Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Avcı Av Olunca

Avcı Av Olunca
 

“Avcı” elindeki av silahlarına güvenerek kontrolün daima kendi elinde olduğunu düşünür, gerekli tedbirleri almaz ve lakayt davranırsa aniden dönen rüzgârın da etkisiyle “av” olması da kaçınılmaz!

Avcılık zor iştir aslında. Avcı olana dek onun zorluğunu gören ve öğrenen kişi, avcı olduktan sonra nedense o zorlukları bir anda unutuverir. Şüphesiz ki elindeki silahların gücüne güvenir ve tabi ki kazandığı yetilere.

Oysaki rüzgârların tersine döndüğü bir anda deneyimleri, silahları, gücü filan hiçbir işe yaramayabilir. Anlık bir gafletin neticesi çok ağır olabilir ve avcı bunu canıyla bile ödeyebilir.

Bunları bilmek için illa ki avcı olmaya da gerek yok. Biraz akıl ve mantık ile durum kavranılabilir ve ileri sürdüğüm tezin doğruluğu kabul edilebilir. Ancak az önce de söylediğim gibi elindeki güce güvenerek gaflet içerisine düşmek de insani bir zaaftır.

##

Tüketici masasından aldığımız cezanın tatbikinde ikinci yazıdayız. Bir şeyin olmasını isterseniz olmayabiliyor ve zorlarsanız daha da kötü şeyler cereyan edebiliyor. Bana verilen üst üste hem düşündüren hem güldüren hem de felsefe yapan yazı yazma cezasından dolayı sıkıntılıyım.

Normal şartlarda bir günde bu minvalde üst üste 5 yazı yazabilecek kapasitedeyken iş mecbur tutulunca yazamıyorum iyi mi? Zorunluluk varsa ilham gelmiyor! Felsefik bir laf olarak kabul görür mü bilmem ama benim çıkardığım sonuç bu. Zorlarsan ilham gelmiyor işte.

Ama cezamızı tatbik etmek zorunda olduğumuz için zorla da olsa yazmak gerekiyor. Artık ortaya garabet bir eser çıkarsa da kusura bakmayınız.

##

Avcılık yapmışlığım pek vaki değildir. Ancak öyle bir olay yaşamıştım ki, yazı girişinde verdiğim felsefik (bence öyle, bu durumda yükümlülüğümü de yerine getirmiş sayıyorum) çıkarımlar da bunun ürünüdür.

Tabi ben lafa “avcı” diye girince başka şeyler yazacağım sanılmış olabilir. Ancak yazı içerisinde duruma açıklık getiriyorum. Zira başlık ile yazı uyumsuz diyerek bir ceza daha gelebilir.

##

Rahmetli babam evimizin bahçesini düzenler, bakımını yapar, ayrık otlarını ayıklar, soğan,biber,domates gibi çeşitli sebzeleri eker, ağaçları budar; velhasıl bir yandan toprakla ilgilenir bir yandan da çevre düzenlemelerini yapardı. Ölümünden sonra bahçe öksüz kaldı. Bizler (evlatlar) sürekli memlekette olmadığımızdan yeterince ilgi gösteremiyorduk. Anneciğim de o işleri yapacak kadar güçlü değildi.

İki yıl önce babamın vefatından kısa bir süre sonra bütün aile memlekette buluştuk. Yoğun bakım ve hastane süreci 4 ay gibi sürmüş, dolayısıyla bütün yaz hastaneye bağımlı kalmıştık. Bahçe de bakımsız…

Akşama bahçede mangal yapacağız, biraz eskiyi yad edeceğiz, biraz hüzünleneceğiz, biraz güleceğiz. Ancak planları değiştirmeye muktedir bir aksilik peyda olmuş. Bahçenin ve evin etrafı arıdan geçilmiyor.

O bakımsızlık sürecinde kah evin duvarlarında kah bahçenin duvarlarında arı istilası olmuş. Arı dediysem bildiğin eşek arısı. Bal arısı olsa ekonomiye can verirdi, o ayrı.

Her yere yuva yapmış keretalar. Ondan önceki yıl kuş gribi nedeniyle kuş nüfusunda da azalma yaşandığından arıların ve cümle haşaratta nüfus patlaması yaşanılması kaçınılmazdı elbet.

Hayvanları severim ama bu kadar çok arı olunca durum tehlikeli bir hal alıyor. Her an sokulma belki de anafilaktik şoka girme riskimiz var. zira çok sayıda arı var. Sadece kahvaltı yaparken (oysa sofrada et vb yok) en az 15-20 tane arı gördük. Bir de et olursa yandık demektir.

Ne yapmalı diye düşünürken aklıma haince bir plan geldi. Hayvanları sevmeme rağmen bir katliam planladım. O da aniden aklıma geldi. Salonda masanın üzerinde “bir şey” görünce…

Bir strateji geliştirmek, bir savaş planı hazırlamak gerekiyordu. E o kadarını yapacak tecrübemiz de vardı çok şükür.

Sakin bir köşeye çekilerek savaş planlarımı hazırlamaya başladım. Ancak elimde veri yetersizliği vardı. Evet, istihbarat ve bilgi eksikliğimiz söz konusuydu. O zaman istihbarat almak ve stratejiye temel teşkil edecek alt yapıyı hazırlamak üzere sahaya inmek gerekiyordu.

##

Konu uzayacağı için burada kestim. Laf arasında felsefik ipuçları verdim nasıl olsa. Gülünecek pek bir şey yok sanılabilir ama o da (az da olsa) var. Mesela ben istihbarat deyince güldüm, sizi bilmem! Yarın konuya devam…

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..