- Kategori
- Gündelik Yaşam
Kurallar!!

Gereksiz kurallardan acayip sıkılıyorum. Tek düze yaşam içine insanları hapsetmek gibi birşey bu. Gerçi bizim gibi kurallara uymayan bir millet için kural koymak ne derece doğru o da tartışılır. Özellikle kalabalık ortamlarda ve ikili ilişkilerde uymak zorunda olduğumuz Türk milletine ait olan kıstaslar bunlar. Farketmeden hayatımızı öyle bir sarıyor ki, farkettiğimizde çok geç oluyor veya benim gibi ipler atılıyor.
En büyük ve önemli kuralımız; büyüklerine asla saygısızlık yapma. Bu ne demek oluyor çocuk için; cevap verme, konuşma, kibar ol, ölçülü ol, hanım hanımcık ol, uslu ol.... ol da ol yani. Nasılsın kızım diye soruyor gelen misafir. ''İyiyim efendim, siz nasılsınız, teşekkür ederim.'' Bunu da söyleyen bir çocuk.... Annelerinin yanında uslu uslu oturan çocuklar. Pastaları bile korkarak yiyen birbirlerinin gözünün içine bakan çocuklar... biri bir tane fazla yesede bende yesem diye düşünen çocuklar...
Daha minicikken, büyük insan rolleri biçilmiş uslu, terbiyeli çoçuklar.Ne saçma, ne anlamsız bir nesildi o öyle...Gerçi şimdikilerin sebestliği de en az o kadar saçma.Yani tamamen iki ayrı uç noktalar.Nedense ortasını bulamıyoruz bir türlü.Gelen misafire hizmet etmekten yorgun düşerdik.Öyle misafirin yanında da oturamazdık.Hele pasta tabağını alıpda onlarla oturmak büyük bir ayıp sayılıyordu.Zaten annem öyle bir bakardı ki, kaçaçak delik arardık.Çayları bittimi diye arada bir rutin kontroller yapar, biten çayları doldurur, boşalan tabakları taşırdık içeri.Bilmem kimin kızı çok hanım hanımcık denmesi de büyük bir meziyetti, büyük bir onurdu.
Bir toplulukda oturup kalkılırken hep büyükler gözetilir, hemen yer verilirdi.Eteklerin yanları sürekli dizlerin altına sıkıştırılırdı açılmasın diye.Evin içinde nasıl açılacak o etekler hala anlamış değilim gerçi.Ceketler vatkalı, saçlar aslan yelesiydi ve asla genç bir kız makyaj yapamazdı.En fazla bir parlatıcı ruj sürebilirdi.Pantolonlar öyle daracık değil, bele oturan, pliseli ve paçaya doğru darlaşan modellerdi.Ayrıca yüksekbeldi.Fazla soru sorulmaz, fazla konuşulmazdı. Çünkü ayıp sayılırdı. Çatal-bıçak takımları tamdı ve günlerde, misafir yemeklerinde çıkartılacaklar ayrıydı.Vimleyip parlatırdık her kullanımdan sonra.Öyle hergün çarşıya çıkamazdık. Çünkü ayıpdı. Genç bir kız hergün hergün nereye giderdi öyle. Sadece misafirliğe arkadaşlarımız gelirdi.Hepimiz derli- toplu, hanım hanımcık kızlardık.Herşey ayıp ve yasakdı.Zaten öyle bir toplum otokontrolü ve kınama vardı ki, istesenizde farklı olamıyordunuz.
O yüzden şimdi misafir geldimi en olmayacak çatalı ben kullanıyorum ve pasta tabağımı alıp yanlarında oturuyorum. Misafirlikte tabağımı bitirince, beğendiklerimden tekrar istiyorum. Altı kişilik masaya on kişiyi sıkıştırmaya çalışan evsahibine, neden salondaki oniki kişilik masayı açmadığını, isterse yardım ederek hemen açabileceğimizi söylüyorum. Nasılsınız diye sorarlarken sahtecilik hissettiğim anda iyiyim diyerek kestirip atıyorum. Tabiki bu durum annemin hiç hoşuna gitmiyor.
Hala ilk tanıştığım insanlar ne kadar hanım hanımcık dediklerinde onlardan uzaklaşıyorum ve bu sözden nefret ediyorum.