- Kategori
- Özel Lezzet Durakları
Az Taşköprü, çok Kadıköy Moda
Farklı yerlerden lezzetlerle bir başka blogla karşınızdayım. Acıbadem'den girip Taşköprü'den çıkmayı düşünüyorum. Arada her zamanki gibi Moda var.
Kadıköy Moda semtindeki lezzetlere geçmeden önce, Acıbadem'deki Kuzureç'ten bahsetmek isterim. Burası, 1 senedir var ve yolum düştükçe uğruyorum. Klasik kokoreç lezzetini üst düzey yakalamışlar. Hijyen ve temizlik iyi seviyede. En önemlisi de günümüz esnafında az gördüğümüz, gelen müşterileri karşılama ve güleryüz, burada unutulmamış. Her gelene "hoşgeldiniz" var ve giderken işletme sahibi ve kokoreç ustası tarafından da ayrı ayrı teşekkürlerle uğurlanırsınız.
Kokoreçten laf açılmışken, Moda'da göç mutfağı konseptiyle açılan Muutto da kokoreçe farklı bir yorum getirmiş. Umut Şef ve kardeşi Ömer Şef mutfakta harikalar yaratırken, Fırat Bey'in işletmeciliği ve Ömer bey'in servisteki titizliği, güleryüzle birleşince, mekanın şöhreti de her geçen gün artıyor. Sokak yiyeceği (Street Food) eğiliminden yola çıkan işletmenin güncellenmiş yeni menüsünde tantuni ve kaburga ile seçme zeytinyağlılar da mevcut. Dürümlerin yanında gelen acılı mayonez, acının hakkını veriyor. İçecek menüsünde kendi yaptıkları salatalıklı özel bir ayranları var. Hafta sonu belli saatlerde yer bulmak zor, dolayısıyla hafta içi denemenizi daha çok öneririm.
Moda Caddesi'nde kafe konseptiyle açıldığı için yemekleri açısından hakettiği ilgiyi geç gören bir yer var: Rizz Cafe. Malzemede üst düzey kalite yakalanan mekanda fiyatlar gayet makul. Burada içeceğiniz yuvalama çorbası, bir çok üst düzey restorana göre çok başarılı ve sadece 13TL. Benim favorim, dolu dolu tabakta lezzetli sosuyla ve isteğe göre sarmısaklı sosyla sunulan mantı; fiyatı da sadece 23TL. Hamburger ve yeni nesil kahveler ile San Sebastian cheesecake de bulunan mekanda, güleryüzlü ilgi fiyata dahil.
Alfred Hitchcock'u sinemayla ilgisi olan herkes bilir. Kendi filmlerinde kısa süreli rollerde gözükme geleneği olan bir yönetmendir. Sinema sektöründen iki kardeşin Moda Bademaltı sokakta açtığı Alfred Cafe'nin de ilham kaynağıdır aynı zamanda. Bu kafenin Taco çeşitleri, İspanyol dürümü diye nitelendirebileceğim Burritos, klasik köfte ve Sinop mantısı da bulunan geniş bir menüsü var. Kaliteli malzemeyle lezzete dönüşen bu menüyü Öner bey mutfakta yaratırken, Onur Bey de güleryüzlü ilgisiyle sunum yapıyor. Sinema sektörüne gönül verince mekanın ismiyle kalmıyor iş; üst katta projektörle dev duvarda film izleyebileceğiniz bir de mini salon var. İster mekanın koleksiyonundan film seçin, isterseniz kendiniz getirin. Rezevasyon şart. Eşiniz veya kız arkadaşınıza "sana sinema salonu kapattım" esprisi yapmak için son derece güzl bir seçenek. Beş kişinin aynı anda film izleyebileceği odada, arkadaşlarınızla da film izlerken yemek yeme zevkine varabilirsiniz.
Gazelle Cafe de son zamanlarda ismi anılan bir mekan oldu. Moda Yeni Fikir Sokak'taki mekanı işleten Canan Hanım, yeni nesil kahveleri son derece başarılı bir şekilde sunarken, menüsünde sürpriz lezzetlere ve hatta annesinden ev yapımı yiyeceklere de yer veriyor. Yabancı müşterilerin de sıcak ve samimi bulduğu mekanda bir ara İngilizce konuşma saati de yapılmıştı. Mekan dekor ve menü tasarımı, Canan Hanım'ın profesyonel arkadaşlarınca yapılmış. Hafta içi gündüz saatlerinde huzur ve sessizliğe ihtiyacınız varsa öneririm. Akşamları ve hafta sonu hareketli.
Bütün bu işletmelerin en ortak noktası, misafirlerini ağırlarken gösterdikleri özen ve sundukları yemek kalitesi. Umarım hepsi kalıcı olur ve uzun yıllar devam ederler.
Kastamonu'nun Taşköprü ilçesini duymayan azdır. Sarımsağıyla meşhur ilçeye iş için gittim ve bir gece konakladım. Kaldığım otelin yanındaki diğer otelin giriş katında Damak lokantası vardı. Damağına düşkün biri olarak hemen girdim. İstanbul'un dışında nerde olursanız olun, et yemeklerinin lezzeti bir başka oluyor, çünkü o bölgenin etleri kullanılıyor. Gezen tavuk misali gezen koyunların, danaların eti girince yemeğe, lezzet kaçınılmaz oluyor. Kaliteli bir yemeği çok da makul bir fiyata yemenin mutluluğuyla şehir merkezine attım kendimi. Şehir merkezi zaten bir meydan. Meydanda Venüs Pastanesi dikkatimi çekti. İstanbul Etiler'dekinin şubesi olmadığı aşikar ama yediğim fırın sütlaç oldukça başarılıydı. Pastanenin karşı sırasında bir kıraathaneye girdim. Burada kış akşamları sobalı kıraathanelerde çay içiliyor; ben de gazetemi okurken çayımı yudumladım. Ardından bir markete sarımsak sorduğumda, terminalin orada bulabileceğimi ama orada da toptan alabileceğimi söyledi. Sarımsak memleketinde markette sarımsak bulamamak garip geldi. Sarımsaklamadan saklamışlar herhalde. Ertesi gün dönüş yolunda yol üzeri tezgah açanlardan aldım sarımsağımı. Kilo fiyatı 20-30-40TL imiş; büyüklüğüne göre değişirmiş. Tezgah sahibi, şu sıralar İstanbul'da, Mersin gümrüğünden giren İran sarımsağı yediğimizi söyledi; piyasayı takip ediyorlarmış. Bu arada Taşköprü'nün kuyu kebabı da meşhurmuş ama kışları satış yok. Merkezde 4-5 tane kuyu kebabı dükkanı gördüm. Baharla birlikte insanlar bu kebabı yemeye komşu illerden dahi gelirlermiş. Neyse, bir başka sefere inşallah.