- Kategori
- Deneme
Avuç İçi Kadar Mutluluk Yeter mi Gerçekten?
Küçük bir kızken şöyle diyordum mutlaka.
Mutlu olmak için
Hep kötü mü olmak gerekiyor,
İyilere neden yer yok bu dünyada?
Ama yılmayacağım,
Onlar gibi kötü olmak istemiyorum;
Beni kendilerine benzetemeyecekler.
Büyüdükçe feryatlarım şu şekle dönüştü: Dertler hiç bitmiyor madem, ben tükenmeyen mutluluk istiyorum.
06.03.2007 tarihinde şöyle yazmışım günlüğüme: “Ta ki birkaç gün öncesine kadar, ne aileme ne de çevremdeki insanlara verebileceğim hiçbir şeyin -umudumun, mutluluğumun ve sevgimin- kalmadığını düşünüyordum. Şimdi öyle hissetmiyorum, aksine çok şey verebileceğimi düşünüyorum. Benden birçok şey bekleyen insanlar. Onlara yardım ettiğimde, esasında kendi benliğime yardım etmiş olacağım.” Sebebini inanım hatırlamıyorum
Ne mutlu gözlerini hayal bürümüş olanlara der Stefen ZWEIG. Ben de diyorum ki; yarattığımız sahte dünyaları yıkmasına izin vermeyeceğiz gerçeklerin. Ara sıra kapı arkasından cee diyen umut, hayallerle süslemiş mutluluğu.
MUTSUZUM. Bunu dışarıya yansıtmadığım sürece problem değil, mutlu da olmam gerekmiyor. Durumumu kabullenip teslimiyet içerisindeyim. Hayata karşı olan duygularımı yitirdim çoktan. Kendimden vazgeçeli uzun zaman oldu. Hayatın gerektirdiği gibi yaşamaya çalışıyorum sadece.
En mutlu olduğum yerdi annemin rahmi. Keşke oraya geri dönebilsem, bunun için sürekli cenin kalmaya bile razıyım desem de bazen, Mutlu olmanın sırrını açıklıyorum. MUTSUZ olmamaktan geçiyor. –siz beni sır saklamayı bilmeyen zevzeklerden mi sandınız. – Söyleyin bana, mutluluk bulaşıcı mıdır? Eğer öyleyse bol bol bulaştırın bana bir zahmet.
MUTLULUK; mutlu insanın yaşam harcıdır bence.
Hayatta en sevdiğim şey nefes almak. Kesik kesik de olsa, soluyabiliyorsam ne mutlu bana.
Yaşıyorum o zaman…
Benim için mutlu, güzel bir gün nasıl olur?
En başta o gün boyunca düşmemişsem, güzeldir diyebilirim. Sabah uyandığımdan itibaren pek fazla ağrım yok ise, annemin herhangi bir sağlık problemi yok ise, evde hiçbir şekilde tartışma çıkıp da birilerinin sesi yükselmemişse, babamdan bir azar işitmemişsem, o gün çok iyi bir gündür benim için. Tarafların kim olması önemli değil, kimsenin kimseye bağırmaması mühim olan. Huzura ailecek hasretiz. Düşünüyorum da bu evde tek sorun ben değilim.
Kendini benim yerine koysan, dertlerinle nasıl baş ederdin, seni ne mutlu ederdi acaba, bunu isterdim senden. Geçmişteki mutlu anılarımı düşünmek beni rahatsız ediyor. Geçmişteki mutsuz anlarımı da, hatta geçmişimi hatırlamak istemiyorum. Eskiden çok daha iyi durumdaydım, kardeşlerim sağdı; o günlerimi hatırlamak sadece özlem yaratıyor Hakkımda ne düşünürsen düşün, umurumda değil. Bana hastalığımla barışık olmadığımı söyledin. Daha nasıl barışık olabilirim merak ediyorum doğrusu. Kimseye ağlayıp sızlamıyorum, bunalım takılmıyorum. Mutlu da olmak zorunda değilim hem. Elimden geldiğince günlerimi iyi, şen geçirmeye çalışıyorum. Herkesin benden bir beklentisi var, seninkisi ne?
En çok rahmetli abimin elini tuttuğumda, ablamın boynuna sarıldığımda mutlu oluyordum. Yaşamımda mutlu olduğum bazı kareleri detaya girmeden sıralayacağım.
Sene 1995, rahmetli abimin Ankara’dan sürprizce gelip, çantasından Kıvılcım’ı (biz onu hep KEDİ adıyla çağırdık.) çıkarttığı an,
1996 Şubatında Adana’da ben amcamlarda abim arkadaşında misafirken, birlikte takıldığımız o akşam,
97 ve 2002’deki yılbaşılar,
97 Mart’ında büyük abimin 4’ümüzü gönderdiği Turunç tatili,
99 yazındaki ablamla baş başa tatil firarımız vs
Geçenlerde babama, bana şunu yaparsan dünyanın en mutlu ikinci kişisi olurum
dedim; mütevazılığımı elden bırakmayıp, benden daha mutlu olacak birileri olacağını düşündüğümden.
Richard CARLSON Ufak Şeyleri Dert Etmeyin adlı kitabında demiş ki: Mutluluğa giden yol yoktur. Mutluluk o yolun ta kendisidir.
Ben mutluluğu hiç tatmadım diyenlere soruyorum, hiç mi çikolata yemedin? Bazen sevdiklerinle paylaşabileceğin çikolata parçasında gizlidir mutluluk. Hep mutlu ve umutlu kalmanız dileğiyle…