Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '15

 
Kategori
Deneme
 

Auramız rengarenk olun mu? (3/3)

Auramız rengarenk olun mu? (3/3)
 

Rengarenk ışıldayan auramız bizi hem hastalıklardan, hem de her türlü olumsuz enerjiden koruyor.

Artık önemini biliyoruz.

O halde ilk işimiz; hemen şimdi duygularımıza dikkat kesilmek. Kalp sesimizi can kulağı ile dinlemek.

Düşüncelerimizin hangi aralıklarda seyrettiğine bakmak.

Öfke, nefret, kin, kızgınlık, çekememezlik gibi kötü enerjilerden arınmaya çalışmak.

Neden mi?

Öfke ve nefret dolu bir soluğun sebep olduğu deneyi okuyunca bana hak vereceksiniz eminim ki.

Deney son derece basit.

Önce bir cam tüpün içine canlı böcekler konuyor. Sonra da son derece gergin ve öfkeli bir insan olanca kuvvetiyle içine üflüyor.

Ne mi oluyor dersiniz?

Nefesteki o toksinler kısa süre içinde tüm böcekleri öldürüyor.

Yani kızgın, öfkeli, nefret dolu olmak;  öncelikle kendimize, sonra da etrafımıza son derece zararlı.

Bu nedenle elden geldiğince öylesi insanlardan uzak durmak; adeta bir gereksinim. Kendi sağlığımız ve sevdiklerimiz için.

Eğer bizler öyleysek vay halimize. Olabilecek en kısa sürede bunun farkına varıp, süratle değişmemiz lazım. Bunun için pek çok yol var. Bize en uygun alanı seçebiliriz. Önemli olan farkındalığımız ve şükürlerimiz. Gerisi zaten gelecek.

Korku ise doğrudan çakralarımıza ulaşıyor kanallar yoluyla. Yayılıyor. Dolayısıyla yaşam enerjimizin rahatça akmasına izin vermiyor. Uzmanların blokaj dedikleri bölümler.

Bunun gibi; ayrılıklar, kaygılar, yalnızlık, gelecek endişesi içimizdeki boşluğu artırırken; bizi şükürlerden ve içimizdeki o derin sevgiden uzaklaştırıyor.

Kendi içimiz dönüp, kabuğumuza çekiliyoruz farkında olmadan.

Böylesi tek bir kişi bile bütün adına önemliyken; çoğumuz maalesef bu durumdayız. Duygularımız hallaç pamuğu gibi atılıyor her yeni günde.  Hayata karşı, birbirimize karşı sevgisizlik hat safhada. Kavgaların biri bitmeden bir başkası patlak veriyor.

Ve tüm bu kaos içinde her birimizin çakraları tıkanıyor. Enerjiler sıkışıyor. Negatif enerjiler halinde serbest kalırken, geçtiği yerleri de etkiliyor. Yaşam enerjimiz düşüyor. Su damlasının hareleri misali etrafa yayılıyor bu negatif enerji.

Tek yolu ise SEVGİ.

Kendimizin ve etrafımızdaki herkesin sevilebilir olduğunu bilmeye ihtiyacı var. Hem de acilen.

 “Başkalarına sevilebilir olduklarını göstermek; bütünlüğe ulaşmalarının, içlerindeki sevgiyi bulmalarına yardımcı olmanın en hızlı yoludur. Başkalarını sevdiğinizde, aslında onları kendilerine geri verirsiniz.” diyor Amerikalı yazar Neale Donald Walsch.

Ve ne kadar da güzel söylüyor.

Bugünden tezi yok uygulamaya geçelim mi?

Son sözler Zülfü Livaneli’nin Konstantaniye Oteli’ nden gelsin ama.

‘’Tek bir ANA sığan sonsuzluk, sonsuzluğu anlatan tek bir AN.’’

Ne yaptığımız ve nasıl hissettiğimize çok dikkat edelim olmaz mı?

Hepimiz için o ANlar en güzel renklerle donansın.

Çocukken nasıl rengarenk boyadıysak resimlerimizi; şimdi de hayatımızın ANları için aynı şeyi yapmamızı kim engelleyebilir ki?

Tek engel kendimiziz. Onu da sevgimizle kucaklarsak sorun kalmayacak.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

01.09..2015

Kaynaklar: https://tr.wikipedia.org; http://www.kuraldisi.com/nil-gun; http://www.bilgiustam.com; http://www.reikiturk.com; http://electrokinezi.tr.gg; http://www.biyoenerjist.com.

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 437
: 561
Kayıt tarihi
: 09.04.11
 
 

Makine mühendisiyim, bir kız annesiyim. Okumayı, yazı yazmayı, yazarak paylaşımlarda bulunmayı, insa..