- Kategori
- Anılar
Babama benzemeye başladım

Babam ve oğlum
Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım maddi sıkıntı içinde geçti. Evin gıda alışverişini genelde babam yapardı. Dört kardeş her akşam ailece babamın pahalılıktan şikayetlerini dinlerdik. Bilmem nerdeki halk pazarında pazarcıyla meyveyi-sebzeyi pahalıya satıyormuş diye tartışmış ya da hangi market o gün neyi ucuza satıyormuş, ne-nerede daha ucuzmuş vs. Hiç anlam veremez ve her defasında babama çok kızardım bunları anlattığı için.
Kendi paramı kazanmaya başladıktan itibaren “3-5 kuruşun hesabını” hiç yapmadım. Evlendikten sonra da aynı şekilde devam ettim. Ne alırsam hep kalitelisinden almaya çalıştım. Evde bu tür konuşmalarımız hiç olmadı. Az olsun ama kaliteli olsundu.
40 yaşına geldim, oğlum yuvaya gidecek yaşa geldi, küresel kriz etkilerini göstermeye başladı, maddi sıkıntı içine girmeye başladım. Aynı anda hem bugünü hemde yaşlılık günlerimi düşünmem gerekiyor. Yaşlılığımda kimseye muhtaç olmadan ayakta kalabilmem ve çocuğuma daha iyi bir gelecek sağlayabilmem için tutumlu olmak kaçınılmaz bir hale geldi. Yarının ne göstereceğinden emin olamıyorum. Mal varlığım ve sürekli garanti bir gelirim de yok.
Bütün çocukluğum ve bu konu hakkındaki düşüncelerim geçen gün eşimle konuşurken aklıma geldi. Pazarda bir satıcı ile pahalıya sattığı meyveler üzerine yaptığım tartışmayı ve neyin hangi markette daha ucuz olduğunu söylerken buldum kendimi. Aklıma çocukluğumda aynı şeyi yapan babamı kınadığım geldi ve yüzüm kızardı. Şimdi onu daha iyi anlıyorum.
Genç bir arkadaşım var. O da benim zamanında geçtiğim tecrübeden geçiyor bu aralar. “Kriz var, aman paranı dikkatli harca, sağa-sola savurma”, dedikçe o benden uzaklaşıyor ve bildiğini yapıyor. Belki hatta bana inat, ne söylesem tersini yapıyor. Neden gençler, kendinden yaşlı olanların öğütlerine itibar etmezler de her şeyi şahsen yaşayarak tecrübe etmek isterler ki ? "Gençler düşünebilse, yaşlılar yapabilse", ne kadar anlamı dört kelimeye sığdırabilmiş ! Anlayabilene.