Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '10

 
Kategori
Güncel
 

Azdavay yollarında

Azdavay yollarında
 

İnsanların yaşları ilerlediği zaman doğal olarak görünüşleri de değişir. İrsi nedenle, çektikleri sıkıntılı hayat, kendilerine bakmayı bilmedikleri ya da ihmal ettikleri için görünüşleri farklı şekillere dönüşebilmektedir. Belki fakir olduğu ama en çok kültürsüz, bilgisiz ve tembel olduğu için pis, pasaklı, pejmürde elli yaşında birine bazen de hiç böyle olmadığı halde yukarıda söylediğimiz nedenlerle, henüz ellili yaşlarda olmalarına rağmen yaşlı görünenlere özellikle cahil ve kültürsüz biraz da terbiyesiz insanlar ”Amca, dayı, moruk, nine, teyze, dede” gibi aşağılayıcı, rencide edici ve onur kırıcı ifadeler kullanmaktadırlar. Oysa bu kimseler henüz orta yaşta olup dökülen saçları, yüzlerindeki çizgi ve diğer oluşumlar onların yaşlı görünmesine neden olmaktadır. Bilgisiz ve terbiyesiz insanların bu davranışları için bir yaptırım yoktur.

Bu durumlar insanın hayatında kadın olsun erkek olsun büyük sorunlar yaratmaktadır. Yaşadığınız toplum içinde özellikle size karşı yapılan hitap ve davranışlarda sizi ağır şekilde rencide eden bir ifade tarzı vardır. Yetmişinde sekseninde zaten yaşlı olan bir insan için sorun yoktur. Aslında öyle olanlar da alınmaktadırlar. Çünkü kimse yaşlı görünmeyi öyle algılanmayı istemez. Bu davranış şekillerine gerçek hayatta rastladığımız aşağıdaki yaşanmış örnekler verilebilir.

Murtaza Bey’in kapısı çalındı. Aşağı indi. Kapıda bir Çingene kızı. ”Dede…” diye başlayan bir cümle kurdu ve bir şey istedi. Kan beynine çıkan adam ”Dede şimdi sana …” diye başlayan bir küfür etti ki kız çığlıklar atarak kaçtı.

Arkadaşım anlattı. Bir kadın kendisine amca, demiş. Yüzü çizgilerle dolu nineme benzeyen kadına yaşını sormuş. Elli sekiz. Bak demiş ben kırk iki yaşındayım. Sen benim ablam hatta annem yaşındasın. Bana amca diyorsun. Kadın utanmış, özür dilemiş.

Bu şekilde davranış temelde kültürsüzlüğün ve bilgisizliğin biraz da terbiyesizliğin sonucudur. Bunların hepsinin bir araya geldiği birisi bulunduğunuz toplumda çevrenize karşı sizi rezil, maskara edebilir. Ancak özellikle bilgi ve kültür eksikliği nedeniyle insanlar art niyet taşımadan size böyle hitap edebilirler. Yani size her amca, dayı, dede diyen terbiyesiz değildir. Bir hitap şekli bilmedikleri ya da o an düşünemedikleri için böyle söylemektedirler. Hatta sizi yüceltmek için de söylüyor olabilirler. Dar bir çevrede yetişmiş fakir bilgisiz özellikle bir kadın için orta yaşlı bir beyefendi amcadır. Buradaki “amca”nın karşılığı aslında beyefendidir. Kadın bilmiyor amca sözünü beyefendi yerine kullanıyordur.

Çaresiz, fakir, bilgisiz, mağdur kadın ve çocuklar sizi büyük yerine koyup, önemsedikleri ve belki kendilerine yardım edebileceğinizi düşündükleri için size amca diye hitap ediyor olabilirler.

Yaşlı, kültürsüz bir adamın ya da kadının bu kaba hitaplarla sizi rencide etmesine karşın sizin torununuz yaşında el kadar, ama iyi yetişen ve okuyan bir çocuğun, ”dede” dese dahi normal olacağı yerde size “Ağabey” diye tatlı bir sesle hitap etmesi yüzünüzün aydınlanması ve gözlerinizin parıldamasına neden olur.

Bunun nedeni çocuğun iyi yetişmiş ve bilgili, kültürlü olmasıdır.

Ekonomik durumun da bu tabloda büyük rolü vardır. Zengin biri aslında kaç yaşında olursa olsun hiç bir zaman “amca, dayı, abla, nine teyze, moruk” değildir. Zenginlik her şeyde olduğu gibi bunları da örtmektedir.

Özellikle yanlış evliliklerde eşlerden biri örneğin kadın görgüsüz, tahsilsiz biraz da terbiyesizse ve de geçim sorunu da varsa saçları dökülen erkek, karısının maskarası olur. Hele de adam terbiyeli, okumuş, yumuşak başlı, ekonomik nedenlerle kendine bakamayan biriyse kadın onu “kel aşağı kel yukarı” akşam sabah rezil eder. Adam çocukları olduğu, yuvasını kurtarmak istediği için çaresiz kalır. Hep erkeklerin kadınları dövdüğünü anlattığımız ülkemizde kadınların bilinmeyen zulmü bu.

Bu biraz da aynı durumdaki kadının genç ve yaşı küçük olarak alındığı zaman olur. Kişi güzelliğine kanarak kendinden beş, on, on beş yaş küçük biriyle evlenir. Bu, toplumumuzdaki saçma düşüncelerden biridir. Kadın genç olmalıdır çünkü erkekten daha çabuk çöker. Kim söylüyor bunu? Anatomi uzmanları mı? Yok. Arka mahalledeki Ayşe teyze. Ya sen ne biliyorsun yırtık karı!

Allah Allah. Kadının yapıldığı inşaat malzemesi farklı mı? Niye erken çöksün? Bütün kadınlarımız da buna eyvallah diyor. Bravo size! Yeleğimin feministleri! Ağanın dördüncü karısı olup yirmi çocuk çıkarırsan elbette erken çökersin. Ölmediğine şükret. Yirmi yılda iki çocuk doğurdun diye erken çökeceksin. Şuna bak ya.

Bunlar masal, masal. Biz yemeyiz. Çocuklara anlatın. Kadının da erkeğin de yaşam içinde yıpranması aynıdır. Hatta erkek daha önce çöker bence. Gerçekler de bu şeklidedir. Kırkında, ellisinde saçları dökülür, göbek bağlar, cinsel gücü azalır. Buna rağmen topluma göre erkek her zaman aslan gibidir. Görünüşü erkeğe benzesin yeter. İşin tuhafı kadınlara göre de böyledir. Bir evlenme programında genç kadın yetmişlik dedeye evet demişti. ”Gölgesi olsun yeter” diyordu. Madem derdin gölge, otur bir ağacın dibine olsun bitsin!

Evlenecekler arasında erkeğin yaşının biraz daha büyük olmasının gerektiği fikri hiçbir mantıklı temele dayanmayan kocakarı masalıdır. Ben buradan özellikle erkeklere sesleniyorum. Size on beş yaşında, on altı yaşında kız verirlerse sakın almayın.

Böyle bir talihsizi tanıyorum. Gelip gidip bana dert yanardı.

Yirmi beşimde üniversiteyi bitirdim. Bana Onatlısındaki akraba kızını aldılar. İlkokulu bile zor bitirmiş. Büyük şehre gittik. Kızın ben okuduğum için beklentileri büyüktü. Ama gerçekleşmedi. İstediğini elde edemeyen yani müdür karısı olamayan kız hayal kırıklığına uğramıştı. Param olmasa da aldığım kültüre göre bir yaşam sürmek istiyordum. Ama bunları yapacak bilgi ve beceri eşimde yoktu. Öğretirim dedim. Öğrenmeye isteği de yoktu. Ben ne zaman gazete, kitaptan açsam “paradan haber ver” diyordu. Geçimsizlik başladı. Evde boğuluyordum. Kahvelere alıştım. Ona beni aşağılaması için daha iyi bir koz vermiştim. ”Paran yok, adam değilsin, aç naçar ve serserisin” sözleri giderek dozunu artırdı ve “hö…k, aciz, kel kafa, şerefsiz” şeklini aldı. Artık gece yarıları eve geliyordum. Ve en kötüsü çocuklar bu ortamda büyüyorlardı. Yanlış bir evlilikti bu; hayatımı mahvetmiştim. Çocuklar yüzünden ayrılamıyordum da. İşin bu trajik yönü bir yana bir de kötü yaşam nedeniyle saçlarım dökülmüş erken çökmüştüm. Bu da görgüsüz eşimin eline geçen üçüncü kozdu. Eşim benden görünüşüm nedeniyle utanıyordu. Beni iş arkadaşlarından gizledi birkaç kez. Çocukların yanında da beni aşağılıyordu. Kel aşağı kel yukarı sürekli hakaret ediyordu.

Benden dokuz yaş küçük olduğu için o benden daha genç kalmış, onun babası yaşında görünüyordum. İntiharı bile düşündüm.

Şu, kadınları dövdüğünü söylediğimiz erkeklerden biri bu.

Kadınlarımız eğer bu kişilikleri içlerine sinebiliyorsa ”Aa biz de erkekleri dövebiliyormuşuz“ diyebilirler.

Bu şartlarda hatta erkek düzgün aile reisi olsa bile kadın eğer şıllık biriyse saçlarınızın dökülmesi sadece kel olmanız anlamına gelmez. Kel olmanız fakirliğinizi, beceriksizliğinizi, aciz ve naçar oluşunuzu, çirkin oluşunuzu, yaşlı oluşunuzu, hö…k oluşunuzu, cinsel gücünüzün olmayışını ve daha bir sürü karınızın sizi gördüğü o çirkin şekillerin hepsini birden anlatır.

Bu arada zenginliğin, paranın bütün kötülük ve çirkinlikleri de örttüğünü söylemeliyiz. Aynı şartlardaki zengin adamın karısı kocasına kel bile demez.

Her bakımdan denk insanlar birbirleriyle evlenmelidirler. Aralarında aşk olmalı değilse bile sevgi mutlaka olmalıdır. Aksi takdirde kurulan evlilik yuvası değil cinnet mağarasıdır. ”Onunla çocuklarıma bakması için evleniyorum” sözü dünyanın en aptal sözüdür. Özellikle bir kısım kadınlarımızın gerçekten çaresiz kaldıkları için böyle davrandıklarını biliyorum. Ama sözün aptalca olduğunu kabul etsinler.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..