Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '12

 
Kategori
Aile
 

Babam benim yaşımdayken ben vardım.

Babam benim yaşımdayken ben vardım.
 

Ben doğduğumda, babam benim şu anki yaşımdaydı ve O, bu yaşındayken iki çocuk sahibi, memur bir adamdı. Anneme aşıktı ve küçükken hatırladıklarım arasında aldığı bir ayakkabıyı veya kıyafeti ben en az iki yıl üstünde görürdüm ve babama hep aynı kıyafetleri giydiği için kızar söylenirdim. Böyle zamanlarda annem hemen lafa girer ve kızardı, babamı savunurdu. Annem de babama aşıktı ve sevdiği adama oğlundan bile laf gelmemesi için hemen siper ederdi kendini ama bilirdi ki annem, hepsini durumu idaret etmek için yapardı. Şimdilerde bakıyorumda O ben yaşlarında adamın ve kadının dünyaya iki tane bıraktığı imzası vardı ve bunlar sürekli yaşayıp birşeyler yapan canlılardı, yani bunlar bizlerdik.. Büyümeye başladığım yaşlarda, iste hani şu ergenlik denilen yaşlarda, onların bu dünyada yaptığı, bıraktığı dikili bir ağaçlarının olmadığını düşünürdüm, hem de hergün aynaya kendime baktığım halde :) Şimdilerde ise gülümsüyorum. İyi ki varlar... Evet işte mücadele tamda burada başlıyor. Ben dünyaya geldiğim gün çok yağmur yağmış gece hemde haziran ayı olmasına rağmen bereket derler. bu beni mutlu ediyor.İlkokul, ortaokul ve lise yılları dahil o aktif olan fırlama tiplerden değildim, aksine daha sönüktüm belik konuşkan biri gibi görülürdüm ama okulda beni de hırpalayanlar olmuştur elbet. Dışlanmak ya da dışarda kalmak herkes gibi mi bilemem ama benim en son isteyeceğim şeylerden biriydi bu durum, ben hep dahil olmak ve bir parça gibi görünmek isterdim. En başta olmak içinde kendimi zorlardım, bu bazen yeteneklerimden dolayı olurdu bazen de hüsranla son bulurdu. Lisede havam yoktu ama kullanabildiğim zekam ve görebildiğim bir geniş açım vardı. Evet bunun ne kadar değerli önemli olduğunu daha sonraki yıllarda çok iyi anladım. İnsan günü gelince hepsini tek tek anlıyor hem hep bir parça olabilmeli hem dışarda kalabilmeyi hem de yalnız olabileceğini... İyi kelimesi benim için vardı ama hep en iyisi olmayı istemek bu işte esas olaydı. Filmler, kitaplar ve yazılmış yapılan herşey iyi ki varlar. Bizi bir parça biz yapıyor. Yaşama tutunmak için verdiğimiz bu savaşya, uğruna mücadele ettiğimiz her ne varsa özellikle bunlar yaşayan ve yaşatılan canlılarsa, emin olun çok değerli ve her anı mücadeleye deyiyor. Diğer yandan ruhumuz azalıyor ve günlük diğer insanların sıkıntıları bizleri biraz daha kendimiz olmaktan azaltsada, bizim olarak kalan mutluluklarımız hep baki kalıyor. İşte bu yüzden en büyük yaralar içerden açılanlar oluyor. Kimse bize dışardan biz istemedikçe birşey yapamıyor, evet yıpratıyor ama hiç birşey bizden olandan gelen darbe kadar bizi açıtmıyor. İçimizdekiler bambaşka dışımızdakiler bambaşka... Düşünüyorumda babam benim yaşımdayken iki çocuğu, aşık olduğu bir kadın, bir evi ve yuvası vardı. Benim neyim var ki diye düşünüyorum. Evet en büyük lütuf bende onlara sahibim tabi o da Tanrının müsade ettiği süre kadar, peki o zaman benimde bir iz bırakmak için yapmam gereken şeyler yok mu ? Elbette var, o zaman vakit kaybetmeye gerek yok, babam benim yaşımdayken ben vardım. Peki şimdi ben ? Şimdi aynı yaştayız ve ikimizi kıyaslamaya tenezzül bile etmiyorum. Daha iyi anlıyorum ve ne kadar daha çok mücadele edilmesi gerektiğinin ve daha dikkatli olunması gerektiğinin farkına varıyorum. Artık beklemeye ve durmaya gerke yok sadece yürümeye ve durmadan devam etmeye gerek var...
 

 
Toplam blog
: 8
: 233
Kayıt tarihi
: 24.10.12
 
 

Ankara'da doğdu. İlkokul ve Lise yılları sırasıyla : Kütahya, Bursa ve Antalya'da tamamladı. Bir ..