanını bilmesi, eğitim psikolojisi bilgisi olması, öğretim metotları ve uygulamasını bilmesi, sınıftaki dersleri canlı ve ilgi çekici duruma getirebilmesi yanında; içten, sıcak kanlı, iyi yaradılışlı, dayançlı (sabırlı), sevecen, güler yüzlü, haklıyı haksızı ayırabilen gibi.

Okul düzeyinde nitelik geliştirme çaba ve çalışmaları şöyle sıralanabilir:

1. Çocuğa okulu sevdirme,
2. Öğretmeni işbaşında yetiştirme, öğretmenin niteliğini geliştirme,
3. Okulda telaşsız bir eğitim sağlama,
4. Okulda eğitim ve öğretim birlikteliğini oluşturma,
5. Ezber eğitim yerine, gözlem, inceleme, araştırma ve deneye yer verme,
6. Ders dışı kitap okuma alışkanlığını yerleştirme,
7. Yazılı ve sözlü anlatımı geliştirme,
8. Kendi kendine eğitim ve işe dayalı disiplin anlayışını okulda yerleştirme,
9. Okulda sanatsal etkinliklere (şiir, resim ve müzik, gibi) yer verme,
10. Öğrencilere çevredeki sanatsal etkinlikleri izletme,
11. Öğrencilerin el yeteneklerine geliştirmelerine ortam hazırlama,
12. Ulusal bayramların, belirli gün ve haftaların okulca yaşanmasını sağlama,
13. Düzenli olarak okul duvar gazetesi ve okul dergisi yayınlama,
14. Eğitici kampanyalar başlatma ve sonuçlarını değerlendirme,
15. Okul veli ilişkisinde uyum sağlama,
16. Okulda rehberlik bürosu oluşturma.

Tüm eğitimcilere, özellikle öğretmenlere okuma alışkanlığı ve isteklendirme sağlanmalıdır. Öğretmen bir yandan boşalan, diğer yandan dolan havuza benzetilir. Okula denetime giden müfettişlerden öğretmenlere soru yöneltilir. Birisi müdür yetkili olmak üzere üç öğretmen var okulda. Müdür yetkili ile karşılıklı konuşma sürer:

- Eğitimle ilgili en son okuduğunuz bir kitap var mı?
- Eğitimle ilgili bir dergi okuyor musunuz?
- Hayır. Okumaya fırsat bulamıyorum ki.
- Pekiyi, mevzuatla ilgili bir kitap okudunuz mu?
- Tebliğler dergisini okuyorum.
- Okuldan ne zaman mezun oldunuz?
- 1991’de. Aynı yıl göreve başladım.
- Hiç kitap okumadınız bu güne kadar?
- Hayır!... Dürüstçe, içten yanıtlar! Ne ki, okumadan öğretmenlik yapılmaz.


Eğitimin niteliğini geliştirmede psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri, önemli yer tutmaktadır. Belli mevzuat çerçevesinde okullarda bu hizmetler işlevsel olarak sürdürülmelidir. Eğitimin niteliğini artırmak için, tüm öğrencilerin sağlıklı bir kişiliğe ulaşmaları gerekmektedir. Eğitimci Jean Jack Rousseau’nun dediğince: “Öğretmenler çocuğu tanıyınız. İyi biliyorum ki, siz onları tanımıyorsunuz.” Onları tanımadan yapılan eğitim, havanda su dövmekten öte gitmez.
Bir araştırmaya göre öğrencilerin öğretmenlerden bekledikleri kimi davranışlar şöyle kümeleştirilmiştir:

a. Bilgi ve yeterlilik düzeyi,
b. Rehberlik anlayışı,
c. Ruh sağlığı ve genel uyum düzeyi,
d. Disiplini,
e. Dış görünüşü ve istenilir kişilik özellikleri ile ilgili yönleri.


Bu alanın uğraşanları, öğretmenler üzerinde yaptıkları çalışmalarını değişik kümeleştirme ile belirtmektedirler. Kısacası öğretmenlerden beklenti çoktur. Ruffini şöyle der : “Öğretmen bir muma benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir.


Çağdaş eğitim ve nitelikli öğretmen tüm gelişmelere ve yeniliklere açık olmalıdır. Bunlardan güncel olan bilgisayar. Bilgi toplumu, adı verilen çağdaş toplumlarda bilginin üretilmesi, yaygınlaştırılması ve bilgi patlaması istenmektedir. Toplumun gelişmişliği, çağın ve tekniğin gelişmelerini yakalamakla orantılıdır. Artık sınıflarda bilgisayar destekli öğretim programlarının kullanılmasına gereksinim doğmuştur.


Demokratik, üretken, yeniliklere açık çağdaş ve Atatürkçü öğretmen; aynı zamanda okuyan, yazan ve araştıran, özlemlerle yüklü, çağı yakalayan, istenen çizgidedir. Kendisinden istenen kuşağı ikilemsiz (tereddütsüz) yetiştirecektir.

Sonuç

Atatürk, Cumhuriyeti kurarak Türk ulusuna armağan etmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin; çağdaş, laik ve bilimle özdeşik bir eğitim politikası izlemesi kaçınılmazdır. Atatürk, ilke ve devrimleriyle çağdaşlaşmanın temelini belirleyerek bilimsel ve teknolojik gelişmelere ortam hazırlamıştır. Günümüzdeki bilgi toplumunda eğitim değişmelere uyumu kolaylaştırmaktadır. Toplam nitelik anlayışının eğitimde uygulanması, okullarımızın bilgili ve nitelikli insan gücü üretme işlevini başarıyla yerine getirmesini sağlayabilecek, değişime sağlıklı uyum yapabilen bireyler yetişmesini olanaklı kılabilecektir.

Atatürk’ün çağdaş ve aydınlık çizgisi “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir.” Çağdaş ve nitelikli eğitimin öznesi öğretmendir. Nitelikli öğretmen yetiştirme devletin, Atatürk çizgisinde çağdaş eğitimi gerçekleştirmek ise öğretmenin görevidir. Bu çetin ve kutsal uğraşta öğretmenlere -velilerin de yaklaşımı ile- büyük görevler düşmektedir.

Apayrı bir gerçekle yazımımı noktalamak isterim : " Okuttuğundan çok okumayan bir öğretmen çabuk yıpranır, ihtiyarlar ve bezginlik getirir...Araştırma, irdelemeye düşkün, ak saçlı bir öğretmen sürgit genç ve dinçtir. "            Mustafa Necati T.C. Milli Eğitim Bakanı (1925-1929)

*

Muhsin DURUCAN

 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..