Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '10

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Avrupa, Kentleşme ve Türkler

Avrupa, Kentleşme ve Türkler
 

Budapeşte Parlamento Binası


Macaristan'nın Pecs kentinden "merhaba" diyerek yazıma başlamak istiyorum. Şehri dolaşmak için ayırdığım zamanlarda Osmanlı'nın 150 yıl hüküm sürdüğü bu topraklardaki izleri gözlemliyorum. Diğer taraftan da şu soruyu sormaktan kendimi alamıyorum. Avrupa'yı Avrupa yapan ve bir kente Avrupai ruhu katan nedir?

Sokaklar, caddeler, ağaçların arasında uzanan serin ve gölgelik yollar. Mükemmel şekilde planlanmış yaya ve bisiklet yolları, her türlü araç için saatlik, sürekli park yerleri. Şu anda kaldığım butik otelin kapısının önünde bile üç bisikletlik park yeri var, öyle sevimli duruyorlar ki... Arabalar için ayrı, motosikletler için ayrı, bisikletler için ekstra. Ne kadar güzel bir detay, hatta bisikletliler için yol olması bile bu konudaki ciddiyeti gösteriyor. Kuzey ülkeleri bu kadar düzenli, intizamlı, kent insanının ihtiyaçlarının bilincinde. Güneye indikçe, özellikle sıcak bölgelerde işler giderek karışıyor sanki. Kalabalık, tarifsiz kötü trafik, yollarda sinir harbi ile araç kullanan insanlar. Fakat, sıcak kanlı insanlar, umursamıyorlar, düzletelim demiyorlar, bir şekilde o karmaşa içinde yaşıyorlar. Avrupai yaşamın içinde biraz da şu soğuk akıntıların verdiği etkiler var belki de, ne dersiniz? Belki de o nedenle hayran olduğum bu kentleşme bilincinin arkasındaki katı toplumsal yaptırımlar, bizim ülkemizdeki sıcak kanlı insanların kanına giremiyor. Yani bir düşünün, balkonlara çamaşır asmak yasak, yollarda gözü rahatsız edici herhangi bir şey, mümkün değil olamaz. Komşunuzun görüşünü engelleyecek bir kat çıkamazsınız. Trafiğe uymazsanız, toplumsal bir kaideyi çiğnediğiniz için toplumun her ferdine karşı suç işlemiş olursunuz, yaptırımı da hayli yüksektir. Biz bu düzeni kolay kurmadık, uyacaksın mesajı var ve her vatandaşa eşit uygulanıyor. Peki biz niye bunu diyemiyoruz kendi memleketimizde? Şu anda ben hem bir vatandaş olarak hem de bir memur olarak bu düzenin iki yönünde de bulunuyorum. Biliyorum ki hukukun egemenliği, hepimiz için öncelikli hakları bize sağlayabilir. Avrupa vatandaşı, haklarını biliyor, gerektiğinde hesabını da soruyor. Peki ya biz, vergisini tam veren vatandaşlar olarak nerede bu hizmetler diyebiliyor muyuz?

Konuyu güzel bir Temel fıkrası ile özetlemeye çalışacağım. Bizim Temel bir uluslararası ekonomi toplantısına katılır. Toplantıda vergi dağılımı tartışılmaktadır. Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel. Halktan toplanan vergiler nasıl dağıtılacak konusu tartışılmaktadır. Amerikalı söz alır: -Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız. Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, onlarla yatırım yaparız. Derken Avrupalı söz alır ve: - Biz Avrupa’da da ona benzer bir uygulama yaparız. Önce yere bir daire çizeriz. Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız. Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya: -Ula uşaklar ne güzel anlattinuz. Keşke biz da sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak. İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok. Bizde daha kısa olayi. Bi kere öyle yere çizgi, daire çizmezuk. Bizde hükümet toplar vergileri, atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar. Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner... Yemyeşil parklardan, tertemiz caddelerden, imar planına uyularak yapılmış, buram buram tarih kokan kentlerden selam olsun. Not: Fotoğraflar için lütfen facebook profilimi ziyaret ediniz.

 
Toplam blog
: 149
: 652
Kayıt tarihi
: 07.04.10
 
 

Sazsız söze ezgiler diziyoruz, birer birer. "Kim" olduğumuzun belli olmadığı bu dünyada K..