Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '11

 
Kategori
Deneme
 

Aynı hattayım

Aynı hattayım
 

Seksen beş numaralı Bakırköy-Mecidiyeköy otobüsündeyiz yine. Korkmayın , bu kez aşktan bahsetmeyeceğim.( Bana pek güvenmeyin, sanırım bu konu da “aşk”ı anlatacak sizlere.) 

İlk duraktan binenlerin şansıyla oturacak yer bulmuştum kendime. Bir kaç durak sonra o bindi otobüse. Yetmişli yaşların sonuna varmıştı tahminimce. Pamuk tarlası gibi bembeyaz saçlarını zarif bir topuzla toplamıştı. Biraz gevşek , biraz dağınık birkaç tutam saç yüzüne düşüyordu. Üzerinde lacivert yün bir hırka, içinde gri renkli, yakası fırfırlı bir bluz, ayağında bir ucu hafif sökülmüş, iplikleri sarkmış kahverengi kırçıllı bir yün etek vardı. Eteğe dikkat ettiğinizde, bir zamanlar oldukça kaliteli bir kumaş olduğunu ve maharetli bir terzi elinden çıktığını görebilirdiniz. Fakat o kadar eskimiş ve yıpranmıştı ki giysileri, hem yün hırkasında hem de etekte güve yenikleri fark ediliyordu. Hırkanın da vaktiyle oldukça şık, zarif olduğu belliydi . Düğmeleri eksik de olsa, kalanlar sedef kaplı, şık düğmelerdi. 

Oldukça yorgun ve bitkin görünüyordu. Her zamanki gibi tıklım tıklım dolu otobüste oturacak yer bulması zordu.Tam kalkmaya niyetlenirken çaprazımdaki koltukta oturan gençle göz göze geldim ve kalkmasını işaret ettim, kalkıp yer verdi . Bu kez çaprazıma o oturdu. Yüzü Afyon mermeri kadar beyazdı, saçlarının beyazlığıyla yüzü neredeyse aynı tonlardaydı. Boynu ise bir kuğu kadar zarif ve narindi. Ellerini kucağında kenetledi, gözlerini camdan dışarı dikti ve otobüs hareket etti. 

Mecidiyeköy’e gelene kadar gözlerimi ondan alamamıştım. Neden, bilmiyorum. Çok zarif, çok kırılgan, çok güzel ve bir o kadar da yoksul … Oturduğunda , gözlerim ayaklarına ilişti. Sırtındaki eski ama kaliteli giysilere hiç uymayan berbat bir terlik giymişti. İpek çorapları delik deşikti. Buna rağmen, duruşundaki asalet ve zarafet etkilemişti beni . 

Araç son durağa geldiğinde yolcularla birlikte yaşlı kadın da indi. Dayanamadım, yanına yaklaştım. Selam verip kendisine gideceği yere kadar eşlik edip edemeyeceğimi sordum. ”Neden? “ dedi. “ Bilmiyorum” . “Çok zarif ve çok farklısınız. Sizi tanımak isteği belki “ dedim. Güldü, sesini çıkarmadan yola koyuldu. Sükût ikrardır deyip düştüm peşine. 

Bir süre konuşmadan yürüdük. İşyerimin binasının önünden geçmeye başlamıştık. Ofisin anahtarları bendeydi ve elemanlar kapıda bekleşiyordu. Anahtarları fırlattım çocuklara ve istifimi bozmadan yoluma devam ettim. 

” Anlatın lütfen” dedim.” Kim bu hanımefendi? “ 

“ Adım Mari, yaşım seksene dayandı . Doğma , büyüme İstanbul kızıyım. Eşimle birbirimizi severek evlendik. O zamanlar böyle şeyler ayıp karşılanırdı. Çocuklarının eş adaylarını aile büyükleri seçerdi. Buna rağmen evlendik. Tekstilciydi eşim. İlerleyen yıllarda oldukça büyük bir iş adamı olmuş ve geniş bir çevre edinmişti. Çocuğumuz olmadı. Birbirimize, sevgi ve saygımıza çocuğumuz gibi özen gösterdik, büyüttük, besledik. Uzun yıllar her şey yolunda gitti. Sonra işleri bozulmaya başladı ve iflas etti. Allah gördüğünden eksik etmesin insanı derler. O yanımda olduğu sürece para benim için önemsizdi. Fakat eşim bunu kabullenemiyordu. İş hayatında oldukça dürüst çalışan biri olduğu için , karşılaştığı bu durumu hazmedemiyordu. Derken hastalandı. Maddi sıkıntıların yanında bir de sağlık sorunlarıyla uğraşmaya başladık. Elimizdeki avucumuzdakini hastanelere harcamaya başladık. Bu arada eşimin iş ve arkadaş çevresinden bazı kişiler özellikle bana ayrı bir ilgi göstermeye başlamıştı. Çok güzel ve alımlı bir kadındım.” “ Hala öylesiniz” dedim. “ Dikkatimi çeken de bu oldu zaten”. “ Teşekkür ederim yavrucuğum. Sen beni bir de gençken görecektin. İşte o iş ve arkadaş çevresi de bunu görmüş ve etrafımda çakal sürüsü gibi dolanmaya başlamışlardı. Eşimin içine düştüğü durumdan yararlanarak akıllarınca beni kandırabileceklerini sanmışlardı. Hepsini reddettim . Eşimi iyileştirmeye çalıştım ama olmadı. Bir sürü borç harç içinde çırpınarak vefat etti. Kaldım tek başıma. Dikiş diktim uzun süre. Yıllara daha fazla direnemedim ve yaşlandım artık. Zaman zaman, üyesi bulunduğum kiliseden aldığım yardımlarla hayatımı sürdürmeye çalışıyorum. Bu hanımefendi böyle biri işte.” 

Bu süre zarfında Mecidiyeköy’ün arka sokaklarından birine girmiştik. Bir apartmanın önünde durdu .” Geldik ” dedi. “ Sizi tanımak büyük bir keyif ve onurdu Mari Hanım. Benimle paylaştığınız için teşekkürler. ” “ Uzun zamandır hiç kimse Mari’ye selam bile vermemişti genç hanım. Bunun için ben teşekkür ediyorum.” “ Genç hanım mı? Ben de orta yaşa girdim sevgili Mari Hanım. Bu da benim için hoştu .” 

Selamlaştık, vedalaştık, ofisime dönmek üzere, onu kapısında bırakarak yola koyuldum. Aklım onda kalarak. Zarif, kırılgan, yaşlı ve yoksul Mari. Bir sıcak selâmı özlemiş Mari. 

 
Toplam blog
: 17
: 641
Kayıt tarihi
: 08.09.08
 
 

1 Nisan 1961 İstanbul doğumluyum, aslen Eskişehir'liyim. 33yaşında bir kız ve 30yaşında bir erkek..