Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Aydın Menderes:"Amacım hiç olmazsa tarihe not düşmektir

Aydın Menderes:"Amacım hiç olmazsa tarihe not düşmektir
 

Aydın Menderes, Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi'nde yazmaktadır. Bu gazetede Menderes; bugün "Denmedi denmesin diye" başlıklı bir yazı yazdı. Yazı çok önemli uyarılarla dolu. Aydın Menderes'in yazısını buraya alarak; yazarımızca tarihe düşülen notun daha çok insana ulaşmasını amaçladım ben de...

Irak 20 Mart 2003'te ABD tarafından işgal edildi. O gün bugündür Irak'ta ve bölge ülkelerinin tamamında; bu arada Türkiye'de huzur kalmadı. Huzurunu bir türlü bulamayan Irak'ta; yaşananlar, yazılacak binlerce trajik romana sığar mı acaba?!.. Kimbilir kaç filmi çekilecek Iraklı'nın?!.. Ağlanacak belki; akacak gözlerde gözyaşı; ama hiçbiri Iraklı'nın acısını dindiremeyecek. Bu acılar yüzyıllara yayılacak. Çünkü acılar uzun ömürlüdür.

20 Mart 2003 yılı öncesindeki günlerde Türkiye; ABD'nin Irak'ı işgali yönündeki adımlarına şiddetle karşı çıkmalıydı. İşgale karşı dünyada sesini en yüksek seviyede çıkaran ülke Türkiye olmalıydı. ABD'ye zerre kadar destekte bulunmamalıydı. Bu yöndeki hiçbir görüşmeye katılmamalıydı. Böyle davransaydı dünyanın büyük bir desteğini alacaktı.

Yazının tamamında okuyacaksınız ama bakın Aydın Menderes ne diyor: "Irak'ın bütünlüğünün sağlanması, Türkiye'nin bütünlüğünün korunmasında da ve onun bütün yüksek çıkarlarının sağlanması için de en önemli hedeftir.Burada gösterilecek en ufak bir gevşeklik, Türkiye için 21. yüzyılın hatası olur, telafi kabul etmez. Irak'ın bütünlüğünün sağlanması, Türkiye için bölücü terörün önlenmesinden bile çok daha hayati öneme sahiptir. Bunu bu köşede defalarca yazdım."

Tarihe düşülen bu not; bu kadar ehemmiyetli ve kesinlikle dikkate alınması gereken bir uyarıdır.

Aydın Menderes'in yazısının tamamı şöyledir:

"BU yazıyı “denmedi ya da denilmemiş” denmesin diye yazıyorum. Yazdıklarım genel gidişe ve kanaatlere aykırıdır, bunu biliyorum. Böyle olması beni herhangi bir tereddüte sevk etmiyor. Tam tersine kanaatlerimin daha da pekişmesine yol açıyor.
Irak’ın kuzeyinde yaşayan insanlarla ilgilenmemiz için Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetim yanlış muhataptır. Böyle bir gelişmenin Aktütün Karakolu’na yapılan menfur saldırının hemen ertesine rastlaması ise seçilen zamanın da yanlış olduğunu ortaya koymaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanı Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimle ilişkilerin geliştirilmesinin bir devlet politikası olduğunu söylüyor ve bu hususun Milli Güvenlik Kurulu kararlarında da kayıt altına alındığını ileriye sürüyor. Bunun doğru olması bugüne kadar bu bağlamda niçin hiçbir gelişme olmadığını açıklamıyor. Daha önce bu oluşumla niçin iyi ilişkiler kurmak istemedik de son zamanlarda bunu gerekli görmeye başladık sorusuna da bir cevap teşkil etmiyor. Hele hele bu konunun tekrar niçin menfur Aktütün Karakolu saldırısından sonra alelacele tekrar gündeme getirildiği sorusu içinde hiçbir cevap sunmuyor. Bu hususta Genelkurmay da yakın zamana kadar zıt bir tutum içindeydi. Talabani’nin Türkiye’yi ziyareti esnasında Genelkurmay eski Başkanının tutumu hafızalardadır. Son zamanlarda bu kesimde de bu konuda bir yumuşama gözleniyor.
Sıtmayı bırakıp ölüme koşulmasın
HEMEN söyleyelim tabi ki tek başına böyle bir girişimi çok vahim bulmak gerekmeyebilir düşüncesi akla gelebilir. Ancak Türkiye’nin böyle bir girişimini Irak’ta Amerika’nın 6 yıla yakın bir süredir işlettiği bu ülkeyi bölme sürecinden ayrı tutmak mümkün değildir. İşin vahameti de buradadır. Irak’ın bütünlüğünün sağlanması Türkiye’nin bütünlüğünün korunmasında da ve onun bütün yüksek çıkarlarının sağlanması için de en önemli hedeftir. Burada gösterilecek en ufak bir gevşeklik Türkiye için 21. yüzyılın hatası olur, telafi kabul etmez. Irak’ın bütünlüğünün sağlanması Türkiye için bölücü terörün önlenmesinden bile çok daha hayati öneme sahiptir. Bunu bu köşede defalarca yazdım.
Hele hele Türkiye Irak’ın kuzeyi ile ilişkilerine bölücü terörün önlenmesine medar olur düşüncesi ile kalkışması ayrı bir aymazlık ve ayrı bir vahim durum demektir. Bölücü teröre bakıp Barzani ile anlaşmak ölümü görüp sıtmaya razı olmak anlamına gelmez. Maalesef tam da bunun zıttı anlamına gelir. Sıtmayı bırakıp ölüme koşmak demek olur.
Sayın Cumhurbaşkanı Erbil’e gitmemelidir
YETKİLİLER, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere çıkıp da ‘Biz Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimle ilişkilerimizi terörü önlemek için veya Irak’ın bölünmesine eskisi kadar artık karşı çıkmayacağımız için geliştirmiyoruz’ diyemez. Daha doğru bir ifade ile, belki bunu demeye der de ama bunun hiçbir inandırıcı yönü olmaz. Eğer bu iki husus da söz konusu değilse o zaman niçin birdenbire bu ilişkileri geliştirmek Türkiye’nin gündemine getirilmiştir sorusunun makul bir cevabını vermek kimse için mümkün değildir. Bu mümkün olabilecek olsa idi bu satırları yazan da bu yazıyı yazmamış olurdu. Bunları yazarken hiçbir siyasi amaç taşımıyorum. Birilerini eleştirmek veya birilerini savunmak gibi herhangi bir endişeden tamamen uzağım. Amacım hiç olmazsa tarihe not düşmektir. Endişelerimi herkesle paylaşmaya çalışmaktır.
Yakında Sayın Cumhurbaşkanı Bağdat’a gidecek, keşke gitmese. Bu arada Sayın Cumhurbaşkanı Bağdat’a gitmişken Erbil Havaalanı’nın açılışı için Irak’ın kuzeyine de uğrayacağı haberleri ülkenin gündemine yerleşti. Sayın Cumhurbaşkanı Erbil’e kesinlikle gitmemelidir. Sözün özeti şudur. Türkiye Amerika’dan Irak’ın bölünmeyeceğine dair kesin ve bundan asla geri dönülemeyecek bir teminat almadan Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimle ilişkilerini geliştirmeyi düşünmemelidir. Kerkük’ün statüsü belli olmadan, Musul petrollerinin kime ait olacağı hususu bir karara bağlanmadan ve oluşacak federe Irak devletinin bölünmekten önceki aşamayı teşkil etmek yerine Irak’ın bütünlüğünü teminat altına alacak bütün hususları ihtiva edeceği garantiye alınmadan Türkiye böyle bir yakınlaşmadan uzak durmalıdır. Bununla da yetinmemeli Irak’ın bölünmesini önlemeye yönelik aktif bir siyaseti de uygulamaya koymalıdır." (Aydın Menderes. Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi; 15.10. 2008 Çarşamba)

Buna benzer ve gene tarihe düşülen iki notu da, daha önce Yeniçağ'da yazan Profesör Doktor Ümit Özdağ yazdı. "Başbakan'a Açık Mektup (1)" (06.01.2007) ve "Başbakan'a Açık Mektup (2)" (08.01.2007) başlıklarıyla yazılan bu yazılarda tarihe not düşmeyi amaçlıyordu.

Profesör Doktor Ümit Özdağ, "Başbakan'a Açık Mektup (2)" başlıklı yazısının sonunda şunları yazmıştı: "Bütün bunları yazarken ne yazık ki, sizin ve yakın çevrenizin Türk Milleti'nin menfaatlerini savunmak konusunda sert ve tavizsiz bir duruş sergileyebileceğinize inancım olağanüstü zayıf. Şimdiye kadar sergilediğiniz tavır, yoksul vatandaşa karşı "Kasımpaşalı"; ABD, AB ve dış dünya karşısında teslimiyetçi olmuştur. Bu mektup, Türkiye'nin menfaatlerini savunabileceğinize inançtan değil, tarihe not düşmek için kaleme alınmıştır. Yanılmayı Türk Milleti'nin esenliği ve güvenliği için çok isterim." (chç.:Bu iki yazıyı da ileride buraya alabilirim. İnternetten "Ümit Özdağ" yazarak ta bu iki yazıya ulaşabilirisniz.

Ama ben yanılmayacağım. Benim ülkemde iktidarla muhalefet kavga etmeyecek; yeni bir ortak akıl ve işbirliği ile Türk Milleti'nin esenliği, güveni ve huzuru sağlanacaktır. Türk Milleti bunun böyle olmasını beklemektedir.

Aydın Menderes'in kimden ne beklentisi olabilir ki?!..

Tarihe mal olmuş bir ailenin; hayatta olan tek ferdinin sağduyulu uyarısı mutlaka dikkate alınmalıdır.

Aydın Menderes yalnızca kendi adına değil; Türk Milleti adına da tarihe not düşmüştür.

Evet; "Irak'ın bütünlüğünün sağlanması, Türkiye'nin bütünlüğünün korunmasında da ve onun bütün yüksek çıkarlarının sağlanması için de en önemli hedeftir." 20 Mart 2003 öncesinde gösterilemeyen bu dirayet şimdi tavizsizce ortaya konnmalıdır.

Büyük Milletler kendi tarihlerini kandileri oluştururlar. Türk Milleti büyük bir millettir. Türkiye ve Türk Milleti; tarih bilinciyle hareket ederek ve sarsılmaz iradesiyle dik durarak dünyanın gıpta edeceği bir hal ve tarz içinde olacaktır.


fot.Aydın Menderes'in İnternet Sitesi

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..