Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '10

 
Kategori
Güncel
 

Federasyon, eyalet ve öğretmenler

Federasyon, eyalet ve öğretmenler
 

Son zamanlarda kürt sorunu çerçevesinde <ı>federasyon veya <ı>eyalet konusu, özellikle DTP tarafından çok dillendirilmeye başlandı. İşin garip tarafı, eyalet’le federasyon arasındaki anlam farklılığı gözardı ediliyor, sanki bu iki kelime birbirinin eşanlamlısıymış gibi kullanılıyor. Hatta şimdiden, 2023’lerde federatif bir Türkiye rüyası görmeye başlayanlar bile var. Bu konu ilerde, özellikle de seçimlerden sonra gündemi epeyce meşgül edeceğe benziyor.

Kavramaları bilmeden tartışmak insanları yanıltır. Kavramları sözlükteki anlamlarıyla bilmek de yetmez. Kavramaları oluşturan tarihsel gelişimi de bilmek gerekir.

Açıp Türk Dil Kurumunun sözlüğüne bakıyorum.
<ı>
FEDERATİF
: Federalizme bağlı veya uygun olan.

<ı>FEDERALİZM: Birçok devletin özel yasalara ve bağımsızlığa sahip olarak tek bir devlet durumunda birleşmeleri yöntemi.
<ı>
FEDERASYON
: 1. Savunma ve dış politika alanında dayanışma amacıyla birden fazla devletin bir birlik devleti içinde birleşmesi. 2. Aynı alandaki çeşitli kuruluşları bir arada toplayan dayanışma birliği.

Gerek <ı>federatif, gerekse <ı>federalizm batı orjinli kelimelerdir. Türkçede böyle bir kavram yoktur. Neden mi? Bu <ı>nede mi’nin yanıtı federalizmin tarifinde gizlidir. Tekrar dikkatlice okuyalım <ı>federalizm’in tarifini: <ı>Birçok devletin özel yasalara ve bağımsızlığa sahip olarak tek bir devlet durumunda birleşmeleri yöntemi. Demekki<ı> federalizm birçok devleti birleştiren bir elementtir. Yani birçok devleti biraraya getirerek merkezileşmesini sağlayan bir sistem. Biz zaten merkezi bir yönetime sahip olduğumuza göre, <ı>federalizm bizim için gereksiz değil mi? Neden batılılar böyle bir kavrama ihtiyaç hissetmişler de bizde böyle bir kavram yok? Çünkü ortaçağda Türkler <ı>merkezi sistemle yönetir veya <ı>yönetilirken (Osmanlı’yı, Selçukluları ve daha önceki Türk devletlerini düşünün), Avrupalılar <ı>şövalyelikle (derebeylik) yönetir veya yönetilirdi. Batıdaki federatif ülkeler şövalyeliklerin birleşmesiyle ortaya çıkmıştır.

Bu, şu demektir: <ı>Federatif kavramı <ı>batılılar açısından birleştirici bir elementtir. Federasyon hükümetlerinin merkezi hükümetlerin yükünü hafifletmekten başka bir yaptırım gücüğ de yoktur. Başka bir değişle, karar mekanizmasında değil, icra mekanizmasında aktiftirler.
<ı>
EYALET
: 1. Çoğunlukla valilerce yönetilen ve yönetim bakımından bir tür bağımsızlığı olan büyük il. 2. Osmanlı Devleti'nde en büyük sivil veya askerî yönetim bölgesi. Eyalet doğu orjinli bir kavramdır. Tanımdan da anlaşılacağı gibi, amaç, birkaç devletin bir çatı altında toplanması değildir. Osmanlı imparatorluğu gibi geniş topraklara sahip ülkelerde, yönetimin yükünü kolaylaştırmak üzere, merkezi yönetim tarafından atanan bir vali tarafından yönetilen (merkeze bağlı, bağımsız değil) bölgelerdir. Yani bizdeki vilayet sisteminin özel yetkilerle donatılmış şekli olarak düşünebiliriz. 20.yüzyılın sonlarına kadar devletler kartex (dosyalama) sistemiyle çalışırdı. Bürokratlar, memurlar dosyalar içine gömülürdü, dolayısıyla devlet işleri daha yavaş yürürdü. O zamanlar merkezi hükümetin işlerini hafifletmek açısından eyaletlerden filan da söz edildiği olurdu. Günümüzde; bilgisayar, internet ve -e devlet kullanımının yaygınlaşması sebebiyle böyle bir fiziki mazeret tamamen olmasada, büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Fakat Türkiye, toprağıyla büyük olduğu gibi kültürüyle de zengin bir ülkedir ve bölgeden bölgeye kültürel ve inanç farklılıkları görmek mümkündür. Hep şunu kendikendime sormuşumdur: Masabaşında yapılan atamalarla devlet memurları gittikleri yerde ne kadar verimli olabiliyorlar? İstanbul’da doğup büyüyen, eğitim gören bir insan doğuda herhangi bir ile atandığında ne kadar verimli olabiliyor? Veya tersine, doğu illerinden birinde yetişip eğitim alan bir insan İzmir’de ne kadar verimli olabilir? Devlet memurları en verimli çağlarını, ev, kira, okul, uyum sorunlarıyla boğuşarak geçirirler. Ben üç yıl doğuda görev yapan biri olarak bu zorlukları yaşadım. Atandığım köyde ev bulamadığım için eşimi ve çocuğumu getiememişim, milli Eğitim müdürlüğünden çadır istemek durumunda kalmışımdır. Bursa’lı bir bayan arkadaşın başına gelen nahoş olaylara şahit olmuşumdur. Yıllar önce, Aslen Kars’lı olan bir idareci arkadaşı, emekliliğine birkaç yıl kala Erzurum İspir’den, Muğla Milas’a atanmıştı da ona sürgün gibi gelmişti; çünkü çocularını götürememişti. Bu, insanlara eziyet etmek değilse nedir? Çevrenize baktığınızda bu örnekleri çoğaltabilirsiniz. Kaldıki, yıllardır doğu illeri bir sürgün yeri gibi lanse edildi. Her memur kendi il (veya eyalet, ismi pek de önemli değil) sınırları içinde istihdam edilse daha verimli olmazlar mı? Uzakların yakınlaştığı çağımızda, “Bölgeler arasındaki farklılığı ortadan kaldırmak için böyle bir uygulamaya gidiliyor!” artık geçerli bir mazeret değildir.

Eğer birgün Türkiye eyalet sistemine geçecekse, etnisitenin değil, bu tür sorunların baz alınması gerekir diye düşünüyorum.

Tüm öğretmen arkadaşların Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

 
Toplam blog
: 30
: 733
Kayıt tarihi
: 11.09.10
 
 

1959 Nevşehir/Ürgüp doğumluyum. 1980 Eskişehir Eğitim Enstitüsü mezunuyum. Türkiye'nin çeşitli yerl..