Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '13

 
Kategori
Güncel
 

Bakan çocuklarını suça yönlendirenler nerede?

Bakan çocuklarını suça yönlendirenler nerede?
 

(Sanık durumundaki kişilerle ilgili bu görsel sanal ortamdan alınmıştır)


AP ile ANAP'la birlikte çok yaygın bir biçimde başlayan:
Hayali ihracat
Arsa kapatma
Kıyıların yağması
Rüşvet
İrtikap
Ulusal ve uluslararası komisyon
Adam kayırma
Haksızlıklara göz yumma
Haciz ve faiz ekonomisi
İhaleye fesat karıştırma gibi talan, vurgun ve soygun ilişkilerinin ele başları ne yazık ki 'yapanın yanında kalır' anlayışı gereğince hiç de gerekli cezalara çarptırılmadılar.
 
Bu bağlamda M. Demirel, T. Mataracı, E. Civan K. Yiğit ile G. Çapan gibi bir kaç kişi dışında kimin adı kaldı aklımızda değil mi?
 
HUKUK DEVLETİ sıfatı da bulunan TC'nin en güçlü kurumu ne yazık ki içini dolduran seçilmişlerin kendi çıkarları doğrultusunda çıkarttıkları yasalara arasında TBMM bugüne kadar ne ŞEFFAFLIK YASASI ne de NEREDEN BULDUN YASASI çıkartılmak istenmediğinden 'yapanın yanında kalır arkadaş' anlayışı yıllar boyunca kökleştirilmedi mi? Bunca vurgun, talan, soygun ve nice haksız kazanç sağlamanın gerisinde bu yasaların yokluğu vardır diyemez miyiz? Bu bağlamda meydan; birçoğu yer altı dünyasından, bir kaçı siyasetçilerden, bir çoğu memurlardan oluşan kaçakçılar, terörsitler, vurguncular, talancılar, hırsızlar, soyguncular ve ihaleye fesat karıştıranlara kalmıştır.
 
İnşallah bu gibi kişilikleri bozulmuşlar ordusu gerekli her türlü tedbir alınarak çoğalamayacaklardır. Bu da aile içi eğitimden örgün ve yaygın eğitime, işsizliğin çözümünden siyasetin de içinde bulunduğu örgütlenmelere ve hukuka kadar uzanılarak çözüme kavuşturulur.  
 
Bu bağlamda oluşturulan nice yeraltı örgütlenmesi bağlamında işsiz güçsüzler yanında kişilikleri gelişmemiş olduğu için beyinleri yıkanıveren on binlerce yurttaşımız dün olduğu gibi bugün de her türlü gizli alışveriş ve tetikçilik yapmaktan geri durmamışlardır. Çünkü o sözde kişilerin yönettiği örgüt ele başlarına göre 'iktidar' yanlarında olduğundan 'güç kimde ise adalet de yanlarında' oldukları düşünüldüğünden kendileri için birer araç durumundaki kişileri birer 'av olarak' yeraltının yeşermemesi için gerektiği gibi çalışıldığını kim söyleyebilir? O izbe, karanlık, reisli, ağabeyli, baronlu, eğitimli, dosyalı, şatafatlı, şehvetli, banknotlu, tabancalı, çiftlikli, uçaklı, helikopterli, çatı katlı, villalı, 4x4'lü, havuzlu, yemeli içmeli, eli tesbihli, kula kulluk tapınçlıklı ve kim kime dumdumalı örümcek ağlarına düşenler hiç kurtulabilir mi?
 
Bu gibi ilişkiler ağına düşürülen o kişilerin nice bunalımlara düşmesine, suç işlemesine, aile içi şiddete başvurmalarına, gözlerini kırpmadan can almaları ile canlarına kıymalarına yol açan bu gibi örgütlenmelerden gelmiş geçmiş bütün iktidarlar da sorumlu değil midir?
 
Onların göz göre göre suçlu durumlara düşmesinde; sözde bir kaç ‘ideoloji’, ‘kirli bir ilişkiler ağı’, içerisinde nice yalan dolanın sarmaş dolaş olduğu ‘seçim’ adlı göz boyamacılık süreçlerinde görevlerini insan sevgisi ve adil yargılama hukuku kapsamında yerine getirmeyenler çok mu masumdur? Öte yandan mülkiyet, para kazanmak, sosyal güvenlik, çağdaş eğitim, bağımsız yargı, suç işlemeleri caydırmak ve can güvenliği gibi en belirgin boşlukları gerektiği gibi doldurulmamış bir toplum düzeni hangi ortak değerleri paylaşır ise paylaşsın 'hukuk devleti' olarak adlandırılabilir mi?
 
Sözde bir Cumhuriyet ve Demokrasi söylemi içerisinde seçilmişlerce gerektiği gibi terbiye olunamayan bu sözde 'hukuk devleti’ adlı ahtapotu kim hangi hakla her şeyi kendi çıkarı ve yeniden seçilebilmesi için uygulamaya çalışan iktidarlara 'altın bir tepside' sunabilir? Son günlerde yaşanılan para-altın-rüşvet içerikli çalkantıda olduğu gibi geçtiğimiz yıllarda da görülen nice kıyımlarda, tutuklamalarda, ömür boyu hapislikte ve idamlarda  ‘iktidar’ adlı kapalı kapılar ardındaki resmi örgütlenmelerin hiç mi payı yoktur!?
 
Nice ortak değerlerimize güvenerek içerisinde özgürce yaşamaya tutunduğumuz bu toplumda bazı kişilerin birden bire parlayıp düşüşleri, varsıllar ile yoksulların arasının açılması, iktidarlara yakın olanların ‘güç bende’ dercesine aramızda dolaşmaları kadar saçma bir tavır örnekleri saymakla bitmeyecek kadar çok totaliter düzenlerde var olabilir. İktidar sahiplerinin yönetim, yatırım, sağlık, güvenlik, diplomasi, bütçe, vergilerin toplanması ve yasalaştırma gibi görevleri Bağımsız Yargı yok ise hiç de sağlıklı ilerleyemez. Yasalarının oluşumunda olduğu gibi görev yaptıkları odalarındaki varlıkları bile iktidar sahiplerinin ‘iki dudağı arasında’ bulunan ve bütün ihtilafların sergilendiği Adalet Saraylarını dolduranlar, iktidarların arzuları hilafına bir karar verdiklerinde yerleri o saat değitirilebilecek 'atanmış' birer memurdan başka nedir değil mi?
 
Bana göre bugün için ‘gerektiği gibi’ bağımsız olmayan Yargı umarım, onlar dışındaki odunları en yüksek cezalara çarptırırken bu gibi ‘kader mahkûmu’ durumuna düşen an kuzularına en az cezayı verecektir. Yeter ki işledikleri suçta ‘ölüm’ var olmamış olsun.
 
Çünkü uçup giden para bir gün kazanılacak olsa bile hiç bir cana kıymamış olan ‘can’ gibi kutsal bir varlık gerekli ilgiyi görmek durumundadır. Bu yüzden çok haklı olarak ‘devlet biziz’ diyebilen yeni yeni içtihat kapıları açmaya çalışan, siyasetle ve bası ile değil, ‘adaletle hükmetmek’ zorunda olan Savcılar ve Yargıçlara güveniyorum.  
 
İşte bu bağlamda öncelikle bakan çokcukları Barış, Kaan ile İranlı Zarrab adlı gençleri öne sürerek, onlar üzerinden kirli para kazanmak isteyen kökü içeride ya da dışarıda bulunan ve bugüne kadar adı sanı belli olmayan 'onur' yoksunu şerefsizlere lanet olsun. (06.01.2014'te güncellenmiştir)
 
 
Gelecek yazı: Emir Timur'un Otrar'daki rüşvet sorgulaması
 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..