Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '07

 
Kategori
Aile
 

Babaanneyi özlemek

Babaanneyi özlemek
 

Bende babaanneyi özlemek gibibir his mevcut. Zira annem le babam ayrıydılar hep, beni babaannem büyüttü. Gençliğinde çok güzel olduğu bir kaç artık sararacak yeri kalmamış fotodan belli olurdu. Siyah beline kadar saçları, gök mavisi gözleri...

Tabi ben tanıdığımda o durumda değildi. Başörtüsünden dolayı yüzünün bir kısmı kırışık, bir kısmı pürüssüzdü. Tombullaşmıştı artık, göbeği bir adım önden giderdi. Ama, o mavi gözler... Dedimya küçükken babannem baktı bana diye babam hafta sonları gelir, alırdı beni, hiç gitmek istemezdim, zaten babamla hiç zaman geçirmek te izlemezdim. Keşke benim annem de babamda babaannme olsaydı. Belkide sırf bu yüzden ben ona belli bir dönem hep annebaba dedim. Belki o zamanlardan her lafı yanlış (popişimden) anlayacağımın bir belirtisi de olabilir. Küçükken pek mızmızdım hiç yemek yemezdim. Babaannem elinde bir kaşık, oda oda kovalardı beni. Bazen köşede kıstırdığı olur, zorla ağzıma tıkardı, eski kocaman gümüş kaşıkla, iyice soğumuş yemeği. Yine sanırım bu sebeple sıcak çorba içemem ben. Çoğu zaman da saklanırdım, ufak tefektim ve evin her yeri benim saklanmama uygundu. Kah yatağın altındaki çamaşır sepetinin içi, kah dikiş makinasındaki pedalın üstü, kah koltuğun arkası...
Evin kendisini de babaannem kadar severdim. Sırf bu yüzden özellikle de sıkıntılıysam, hala o ev girer rüyalarıma hep de o evi ya satın almış ya da gizli gizli giriyor olurum. Kimse de yakalayamaz. Sonra balkon dan uçarım hep. Huzur dolarım.

Haşlama suyla yıkardı beni ama, yılların nasırıyla dolmuş ellerinden anlamazdı benim narin derimi yakacağını. Bilse yapar mı hiç? Onu da üfler, öyle dökerdi başımdan aşağı. Bunun etkisi de yıkanmayı sevmemem olmuştur. Sevmem ama, suyun altına girdiğimde de çıkamam...

Aaahhh ençok iki şeyi özlerim ama... Birincisi abdest alıp, namaz kılarken onu taklit etmem. İkincisi de ikindi çayları. Ne güzel olurdu. Bol limonlu çayı bardağa döker, bisküvi ile birlikte içerdik. Çay içmem artık, hiç bir çay onunkisi gibi olmuyor zira. Sonra yemek te yapardı. Ne kadar kısa sürede, ne kadar güzel... Pırasa yemem mesela ben. Çünkü kimse onun gibi yapamadı bir daha. Azıcık parayla ay sonunu getirirdi. O yaşta Ünverdi deki pazara, Gökbakana, Haznedar daki migrosa benden hızlı yürürdü. Kırmızı renkli , artık solmuş pardesüsü vardı başka olmadığından, kalın olmasına rağmen yazın bile giyerdi. Gene de gocunmazdı, günümüz hatunları gibi...

Tam da askere gitmeden bir kaç gün evvel öldü. Hayır duasını alamamıştım daha. O yüzden zor geçti askerliğim ve o yüzden, O olmadığından beri hiç bir işim rast gitmez. Öldüğünde kendime ağlamayacağım diye söz verdim, tutamadım. Ama, ölmüşken görmedim Onu. O sebeple hep canlı benim hayallerimde...

Keşke benim annem, babam, herşeyim babaannem olsaydı.... Kızardı, meşe sopasıyla kovalardı ama, severdi... Benden hiç bir karşılık beklemeden...

Bu sefer güldüremedim. Palyaçolar da ağlar kimi zaman...

 
Toplam blog
: 40
: 7324
Kayıt tarihi
: 20.03.07
 
 

Karga, kargagiller (Corvidae) familyasından Corvus cinsini oluşturan, iri yapılı, düz gagalı, pençel..