- Kategori
- Öykü
Babam gibi sevdim

Sevdiğim adamı sadece yazılarımda yaşadım...
Bir baba hasretiyle yanıp tutuşurken karşımda buldum onu. Bu heybetli, iri yarı, geniş omuzlu, koca göğüslü adam Murat hocaydı. İşte ben onu babam gibi sevmiştim. Yüreğimle ve kalbimle büsbüyük, kocaman, dünyalar kadar sevmiştim.
Onu bu sahil koyunda görünce çok şaşırdım. O mu yoksa değil mi diye tekrar tekrar dönüp baktım. Boyalı sandığım saçları tek tek ön tarafından dökülmüştü. Alnı daha bir açılmış, küçücük yüzü ortaya çıkmıştı. Kömür gibi simsiyah gözleri gecenin beşiğinde uykulu gibiydi. Belki hissettiğim kadar da yorgundu. Sakallarını bu sefer kesmemişti. Hep temiz yüzlü bir öğretmendi. Onu bu halde dağınık görünce çok üzüldüm. Başındaki bir dert, onu yelkeni olmadığı için kıyıdan kıyıya savrulduğu gerçeği beni endişelendiriyordu. Ne ailesi, ne güneşi, ne baharı, ne yazı, ne de tadı tuzu kalmıştı artık. Sayılı günlerin gelmesini bekliyordu adeta. Ona uzun uzun bakınca bu izlenimler bana bir yol göstermeye başladı.
Yanına gitmek istedim ama bu cesareti kendimde bulamadım. Utangaçlığım buna izin vermiyordu. En sonunda vazgeçip otele doğru adımlarımı hızlandırırken, beynimi umutsuz düşüncelerle meşgul ediyordum. Sanırım o hiçbir zaman benim babam olmayacaktı. Bu güçlü adamın bedeni hiçbir zaman bu küçük bedende var olmayacaktı. O da beni diğerleri gibi yokluğumla sevecekti. Ama bu yokluğun bendeki kalp acısı olduğunu bilmeyecekti.
İşte ben on sekizinde bir kelebek… Onu görünce kanatları kırılan, kırılan kanatlarımı tekrar toplamaya çalışan bir küçük kadınım. Ama o otuzunda derli toplu, aklı başında, öğrencilerine tapan bir edebiyat öğretmeni. Ben onu bu durumda babam gibi severken peki ya o beni çocuğu gibi sever mi?