Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '10

 
Kategori
Güncel
 

Ayıp nasıl olur?

Efendiler haddinizi bilin. Zira, herkese karşı ziyadesi ile ayıp oluyor!

Muhterem, 40 Yıl önce tanımış ve sadece Bir saat içinde güvenmiş olduğu beni, Ona o gün vermiş olduğum kartvizitimden arayıp bulmuş, hâl hatır ettikten sonra, Türkiye’de yapmayı tasarladığı, çok ciddi bir turizm yatırımı için, listesindeki tüm sualleri art arda bana sormaya başlamıştı. Bugünün Türkiye’sinde, o sorduğu suallerin hepsine, çok makul cevaplar vermek mümkündü. Hatta yapacağı yatırımın dosyasının, hükümet tarafından kapı kapı dolaştırılıp, tekemmül etmiş, onaylanmış hali ile kendisine takdim edileceğini de söylemek, en asgarî hoşluk oldu. Ama Türkiye’de siyasete gelindiğinde: Sual sorana, verilebilir makûl tek bir cevap yoktu!.. Daha da hazini: Bu ecnebî zat, şunu da konuşmalarına ilâve ediyordu. Ülkesinde tanıştığı, tarafı belli olan, bizlerin tanıdığı mühim bir kişiye, bu fikrini açmış. Aldığı cevap, “-Biz iktidara gelince bu yatırımı yap. Şu an bu yatırımı yaparsan, çok risk alırsın.” olmuştu. Bu görüşe verdiğim cevaba, burada yer vermek isteniyorum. Çünkü bu akıllar sebebi ile son kullanım tarihleri: 1960’lı Yıllarda bitmiş olan, bu sığ ve kısır zevata, ciddi ve Evrensel bir görüş öğretmek niyetinde hiç değilim.

Ancak, ister muhalefet ister iktidar olsun; hiçbir parti ve liderinin kendi milletini ya da millet fertlerini Dünya kamu oyu önünde, bu denli küçük düşürme hak, hukuk ve yetkisi yoktur. Yapılan tüm konuşmalar, atılan tüm çirkefler, edilen tüm ithamlar, aslı astarı olmayan, olmasına da imkân bulunmayan suçlamalar, karalamalar, hem bu tavrı sergileyenleri, bizler gibi tarafsız ve makul zevat önünde, çürük zerzevattan daha beter bir duruma düşürüyor, hem bu ithamlara cevap vermeye mecbur bırakılanları, tavır değiştirmeye zorluyor, hem de bu çekişmeler, millet fertlerini ne hak yere çok fazla geriyor. Bu da yetmediği gibi; millet fertlerini birbirlerine hasım haline getirmek sureti ile bir anlamda milleti sert çizgilerle de bölüyor. Ancak daha da önemlisi odur ki; yabancı misyon tarafından da takip edilen, bu rezalet görüş ve tavırlar, necip Türk milletinin haysiyetini, Dünya kamu oyu önünde, çok ciddi derecede rencide ediyor. Bu sebeple vergi mükellefi ve bir seçmen olarak Siz seçilenlere, “- Haddinizi bilmelisiniz ve haddinizi aşmamanız gerek..” diyorum.

Kürsülerde milliyetçilik adına savurdukları ile mangalda kül bırakmayan bu liderlerin, her konuda, ne yapmak istediklerini, esasen anlamak da mümkün değil?!. Ancak, Birleşmiş Milletler ya da AB nezdinde, bazı kuruluşların başkanlıkları gibi çok önemli mevkiler için seçimler yapılırken, bu mevkilere iktidar partisinden bazı Türk delegeler de adayken, onca Avrupalı delege önünde, muhalefet parti temsilcilerinin, bu oylamaya maalesef girmediklerini de biliyoruz. Bu olmadık, olamayacak, akıl mantık izan dışı meseleyi, sadece ben ve gibilerinin bilmesi mühim değil. Bu durum, bu milleti AB ve Dünya milletleri önünde dahî rezil ederken, yalnızlığa iterken; bu elim hadise, tabii yabancı ülke temsilcileri tarafından da görülüp, bilindiği için, muhtemelen bu konular her ortamda, Türkiye aleyhine dilendiriliyor!.. Bu liderlerin anladığı muhalefet, bu milleti, Dünya kamu oyu önünde, rezil etmekten ibaretse; bu konuda fevkalâde muvaffak olduklarından emin olmalıdırlar. Ve bir konudan daha fevkalâde emin olmalıdırlar ki; bu liderler ile partilerine, Milletimizin çok yakında biçeceği nihaî değer, hepsini müebbeten iktidarsız kılmaktan ibaret olacaktır.

Asiller burada dururken, Sözde değil; özde de “kayıtsız şartsız hakimiyet “artık” Millete ait olmaya başlamışken, vekiller olarak bunlar kimlerdir? Kendilerini ne zannetmektedirler? Ve bu necip Milletten aldıkları temsil yetkisini, biz bütün asilleri, Dünya kamu oyu önünde, bu denli aşağılayacak şekilde kullanma hak, hukuk ve salâhiyetini, kendilerinde nereden bulmaktadırlar? Bizler bunlara böyle bir yetki vermedik. Aklı salim sahibi olmayana böyle bir yetki de veremeyiz zaten. Ama bizler ecnebilerden aldığımız “Türkiye’de neler oluyor?” sualleri karşısında, bunların tutumunu tavzihe, tashihe manzarayı makul gösterebilecek bir mazerete, söz bile bulamıyoruz. Daha açık ve şerefli bir değişle: Aynen bu kişiler gibi yaparak, Onları aşağılamak sureti ile ecnebilere bazı cevaplar vermekten yana da değiliz. Zîra bizler ciddi bir Milletin, ciddi fertleri olduğumuza ve bu millet için mecbur olduğumuz görevlerimize vakıf da bulunduğumuza göre: Onlar gibi davranmamız halinde, bu kişilere, bulaştıracağımız en sıradan çirkefin bile, en az Onlara bulaştığı kadar, bize de bulaşacağının tenevvürü, tefekkürü ve tabii izanı, ıttılaı içindeyiz. Keza, bu Milleti temsil babında, bu zevat sayesinde, ecnebiler önünde bazen çok zorlanmamıza rağmen; yine de hepsinden çok daha fevkaladeyiz. Dünya ekonomik kriz sebebi ile halâ çaresizlikle kıvranırken, bu yılın ilk çeyreğinde: %11.7 büyümüş olan Türkiye’ye, yani bizim ülkemiz ve insanına, gelecek yabancı sermayeyi, dolayısı ile yaratılacak istihdamı, en azından engellemeyecek kadar, sıradan vicdan ve akla da sahibiz. Türkiye’nin çıkarlarına rağmen, sıradan bir partinin, nasıl izah olunabilirliği belli de olmayan, çıkarları uğruna, hıyanet ötesi bir akılla meczuplaşmış, birer mankafası da hiç değiliz?!.

Ecnebilerin de, bizlerin de sorduğu bu suallerin cevapları, ne hazindir ki; şu an için cevapsız. Ayrıca bizlerin feryatları ise, bu tutumlar karşısında çaresiz kalmış ve kalacak bir durumdadır. Zîra, bu beylerin her biri, ayrı ayrı zücaciye mağazasına girmiş, vecd içinde ortalığı darmaduman eden fillerden bile beter bir hâl sergilemekte hiçbir tereddüt ve endişe duymamaktadırlar. Ve muhtemelen bu hallerini “sorumluluk bilinci” olarak da tanımlamaktadırlar. İşin daha da elimi, bu duruma bizlerden alınan vergilerle aylıklarını alan, bazı üst mertebe memurin sınıfının da karışmış, görev tariflerini de çoktan aşarak, siyasete bulaşmış bir durum arz eder olmalarıdır. Ecnebilerin en fazla anlamadığı husus da, işte bu husustur. Muhtemeldir ki, bu sualler ve ikazlarımız, ebediyen de cevapsız kalmaya devam edecektir.. Zîra bu tür bir toplu akıl tutulmasının, sahipleri tarafından dahî, izahı mümkün olabilir, makul bir şekil ve mazeret mevcut değildir. Millete rağmen, bugün bunların izlediği yolu, günü geldiğinde tarih, millet adına, Dünya vicdanı ve kamu oyu önünde, ibret-i alem için, yargılayıp, bu kişileri mutlaka mahkûm edecektir. Ancak belki o zaman, bu zevat, bugün için ne vahim bir manzara sergilediklerinin, farkına varabileceklerdir.

Ve fakat bu geç fark ediş, bu bedhah efendilerin, Türkiye’ye kayıp ettirdiklerinin, tekrardan kazandırılması anlamına gelmeyecektir. Bu gibiler yüzünden, Cumhuriyet tarihimiz, ilk On senesi sonrasında, bu mealde çok elim kayıplarla doludur. Bu sebeple, bu kerre ben, bu zevatı önce Allah’a, sonra aziz Milletimizin vicdanına teslim ediyorum. Ve bu zevat, bu Milletin teveccühü sayesinde, beşeriyete de, bu halleri ile muhatap olduklarından: Önce vergi mükellefi, sonra seçmen ve daha sonra, bu necip milletin, tarafsız izanlı ve sıradan bir ferdi olarak ben: Dünya milletlerinden, Milletim ve şahsım adına, def’atle özür diliyorum.

Not: Yazımda yer yer ve bilerek bu/bunlar sözlerini kullandığım için, Milletimden özür dilerim. Ancak ve artık, hepimiz iyi bilmeliyiz ki; Sayın olan asildir. Seçen ve vergi mükellefi olandır. Asiller sayın olmaz ise; vekiller zaten hiç bir şey hatta bu bile olamazlar. İstanbul:05.09.2010

 
Toplam blog
: 148
: 492
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Haydar Volkan: 21.05.944 Rebabi bestekar Sabahaddin Volkan ve Piyanist Mukadder Volkanın oğlu olar..