Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

27 Nisan '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Ayrılık anatomisi

Her ne kadar “Yol bir yere gitmez, o bir durma biçimidir….” demiş olsa da üstad Yılmaz Erdoğan; yol, gidiyor maalesef. Hem de hiç acımadan, üzerindekini de alıp götürüyor uzaklara, çok uzaklara…

Her gitmek, kalkıp ayaklarınız üzerinde adımlarınızla uzaklaşmak değil ki. Bazen yan yanayken, hatta iç içeyken gidersiniz. Bazen en yakınınızdakinden gidersiniz, en uzağa hem de… Ayrı sular çeker sizi; aynı gök altındaki ayrı hevesler, ayrı renkler, ayrı serüvenler…

Gitmek akıllara düşmeye görsün…

Ayrılık da, ölüm gibi; bu oyunun as oyuncularından maalesef…

Bir de zoraki ayrılışlar var... Onlar ateş olur içinizde işte. Yanarsınız. Gidersiniz ama; sanki uzaklaşırken atılan her adım, ateşten bir kuyuya doğru atılmış gibidir. Zaten gitmek değil; kopmak, koparılmaktır onlar, birbirinden…

Derin bir sessizlik, koyu bir uğultu; birbirine, hiç çözülemeyecekmiş gibi, dolanmış anılar…

Her yara iz bırakır, dönüşü olsa bile; her gitmek de… Hem kalanda, hem gidende…

Bir de terk edişlerle gelen ayrılıklar var… Her gidenin ardında bıraktığı “geride kalan” var...

Peki ama, kimdir giden? Kimdir kalan?

Belki de kalan çok zaman önce gitmiş olduğu için zaten o ilişkiden, gidene de; gitmek zorunda olmak, kalmıştır.

“Ben giderken bizliğimizden,

yoktun artık zaten sen;

nihayet kendimi terk ettim yine ben…” dizelerinde dediği gibi…

Zor, elbette zor… Her türlüsü zor ayrılığın. Öyle olmasa;

“Bir ayrılık, bir ölüm,

Hiç biri olmasaydı…” der miydi atalarımız?

D. Dara KILINÇ

ddarakilinc@hotmail.com

 
Toplam blog
: 160
: 2717
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Öykü Şiir Deneme ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara