Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '06

 
Kategori
Eğitim
 

Bahar Çiçekleri

Önce kaysı ağacımız yapraklarını döktü. Sonra bahçeyi özgürce kaplayan kuşburnu. Sonra güller. Kasımpatıların pembe, mor çiçekleri yok artık. Rüzgar kuruyan nane yapraklarını savurdu sağa sola .Bahçeyi kaplayan yemyeşil otlardan da eser yok. Boyumu aşan otsu bitkiler bile eridi gittiler. Yemyeşil, bir orman gibi olan bahçemiz çırılçıplak kalıverdi.

Havalar gittikçe soğudu. Kış aylarının soğukları üşütüyordu artık. İlk kar beyaz bir örtü gibi her yanı kapladı, sonra gitti. Sonra karlı günler geri geldi. Bahçemiz bembeyaz karla dolmuştu. Bahçe kapımızı açmakta zorlanmıştık. Geçebileceğimiz kadar genişlikteki yolu açmak için, karı yararak yol açmıştık. Ağaçlarımız bembeyaz kar öbeklerini taşımakta zorlanıyordu. Aylardır çırçıplak duran bahçemiz, bembeyaz karla doluvermişti birden. Karlar da eridi. Şimdilerde bahçemizde yavaş yavaş oluşan bir hareketlilik var. Kaysının, kuşburnuların, tomurcukları belirmeye başladı. Gök gürleyecek, şimşekler çakacak. Bahar yağmurları yağacak günlerce. Havalar ısındıkça tomurcuklar büyüyecek, gün gün minik yapraklar açılacak, yeşerecek dallar. Otlar yeniden çıkacak toprağın derinliklerinden , yemyeşil yapacaklar bahçemizi. Nanelerin kokusu, kasımpatıların renkleri saracak ortalığı. Sonra bir köşede sessizce duran nar ağacımız, çiçekleriyle katılacak onlara.......

Gençliğimiz, yetmişli yıllarda geçti. Özgürce yetiştiğimiz dönemlerde, yemyeşil bir bahçe gibiydik. Askeri yönetimler geldi, kavurdu ortalığı soğuktan. Bir fırtına gibi kırdı geçirdi dalları, fidanları. Köy köy, kasaba, kasaba , kent kent dolaştık Anadolu’yu. Kimi zaman sürüldük, kimi zaman atandık oradan oraya. Kitaplarımızı saklayacak yerler aradık orada, burada. Adını anmamız yasaklanan yazarlarımız, ozanlarımız bugün ders kitaplarına girdiler. Yasaklayanlarsa yok oldular.

Bugünlerin ağırlığına bakarak karamsarlığa düşmemek gerekli. Gelen iletileri okuyorum. Bilgisayar öğretmenleri kan ağlıyorlar. Bilişim çağında bilgisayar derslerinin saatleri çoğaltılacağı yerde, azaltılıyor. Gereksiz atama kararları öğretmeni perişan etmiş durumda. Öğretmenlerin ücretleri yetersiz mi yetersiz. Öğretmen yetiştiren kurumlara gereken ilgi yok. Geleceğimizin sahipleri çocuklarımız ve gençlerimiz okullarda mutsuz ve huzursuz. Eğitim ortamı tümüyle bir huzursuzluk içinde.

Eğitimci dostlarımla görüşüyorum. Üzerimizden atmamız gereken bir karamsarlık var herkeste. Halbuki az emek vermedi toplumumuz Cumhuriyet tarihimiz süresince. Az güçlük yaşamadı bu ülkenin insanları. Geldiğimiz noktayı unutmamamız gerekli. Dünya ölçüsünde değerlerimiz var. Yetişmiş; bilim , kültür ve sanat adamlarımız dünya ölçüsündeler. Bugünkü yöneticileri cebinden çıkaracak yüzlercesi var toplumumuzda. Sessiz sakin durduklarına bakmayın, fırsatlar verilirse toplumu için her zaman gecesini gündüzüne katacak binlercesini yetiştirdi bu toplum.

Ülkesini ve insanını sevmenin haklılığıyla doğruları savunmaya, çok çalışmaya gereksinimimizin olduğunu bilerek hareket etmek gerektiğini düşünüyorum. Atalım üzerimizdeki karamsarlığı. Bilimden, doğrudan, yarından yana olduğumuza inanalım. Bulunduğumuz alanda var gücümüzle kendimizi geliştirelim. Doğruları savunalım. Yanlışları anlatalım herkese. Çalışalım, üretelim.

Böyle günlerde, Kurtuluş Savaşımızın o zor günlerindeki yapılanları düşlerim. Atatürk’ün Söylevi’ni tekrar tekrar okurum. Nazım Hikmet’in şiirlerindeki yaşama katılma coşkusunu tadar, türkülerimizdeki Anadolu insanının duygularını dinlemeyi yeğlerim.
Zor günlerin ortasında, Ankara’da 21 Temmuz 1921 tarihinde toplanan ilk eğitim kurultayında konuşan Atatürk’ün sözlerinden bir bölüm okuyalım.

Bayanlar, Baylar!
Seçkin topluluğunuzun içinde bulunmaktan doğan sevincim sonsuzdur. Türkiye Öğretmenler Birliği’nin Ankara’da toplandığı ilk kurultayını büyük sevinçlerle karşıladım. Yurdumuzun sizler gibi değerli bay ve bayan öğretmenlerinin burada toplanması, Cumhuriyet için çok önemli sonuçların doğmasına yol açacaktır...

“Yüzyıllar süren derin bir umursamasızlığın devlet yapısında açtığı yaraları sarmak için gerekli olan çabaların en büyüğünü, hiç kuşkusuz, eğitim alanında esirgemeden göstermek gerekir.

Öğretmenlerimiz, ozanlarımız, edebiyatçılarımız, yazarlarımız durup dinlenmeden ulusa bu acı günleri ve onun gerçek nedenlerini açık ve kesin olarak yazacaklar, anlatacaklar, bu kara günlerin geri dönmemesi için dünya yüzünde uygar ve çağdaş bir Türkiye’nin varlığını tanımak istemeyenlere, onu tanıtmak zorunda olduğumuzu hatırlatacaklardır.

Bayanlar baylar!

Görüyorsunuz ki en önemli ve en verimli ödevimiz , milli eğitim işlerimiz. Milli eğitim alanında ne pahasına olursa olsun, tam bir başarıya ulaşmak gerekir. Kurtuluş ancak bu yolla olur. Bu başarının elde edilmesi için hepimizin tek can ve tek düşünce olarak temel bir program üzerinde çalışmamız gereklidir.

(1)

O günlerin coşkusunu, Suat Taşer’in şiirini okuyarak yeniden yaşamaya çalışalım.

BENDEDİR ATATÜRK

Bugün yaşıyorsam
Güler yüzle emin
Tertemiz gökler altında
Dağlarım denizlerimle dost
Toprağımda dolaşıyorsam
Ümitli memnun ve rahat
Gecem gündüzüm hürse
Damarlarımda kanım
Tenler içinde canım
Korkusuz yürürse
Bulutlarımdan gözyaşı yerine
Rahmet dökülürse
Ekmeğim suyum tatlı
Toprağımda türkümde bereketli
Rüzgarlarım alabildiğine özgürse
Bacamda tütünüm tütüyor
Ölülerim huzur içinde yatıyor
Ağacım dal sürüyor boy atıyorsa
Görüyor, biliyor inanıyorsam
Keyfimce gülüyor, keyfimce ağlıyorsam
Dün yokken bugün varsam
Sendendir
Sendendir Atatürk.
Suat Taşer (2)

Bilirim, unutmazsın dostum, sorunlar yumağı içinde yorulan gülüm, bil ki, her kıştan sonra, bahar çiçekleri açar bu topraklarda. Önemli olan, çiçeklerin açmasını sağlayan ortamları hazırlamak için; sabırla, yılmadan, durmadan çalışmaktır, üretmektir.

Hasan Barışcan
hbariscan@milliyet.com.tr

1- Söylev- TDK Yayınları- Ankara
2- Türk Dili- TDK Yayınları- Ankara

 
Toplam blog
: 52
: 4210
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

1952 yılında Sivas- Asarcık Köyünde doğdum. Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptım. Kabataş Er..