Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

22 Kasım '14

 
Kategori
Kitap
 

Atina'daki Büyükada

Atina'daki Büyükada
 

25 cl'lik tırtıllı Fahrettin Kerim Gökay


70'li yılların sonlarına doğru Ada'dan taşındığımızda henüz 'nostalji' için yaşım çok küçük olduğundan durumun farkına varmasam da, daha sonra yaş kemale erince anlamıştım ki, Ada; bir çocuk için bu dünyadaki cennetti.


Sokaklarında tehlikesizce koşup oynayabileceğin, yazın denizinden çıkmayacağın bir Ada'dan daha güzel ne olabilirdi ki bir çocuk için?


Aradan yıllar geçip de Ada'ya gezmeye gittiğimde bir çok arkadaşımın izini bile bulamamıştım. Bunun en büyük sebebi, Heybeliada İlkokulu ve Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi'ndeki en samimi sınıf arkadaşlarımın çoğunun subay çocukları olmasıydı. Babalarının görev yerleri değişmiş ve herkes çoktan ülkenin bir başka köşesine dağılmıştı. Rum ve Yahudi sınıf arkadaşlarım ise daha da uzaklara, Yunanistan'a, İsrail'e ya da belki de kendilerini daha rahat hissedebilecekleri başka ülkelere gitmiş olmalıydılar.
 

Ben onların izlerini sürmedim ancak, yıllar sonrasında Facebook çıkıp da herkes herkesin nerede ne yapıp, ne içtiğini bilmeye başlayınca öğrendim ki neredeyse tamamı çoktan 'ülke'mizi terketmişler ya da belki de terketmek zorunda kalmışlardı.


Büyükadalı Fıstık Ahmet Tanrıverdi 'ağabey' ise, kendine iş edinip arkadaşlarının izini sürmüş ve Atina'da onları bulup söyleşiler yapmış. Sözlerini, gözlerini kısacası özlerini yazıp, filme çekip bunu da bizlerle paylaşmış.
 

Atina'daki Büyükada, doğrusu tam da benim hayalimdeki bir kitap olmuş.

'Küçük insanların büyük öyküleri'.


Çoğunluk, tarihin sadece tarih kitaplarında yeralan karakterler ve onların öykülerinden oluştuğuna inanırken, yazılarımda daima olayın perde arkasında kalmış, 'hayatı roman' olarak basılmamış insanlara eğilmeyi kendime görev edinmişimdir.

O insanların hayatı daha bir gerçektir. Ne siyasi propaganda malzemesi olarak kullanılmak üzere çarpıtılmış ne de bazı gerçekleri kapamak için üzerlerine bir perde çekilmiştir.


Doğru insana doğru soruyu sorarak hayatın gerçeklerini öğrenme yoludur, Ahmet Tanrıverdi'nin arkadaşlarının peşinden Atina'ya gidişi.

Gazetelerde listeler yayınlanır. ''Yunan uyruklu Adalılar, zararlı faaliyetlerinden dolayı 72 saat içinde sınır dışı edileceklerdir. Beraberlerinde yalnızca şahsi eşyalarının olduğu bir bavul ve 200 lira da para...'' işte hepsi bu kadar.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldukları için kendilerine 'vatanı terk et' denil(e)meyenleri de; 'aç gözlü, başkasının malında gözü olan gözü dönmüşler' tehdit ederek kaçırmayı becerirler.

Rumların, Adadaki Türk arkadaşları onları ancak bir yere kadar koruyabilirler, daha fazlasına onların da gücü yetmez çünkü Ada'larına sürekli olarak daha önceden hiç tanımadıkları insanlar gelmektedir.


1955, 1964 derken, son kalanlar da 1974'teki Kıbrıs olaylarının ardından 'ülkelerini' terkederler.


Olimpik Hava Yolları her hafta bir uçak koyarak, İstanbul'dan Atina'ya 'ücretsiz' olarak taşır Adalıları.

Eskiye dair yeni şeyler anlatan, kesinlikle okunması gereken bir kitap. 

 
Toplam blog
: 344
: 1122
Kayıt tarihi
: 22.07.09
 
 

Okur yazarım. Okur yazarlıktan kastım, okuduklarımı yazmamdır ki, bu yazılarımı genellikle 'kitap..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara