Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ayrılıkçı Teröre Mekânsal Çözüm

Ayrılıkçı Teröre Mekânsal Çözüm
 

Kuzey Irak, gerekli görülen süre boyunca (gerektiğinde 49 yıllığına) Türkiye tarafından mekânsal bütünlüğü sağlanarak bütünleşik, sürdürülebilir ve katılımcı yaklaşımlarla yönetilmelidir.

Kuzey Irak’ın Türkiye, komşularımız ve özellikle yöre yaşayanları için taşıdığı tüm tehdit ve risklerin ortadan kaldırılabilmesi, o coğrafyanın ilhakına değil fakat Türkiye tarafından gerekli görülen süre boyunca yönetilmesi ile mümkündür. Çünkü Kuzey Irak’ta insan yaşamını teminat altına alabilecek; Demokrasiyi, barışı, istikrarı ve gelişmeyi temin edebilecek Bölgedeki tek güç Türkiye’dir.

Birleşmiş Milletler, Irak merkezi yönetimi, Kuzey Irak yaşayanları ile Türkiye’nin komşuları bu konuda Türkiye’ye güvenmeli ve destek vermelidirler. Bu nedenle Türkiye, Kuzey Irak’ın ilhakına değil, fakat insan onuruna yaraşır şekilde yönetimine ve geliştirilmesine talip olmalıdır.

Bu talep, kaos içinde ve nerdeyse her şeyini yitirmiş Irak için, Kuzey Irak yaşayanları için ve Irak’ta batağa saplandığını kabul eden ABD için de karşı çıkılamaz bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.

Teorik Çerçeve
:
Mekânsal Bütünlük mekânın, tüm bileşenleri ile bir bütünlük arz ettiğini ve açık sistem özelliği gösterdiğini ifade eder. Kuvvetli etkileşim içindeki bileşenlerin her biri kendi içinde de bir bütünlük gösterir. Özellikle topografya, insan faktörü, doğal kaynaklar, çevre sistemleri ve kültür sistemleri kendi içlerinde kuvvetli ve ayrılmaz bir bütünlüğü muhafaza eder. Söz konusu bütünlüklerin doğasına ters her olgu, bileşenlerin doğal tepkisiyle karşılanacak ve o mekânın yönetilmesi darboğaza girecektir.

Burada öne çıkan husus; mekânların bir bütünlük arz ettiği ve doğasına ters yaklaşımlarla parçalanamayacağı ya da parçalı düşünülemeyeceği gerçeğidir. Bu özellikleri mekânların bütünleşik, katılımcı ve sürdürülebilir yaklaşımlarla yönetilmesini; bileşenleri arasında yatay-düşey bütünleşimi (entegrasyonu) ve eşgüdümü (koordinasyonu) gerekli kılar.

Eğer bir mekân bir ülkenin güvenliğini, geleceğini; insanlarının can ve mal emniyetini tehlikeye sokma gibi riskleri taşıyorsa o mekân yönetilemiyor demektir. Yönetilememesinin sebebi, orada mekânsal bütünlüğün tesis edilememiş; aksine mücavir alanlar şeklinde parçalanmış olmasından ve bir mücavir alanda yönetim zaafının ortaya çıkmasından kaynaklanır.

Doğasına ters tasarruflarla parçalanmış mekânların mücavir alanlarından birinde ortaya çıkacak yönetim zaafı, koordinasyonu ve eşgüdümü geçersiz hale getirecek, diğer mücavir alanlardaki yönetimleri de zora sokacak; hatta can ve mal emniyetini ortadan kaldırabilecektir. Bu durumda, söz konusu risk ve tehdit taşıyan bir mücavir alanın yönetimi, riskin ve tehditlerin muhatabına, mekânı bütünleşik olarak algılamak ve yönetmek hakkı vermelidir ki bu hak, insan yaşamının nefsi müdafaası olarak kabul edilmelidir.

Dolayısıyla Mekânsal Bütünlük, Ülke barış ve güvenliğinin tehdit edilmesine imkân tanıyan parçalanmış ve yönetilemeyen mekânların taşıdığı risklerin ve tehditlerin ortadan kaldırılmasını da ifade etmektedir.

Türkiye özelinde Mekânsal Bütünlük; Ülke güvenliğini ve bütünlüğünü sağlamak için mekânsal sürdürülebilirliğe, dolayısıyla değerler sistemi ekseninde insan yaşamını anlamlı kılacak istek, arzu ve beklentilerin karşılanmasına; gerekli mekânsal tasarruflara işlerlik kazandırılmasını ifade eder.

Diğer taraftan Mekânsal Bütünlük, vatandaşlar ve kurumlar arası etkileşimin yönünün birlik ve bütünlük ekseninde önceliklendiren, katılımcı ve bütünleşik stratejik planlar ile buna dayalı mekânsal organizasyonlar, sektörel plân, program ve projeler vasıtasıyla Mekân Bütünlüğünün sağlanmasını da ifade eder.

Varsayımlar
:
Kuzey Irak ve Türkiye’nin güney doğusu mekânsal bir bütünlük arz eder. Bu bütünlük, mücavir alanlar şeklinde ve doğasına ters kararlarla bölünmüştür.

Eğer Türkiye bu bütünlüğü sağlamakta kararlı hareket etmezse, başkalarının Türkiye aleyhine mekânsal bütünlüğü sağlamak emelleri sürüp gidecek ve Türkiye’nin kaynaklarını tüketmeye devam edecektir.

Çeşitli kesimlerce şu veya bu amaçla ifade edilen “Sınır Ötesi Harekât, çözümsüzlüktür!” tespiti doğrudur. Önceki harekâtlar çözüm getirmemiştir, yapılacak olanlar da getirmeyecektir.

Türkiye’nin Bölgedeki gücünü dikkate almayan çeşitli kesimlerin ileri sürdüğü iki alternatif söz konusudur:

Birincisi:
Özellikle ABD ve İngiltere tarafından ileri sürülen Irak’ta oluşturulması hedeflenmiş üçlü federe devletlerden birinin Kuzey Irak mücavir alanında gerçekleştirilmesi, bu sayede Kuzey Irak’taki yönetim zaafının ortadan kalkacağı varsayımıdır.

Oysa böylesi bir oluşumu ne Türkiye, ne İran ne Suriye ne de oluşturulması hedeflenen diğer iki federe devletin kabullenmesi mümkündür.

Bu yaklaşım ile hiçbir devlet geleneğine ve yönetim tecrübesine sahip olmayan ve aynı zamanda komşuları tarafından kabul edilmemiş, hareket alanı sınırlı kapalı bir coğrafyanın kısa bir gelecekte sadece Bölgesel değil, bu defa uluslararası tehdit unsurlarının barınağı olacağı dikkatlerden uzak tutulmuş gibi görünüyor.

Böylesi bir oluşumun bünyesinde istikrarı, demokrasiyi ve hukuku tesis etmeye; sosyal ve ekonomik gelişmeyi gerçekleştirmeye, Ortadoğu’da ve Asya’da kendisine olabildiğince hasım yaratmış devletlerin himayelerinin yeterli olmayacağı ya idrak edilmemiştir ya da doğrudan kasıt vardır.

İkincisi:
Özellikle her şeye ve herkese alternatif yaratma geleneğine sahip ABD’nin cesaretlendirdiği ayrılıkçı terörist PKK varsayımıdır.

ABD’nin Bölge ülkeleri için bir tehdit unsuru olarak istediği zaman ve istediği gibi kullanabileceğini zannettiği, Kuzey Irak için ise başka bir alternatif olarak cesaret verip desteklediği bu varsayımda, Kuzey Irak’ın Türkiye’nin güney doğusu ile birleştirilerek Mekânsal Bütünlüğün tesis edilmesi ve ayrılıkçı terör örgütü PKK tarafından yönetilmesi öngörülmektedir.

Bu varsayımda da Türkiye ve komşuları yok farz edilmiş hiç dikkate alınmamıştır. Kaldı ki; insanlığı ve insanlık değerlerini hiçe sayan terörizmi içselleştirmişlerin devlet olabildiğini ve devlet yönetebileceğini dünya tarihi yazmadığı ve ABD destekli de olsa yazmayacağı yine dikkatlerden uzak tutulmuştur. Yok eğer tutulmmamış ise yine kasıt var demektir.

Tartışma:
Her açıdan geçersizliği ispatlanabilir yukarıdaki varsayımlara karşılık geçerliliği olabilecek varsayım:
Doğasına ters tasarruflarla parçalanmış Kuzey Irak ve Güneydoğuyu Türkiye’nin birleştirip bütünleşik, katılımcı ve sürdürülebilir yaklaşımlarla yöneterek bölgede barış ve istikrarı sağlaması; demokrasiye ve sosyal gelişmeye süreklilik kazandırmasıdır.

Dolayısıyla Türkiye, Bölgede istikrarı, demokrasiyi ve demokrasi bileşenlerini, hukukun üstünlüğünü, sosyal refahı temin etmek adına, söz konusu mekânı bütünleşik olarak yönetmeye talip olmalıdır. Bu keyfiyet, Bölgeye demokrasiyi yerleştirme iddiasında olanların da desteklemeleri gereken en gerçekçi çözüm olarak öne çıkmaktadır.

Ortaya koymaya çalıştığımız mekânsal gerçeklere rağmen çeşitli gerekçelerle itirazlar ve karşı çıkışlar elbette olacaktır. Muhtemel karşı çıkışları dikkate alarak şu soruların mantık çerçevesinde cevaplanması istenebilir:

- Ayrılıkçı terörle mücadelede alan hakimiyeti sağlamak mümkün olmuş mudur?
- Yirmi beş yıllık kısır bir döngüye girildiği söylenebilir mi?
- Bugüne kadar yapılmış sınır ötesi harekâtlar olumlu sonuç vermiş midir?
- Bizim, yönetilemeyen şu Kuzey Irak coğrafyasını yönetmek için gerekçelerimiz hiç mi yok?
- Yönetmeye talip olmamız durumunda alacağımız riskler 25 yıldır çekilen acılardan,
- vatandaşlarımız arasında yaratılan husumetlerden, 200 Milyar Doları aşan harcamalardan ve bunun Ülke gelişmesine olan zararlarından daha mı çok manevi ve maddi yük getirecektir?

Diğer taraftan;
- İsrail, yıllarca süren barış görüşmelerine rağmen neden halâ Golan Tepeleri’ni elinde tutuyor?
- Ermenistan neden Karabağ’ı işgal etti; işgal için hangi haklı (!) gerekçeleri vardı?
- Sırbistan’ın Bosna-Hersek’te soykırım yapmasının hangi haklı (!) gerekçeleri vardı?
- ABD, Irak’ı işgaline hangi konuları dayanak yaptı?
- ABD’nin Afganistan’da, Asya’nın göbeğine; Rusya-Çin-İran üçgeninin ağırlık merkezine konuşlanmasının esas amacı nedir?
- ABD’nin İran ve Suriye üzerindeki baskılarının gerekçeleri nelerdir?

Kazançlar
:
Mekânsal Bütünlüğün sağlanması ve bütünleşik olarak yönetilmesi durumunda şu kazançlar sağlanabilecektir:

- Bölgeye barış ve istikrarın gelmesi; can ve mal emniyetinin sağlanması,
- Bölgenin terörist yuvası olmaktan çıkartılması,
- Sınır bölgelerinde Türkiye ve komşuları aleyhine sürdürülen etkileşim stratejilerinin ters-yüz edilmesi,
- Irak’ın idari ve toprak bütünlüğüne katkı sağlanması,
- Bölgede uluslararası entegrasyona yönelik sosyal ve ekonomik projelere işlerlik kazandırılması,
- Bölgede yerli ve yabancı sermayenin dolaşımının garanti altına alınması; uluslararası sermaye transferleri ile birikimlerinin sağlanması; ortak yatırımların gerçekleştirilmesi,
- Bölgede sosyal ve ekonomik gelişmenin ve refahın; insanca ve kaliteli yaşamın sağlanması ve sürdürülmesi,
- Türkiye’nin jeopolitik misyonunu yerine getirmesi.

Sonuç:
Kültürlerin çakışma noktasında yer alan Türkiye’nin, Doğu ile Batı, Güney ile Kuzey arasındaki tüm ilişkilerde köprü olması, Bölgede Ulusal ve uluslararası sektörel ilişkiler ağını oluşturmak için çağın gerçeklerine uygun yapıları gerçekleştirmesi, barışı, istikrarı ve demokrasiyi sürekli kılması, jeopolitik misyonunun gereği olarak değerlendirilmeli ve küresel bir talep olarak algılanmalıdır.

Bu bağlamda;
Kuzey Irak’ın yeterli bir süre boyunca Türkiye tarafından bütünleşik olarak yönetilmesi, tüm taraflar için en kazançlı çözüm olarak gözükmektedir.

 
Toplam blog
: 141
: 926
Kayıt tarihi
: 30.04.07
 
 

Türk san'at müziği dinlemeyi, okumayı, yazmayı ve paylaşmayı seviyorum. Kamudan emekli inşaat mühend..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara