- Kategori
- Tarih
Ateşperestlik, Zardüşt ve Harezm Konusu (İran ile Turan Sorunu)

'Bilge', Nodira İbrahim Güçsav, 2011
Ateşperestlik (Mazdaizm, Mecusilik) olarak bilinen eski inancın kutsal kitabı 'Avesta', küllerinden doğmuş Humay kuşu gibi, yeniden canlanıverdi son çağlarda. Daha titiz ve bolca yapılan araştırmalar sonucu bu inancın kutsal özü ortaya çıkarıldıkça, uzak mazinin tozu, alevleri, dumanı arkasında kalmış gerçek hikmetler git gide daha çok şuurları aydınlatmaya, daha çok yürekleri değiştirmeye başladı.
Bize yakın toplumlarda, Avesta’nın ilk tekilah (Birlik) inancına geçilişindeki rolü, Zardüşt kimliği, Mazdaizmin özü – bunlar hakkındaki hikâye çok uzun olabilir. Artık internetten çok kaynak bulunabilir, fakat yeni bilgiler içeren, Türkçeye çevrilmesi lazım olan kaynak ta çok. Konuya ilgi duyan arkadaşlarımız, titiz araştırmalara dayalı yazımın sonki bölümlerini takip ederek, her ne kadar detaylı olmaya çalışsak bile, bu tartışmalı ve çok ehemmiyetli alan için, formattan dolayı yine az kalacak olan bilgileri alabilirler. Zamanla zaten, tüm materyali kitap halinde sunmayı da göz önünde bulunduruyorum.
Türkiye’ye geldiğimden sonra beni çok şaşırtan durumlardan biri (ve hala şaşırtmakta olan), burada bugüne kadar İsa öğretisinden önceki en önemli din sayılan Mecusilik ve onun kitabı Avesta’nın yaratılış yerinin ve Zardüşt’ün vatanının İran’a atfedilmesidir. Genel inanç bu yöndedir. Birkaç seneden beri bilimsel makaleler ve kitapları dikkatlice araştırmama rağmen, bu konudaki son gelişmeler hakkındaki küçük birkaç küçük ima buldum. En fazla, yalan olmasın, Nimet Yıldırımın yazılarında ve birkaç daha yerde şu belirtiliyordu son beş senelik araştırmalarımda: Avesta’nın en eski bölümleri, MÖ II bininci yılların ilk yarısında Orta Asya bölgesinde ortaya çıkmıştır. Bu tarihler, eski Farsça dilinde konuşan göçebe kabilelerin Orta Asya topraklarında hayvancılıkla geçimini sağladıkları ve konargöçer tarzda yaşadıkları döneme rast geliyor’. Bu arada onun en son makalesinde, Mircea Eleade’den alıntı olarak, şu satırlar eklendi: ‘Dilbilimsel çözümleme, peygamber’in İran’ın doğusunda, büyük olasılıkla Harizm veya Baktria’da yaşadığı sonucuna varılmasını sağlamaktadır’ (Eliade, Mircea, Dinsel İnançlar ve Düşünceler tarihi, İstanbul 2003,s.377)
Bilimsel çalışmalarda Avesta’nın yaratılış yeri olarak tahminler, Hazarın kuzeyi, Azerbaycan’a kadar geliniyor. Rus dilindeki bir Tacik araştırmacı hanımın doktoralık tezinde ise, o yerin Afganistan olarak saptamaya büyük çabalar gösteriliyor.
Avesta üzerine araştırmalar yapan ünlü isimlerden biri Haşım Razi, bu sözün temelini Farsça yada Hintçeden türediğini düşünmek doğru olmadığını vurgular.
Ama ben, henüz Türkiye’ye gelmemişken, Özbekistan kuzeyindeki oğuz yurdu olan Harzem’in, dünya tarihçileri ve UNESCO tarafınca, 2005 yılında, resmi olarak Zarduşt’un vatanı ve Avestanın yaratıldığı yer olarak ilan edildiğini öğrenmiştim. Çünkü Harzem’de doğup büyümüş, yaşamış biriyim ve o sene, tüm dünyadan gelen tarihçileri, ilgili misafırları Harzem’de ağırladık, büyük şenlikler, tantanalarla Avesta’nın taştan yapılmış kitap şeklindeki anıtı karşısında Sönmeyen Ateş yakıldı (Urgenç’teki gerçekten söndürülmeyen ateşi olan anıt, giden her kes görebilir). Amuderya nehrinin öteki – şimdiki Karakalpakistan tarafındaki hem de Türkmenistan sınırlarında kalmış olan eski Harzem topraklarında ise onlarca çamurdan yapılmış eski kalelere de gidip bakabilirsiniz bir de. Onların çoğunu, ömrünü Harzem’i araştırmaya bizzat adamış olan büyük Rus tarihçisi Tolstov, Ateş mabetleri ve ateşperestlerin adetlerine uygun şekilde ölülerin ilk zamanlarda bırakıldığı Suskunluk Kaleleri olarak nitelendirmiştir…
Bu arada, aynı eski kaleler hakkında Türk dilinde internette birçok bilgi buldum ve bazıları hatta, Atlantis’i arayanlara onları hatırlatıyorlar, ama ben o kadar ileri gitmiyorum. Olsa olsa, aralarında R.Stainer’in ve Gurdjiyev’in de olduğu, şimdilik ‘üstü kapalı imalar’ diyebileceğimiz ipuçlarını barındıran literatür var sadece elimde, ama gelecekte bu konu da bam başka hikayenin konusu olabilir.
Tarih hakkında bildiklerimiz değişebilir, neden olmasın? Bilimde sürekli olagelen bir doğal durumdur bu zaten. Şöyle bir özel bir durum var ortada:
- Üzerinden çok zaman geçmiş (yaklaşık üç bin sene), çok bilgiler kayıp olmuş, değiştirilmiş, (belki bilerek saptırılmış, belki bilmeyerek);
- Başka (çoğu istilacı olan) halklar tarafından kendi tarihiymiş gibi özleştirilmiş olabiliyor;
- Orta Asya bölgesi hakkında, Sovyet zamanındaki demir kapılardan pek fazla şey geçmiyordu ‘dışarıya’, kapıların ‘içinde’ de, ‘şarkmerkezçilik’ (doğumerkezçilik) gibi karalamalara maruz kanlıyordu Rus milletinden daha büyük bir uygarlığın olduğu hakkındaki kanıtlar ortaya çıkarılmak istendiğinde;
- Avesta’nın ilk kısımlarının şimdi kullanılmayan alfabede yazılmış olması. Tabi ki, dil de çok değişmiş ve daha çok ‘eski parsi’ dili olduğu tahmin ediliyor. Ama bu durumda tam netliğe ulaşmış, yani o eski dilin hangi dil olduğu bilimsel olarak ortaya konulmuş değil.
Ama önemli ipuçlarını, Profesör S.P.Tolstov’un ‘’Eski Uygarlık Peşinde’ kitabından bulabiliriz. Aslında sadece ipucu olmaktan çıkmış, onca araştırmacı (özellikle Rus, Özbek ve Arezi) tarafından tezler, makalelere sonuç verecek kadar deliller yığılmıştır. Sadece Türkiye’de henüz bu konulara karşın tarihçiler ihtiyatlı davranıyorlar. Yukarıda adını getirdiğim kitaptan Türkçeye kendim çevirdiğim satırları alıntı veriyorum:
‘Tarihçiler tarafından çoktan vurgulanmış ki, kadim yazılardaki Harzem’in tarihiyle ilgili az da olsa bilgiler, onun Orta Şark ve şarki Avrupa kültüründeki henüz hiç bilinmeyen ama kesin var olan büyülü etkisi olmuştur. Özellikle Harzem’in zarduştlik inancındaki rolünün vurgulanması ilgi çekicidir. Bundahişnu ve başka eski kaynaklara bakıldığında, Harzem’de Ateşperestliğin kutsal ateşi ilkler arasında, İran’ın efsanevi şahı Yimya (parsilerin Cemşit versiyonu) tarafından yakılmıştır – Hurdad, Adarahurra yada Frobak – ruhani kastının himayecisi sıfatındaydı.
Markvart, bu konuda Bartold’la ve başka araştırmacılarla da desteklenerek, Harzem’de Ayryan-Vedjyü (Eranvej) memleketini – zarduşlikteki ‘en büyük ilah olan Ahura Mazda tarafından yaratılan en soğuk ve en küzeydeki’ garip memleketi arıyor. Burada, efsanelere göre, Zarduşt doğmuştu.
Yine Markvart, ölümünden önceki en son yazısında 1938 yılında, Harzem hegemonyası altında Orta Asya’daki ahamenidlerden önceki dönemlerde Sogd (Zarafşan nehri bölgesi), Horasan (güney Türkmenistan, kuzey doğu İran ve batı Afganistanı içeren) büyük bölgeyi elinin altında tutan çok güçlü büyük bir devletin olduğu hipotezini ileri sürüyor’.
Yazımın devamında benzer alıntılarla, Avesta kitabının ilk kısımlarında verilen tarihi olaylar, coğrafik yerlerin adları ve isimleri geçen insanların kimlikleri üzerinden araştırdığımızda alabiliriz ki ikinci bölümde nerden nereye varıldığını anlatmaya çalışacağız bu konuda.
Dr.Nodira İbrahim Güçsav