- Kategori
- Öykü
Ateh pateh
İnsanların henüz bu kadar çok şey bilmedikleri karanlık devirlermiş. Dünyaya büyücüler, krallar, canavarlar hakimmiş. İnsan, sıradan bir varlık; tanrılara kul, rahiplere köleymiş. Bırakın gelecek planları yapmayı yarın yaşayacağını bile kimse garanti edemiyormuş. Böylesine sıkıntılı bir ortamda bir büyücü varmış.
Bu büyücü ne insanları hayvana çevirmekle ne gökyüzünden ateş püskürtmekle ne de cansızları canlandırmakla meşhurmuş. Bu büyücü ‘ateh pateh’ dediğinde kime bakıyorsa o insanı görünmez kılıyor, yokluk âlemine gönderiyormuş. Herkesin korktuğu, saygı duyduğu, yakın olmak için can attığı bir adammış. Krallar kraliçeler bile onun çevresinde pervane oluyormuş. Bir söylentiye göre şeytanın yamağıymış. Dünyadaki iyilikle kötülük arasındaki dengenin iyilikten yana değişmemesi için gelmişmiş.
Büyücü yokluk âlemine göndermek istediği kişinin gözlerine bakıp ‘ateh pateh’ dediğinde o kişi yok oluyor, ikinci ‘ateh pateh’le geri geliyormuş. Büyücü bir gün aynanın karşısındayken kendine hayran kalmış, saatlerce kendini izlemiş; aynaya bakmaktan kendini alamamış ve o esnada sihirli sözü söyleyivermiş…Pırrr… Büyücü yokluk âlemine uçuvermiş.
Uçmuş uçmasına da sihirli sözü unuttuğu için bu dünyaya geri dönemiyormuş.Günlerce aylarca yıllarca sihirli sözcüğün ne olduğunu düşünmüş, bulamamış. Görünmez olduğu için her yere rahatlıkla girip çıkabiliyormuş. Girmediği kütüphane, kitapçı kalmamış. Bir türlü ‘ateh pateh’ i hatırlayamamış ve yokluk âlemine hapsolmuş. Ben diyeyim yüz yıl siz deyin bin yıl bu âlemde yaşamış tabii ki bu arada unutulup gitmiş bizim büyücü. Ne ünü kalmış ne etkisi. Zaten unutulmaktır esas ölüm.
Büyücü de belki fark edilirim de birisi beni kurtarır diye insanların yaşadığı evlerin birine yerleşmiş, bilin bakalım nereye?
Aynanın içine… Aynaya derin derin bakan kişinin kendisini kurtaracağını düşünüyormuş.
Bu bin yıllarda adı sanı duyulmamış bir ülkede bir prenses yaşarmış. Öyle bir prenses ki….
Prensesin gözleri güneşi söndürecek kadar soğuk, okyanusları kurutacak kadar sıcakmış. Bu yüzden kimse bakamazmış onun gözlerine. Bu yüzden güzelim prenses evde kalmış, kendisini alabilecek, mutlu edebilecek bir yiğit çıkmamış karşısına. Prenses kimseye zarar vermemek için gündüz kimseye görünmezmiş. Bir görünse dünyanın bütün altınları gözleri önünde erir, bütün ırmaklarında huriler yüzermiş…
İşte bir gün prenses aynanın karşısına geçmiş, kendini izlemeye başlamış… Kendi gözlerini incelemeye başlayınca aynanın içine gizlenmiş büyücünün gözlerini görmüş… İrkilmiş, korkmuş, kafası karışmış ve büyücüye aşık olmuş gelgelelim hiçbir şey yapamamış… Her gün bakışmaya başlamışlar. Büyücü aynanın içinde, prenses aynanın dışında…
Bir gün prenses makyaj yaparken elektirikler kesilmiş. Büyücünün gözleriyle prensesin gözleri çarpışmış, ikisi de kör olmuş.
Zaten aşk kör olmak değil mi
Zaten aşk aynı denizde boğulmak değil mi?..