Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '07

 
Kategori
Gezi Rehberleri
 

Bali - Endonezya - Malezya

23 şubat Cuma İstanbul Polat Rönesans Otel’de buluştuk.

Saat 15-45 uçağıyla Malezya Havayolları ile Kuala Lumpur’a hareket.Geceyi uçakta geçirdik.İlk defa Uzakdoğu’ya yolculuk yapıyorum. Sırasıyla geçiyoruz güzelim Beyrut bugün harabe Beyrut, ardından Arap şatafatıyla Bahreyn, Dubai ve Körfez. Petrol körfezini geçince iran Yaylası yerel saatle gece bir civarı oldu.

Doğu ile Batı’nın farkı felsefede başlıyor, düşüncede başlıyor. Bali’de çoğunluk Budist, Budistler için ölüm bir eğlence, bir şölen, yeniden doğuşun şöleni. Batı da ise sanki bu dünyanın bir an önce bitirilmesi, tüketilmesi gerekir düşüncesine kilitlenmiş. Batılı kafasıyla bu dünyanın bir son olmadığına, bu dünyada misafir olduğumuza nasıl inanabiliriz. Bu dünyayı nasıl koruyabiliriz.

Fatih Sultan Mehmet bakmış olmuyor, kendi milletinin anlayacağı dille seslenmiş ”ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim.” Biz nasıl olmuş da sonradan maymun gibi olmuşuz şu güzelim Boğaziçini mahvetmişiz, mahvedilmesine göz yummuşuz.Şimdilerde göz yumduğumuz gibi , eloğlu binlerce kilometre uzaktan kalkıp geliyor Kerkük Petrolleri için, dört tekerlekli teneke kutularına yakıt doldurmak için senin coğrafyanı, doğasıyla, insanıyla, kültürüyle yok ediyor bir de adına demokrasi diyor. Bizim uşaklar da , bizim çanak yalayıcılar da dama çıkmış alkış tutuyorlar.

Dubai üzerindeyiz, tam bizim yalakalara göre bir ülke, Emperyalizm Araplarla kol kola, kucak kucağa. Geçiyoruz ;Katar, Karaçi, Bombay sırada.

Şimdi ”Dünya gözümde Kerbaladır, Allahınızdan bulasınız”

Kapitalist çelişkiler ve ikiyüzlülükler üzerinde daha çok aydınlanmaya ihtiyaç var;

Özellikle doğaya verdiği tahribat.

Kültür transferi ve diğer kültürlere saldırı.

Yerel işbirlikçilerle sahtekarlık oyunu.

İnsan psikolojisini altüst ediş.

Kaynakların israfı , yok edilmesi.

Ülkelerarası gelir dengesizliği bir yanda aşırı fakirlik diğer yanda aşırı zenginlik.

İnsanlığın ortak problemlerine ilgisiz yaklaşım.

Kapitalist sistem bir ve birçok illüzyonlar yaratır. Sürekli olarak köpük ideolojiler ve kavramlar yaratıp düşünceyi esaret altına almayı amaçlar.

Son zamanların güncel yaygın kavramı inovasyon. Türkçede anlamlı bir karşılık bulmak zor olsa da “yaratıcı yenilikçilik “ diyelim. Ürün inovasyonu, hizmer inovasyonu, gibi bölümlere de ayrılıyor. Bu kavramlar yaratılmak zorunda. Neden?Küresel rekabet çıldırmış durumda. Sürekli yenilik ve farklılık yaratmazsanız yok olursunuz korkusu var. Rekabet derinleşiyor yok edici ve öldürücü. Kimler ölüyor? General Elektrik, Shell, Coca Cola, Sony, IBM, ölüyor mu?

Bizim gibi ülkelerde rekabet falan yoktur, rekabet tamamen aldatmacadır. Ellerinde tuttukları devlet arpalıklarıyla her şeye müdahale ederler. Rekabet denilen şey tam bir kördöğüşüdür. Yalama bilim adamları da bu fikirlerin çanak yalayıcılığını yaparlar. Afiyet olsun koçlara.

Bugünlerde Güler Sabancı diyor ki ” bu kadar büyümeye, enflasyon düşüşüne rağmen nasıl olur da reel faizler düşmez”

Recep Bey cevap veriyor “ cari açık yiğidin kamçısıdır, tabi eğer yiğitsen” diyor.

Atma Recep.

Her dönemin her iktidarın yalamanrı de kendiliğinden oluşuveriyor sanki.Her alanda; sivil toplum kuruluşlarında, odalarda, basında, din adamları arasında, bürokratlar arasında .

Ben bunları düşünürken Tahran’ın altından Karaçi, Bombay, Delhi göründü.

Dünya büyük, dünya küçük

Hindistan’ı geçtik.

24. Şubat Cumartesi Sabahı sabah sekizde Kuala Lumpur’a varış ve saat onda Denpasar’a hareket edeceğiz. Kuala Lumpur havaalanında iki saat kadar kalacağız.Kitap satılan bir yer var . Dünyanın her yerinde aynı kitaplar; Robin Sharma ‘nın Küresel Rekabet’i gibi benzerleri satılıyor.Anlamlı bir şey yok ortalıkda.Kitap fiyatları pahalı. Mahatır Muhammed ‘in kitabını soruyorum, kitapçı çok şaşırdı. Mahatır Muhammed incelenmesi gerekir. Malezya’ya kazandırdıkları yapmak istedikleri açısından.

Malezya Kuala Lumpur’un birbirine bağlantılı iki havaalnı var. İki terminal arasında hızlı tren işliyor, modern bir havaalanı.

Denpasar’a vardık. İki ülkeye kuşbakışı bakacak olursak. Malezya modern bir ülke görünümünde dev gökdelenler, mağazalar, araçlar. Endonezya başka bir dünya her şey dingin bir ruh halinde acele yok. Sakin sakin. Pasaport kontrolü yapan görevliler de öyle. Malezyadaki türbanlı görevlilerin yerine Endonezya da erkekler çalışıyor.

Endenozya yüz ölçümü iki milyon kilometrekare civarında, nüfus iki yüz milyon.Resmi dil Bahasa. Büyük çoğunluk Müslüman.İklim ekvator iklimi Ocaktaqn mayısa kadar kuru hava hakim, Aralıktan Eylül’e kadar yağışlı hava etkili.endonezya adalar ülkesi 13.677 adadan oluşuyor, sadece altı bini üzerinde insan yaşıyor. Belli başlı adaları ; Bali, Java, Kalimantan (Borneo) . Ülkeyi tek başına bir tek kişi yönetiyor.General Soharto.

Havaalanında kızlar karşılayıp herksein boynuna çiçeklerden yapılmış kolyeler astılar.sıcak çok sıcak bir hava , havaalanı önünde fotoğraf çekimi.Herkesin araçları hazırlanmış, yerel rehberler ve görevliler valizlerimizi başka bir aracın çektiği konteynerlere aldılar.Yolculuk yirmi dört saate yaklaştı saat farkı hesaba katıldığında durum bu , ama uyumamak lazım.Otelimiz Ayodya Bali’ye gelinceye kadar pek çok bina gördük.Bu bölge Nusa Dua bölgesi tamamen Hint Okyanusu kıyısı oteller.Mimari özellik her yerde aynı tarzı yansıtıyor , dinginlik, dinginlik…..

Öğle yemeğini otelde yedikten sonra Hint Okyanusu kıyısında kurulmuş Tannah Lot tapınağı.Gün batımını izleyeceğiz. Tapınağın olduğu yere geldiğimizde daha ortada hiçbir şey göremedik sıra sıra satıcılar, tişörtler, hedeielik eşyalar. Bu insanlar hiç kendine bakmıyor , iklimde müsait, bir şort bir tişort. yalnız yaşadıkları yerlere de hiç özen göstermiyorlar , ilk başta şaşırıyorum. Tapınağa doğru iniyoruz bir tepeden önümüzde uçsuz bucaksız okyanus ve kayalıkların üzerinde kurulmuş tapınak karşımda. Gün batıyor asıl tapınak karşıda dalgalar dövüyor, bir de günlük kullanılan bugünkü tapınak var. Oturdum yerler mermer , duvarları olmayan yalnızca çatısı olan bir tapınak huzur veriyor insana dalgaların sesi , gün kıpkırmızı batarken , ölümle yaşamın dansı bu , rüzgarla dalgaların dansı.

Akşam yemeği İtalyan Restoran Fabios’da.Gitar trio karşılıyor bizi. Mekan Kuta bölgesine yakın. Yemekler hep damak tadımıza uygun şeyler olmasına özen gösterilmiş.Yemekten sonra otobüs bizi Kuta’ya bıraktı. Sahile kadar barlar diskolar. Bizim grubun mekanı Mbargo. Dans , dans, dans burada pirinç rakısı Arak tercih ediyorum.Gece epey geç oldu, taksi bıulmak sorun değil bir motosikletli çocuk otele bırakabileceğini söyleyince otele motosikletle döndüm, hiç bilmediğim bir ülke, pırıl pırıl gökyüzü , motosikletle yarım saatte döndüm.

24 Pazar sabah otelde kahvaltıdan sonra turumuz başlıyor.Kintamani Turu; ilk durağımız Ağaç İşleri Atölyesi. Yine geniş ve tek katlı bir bina, ağaçlıklar arasında.Pek çok insan çalışıyor, önlerinde tik ağaç kütükleri, ince bıçaklar sesiz sakin çalışıyorlar kimseye aldırmadan.Ne şekiller çıkmış ortaya kartallar, baykuşlar, kadınlar erkekler, mitolojik hayali yaratıklar.Sabır gerektiren bir iş.Oymacılıkta çalışanlar ince kupkuru zaten.

Buradan pirinç tarlaları arasından geçiyoruz.Taraça, taraça ayrılmış tarlalar yemyeşil.Zorlu bir iş pirinç yetiştiriciliği. Ülkenin yüzde yetmişi ağaçlarla kaplı.Bitki örtüsü çok zengin kereste en önemli ihraç kalemi.

Köy evine geçiyoruz. Avlu içinde bir ev daha doğrusu evcik minyatür gibi.Girişte yemek pişirilen bölüm tamamı en fazla 4- 5 metrekare, bir ocak var ortada, avlunun ortasında dini tören yapılan bölüm, burada figürler var, toplumdaki her katmanın giysisi farklı olduğu gibi bu figürler de farklı.Her sabah tanrıya yiyecek tabağı hazırlanıyor bambu yapraklarından tabaklara, bu yiyecekten çok süs tabağı.Buradaki köy evinin tamamı otuz kırk metrekare falan, bizim evleri düşününce , aslında hayatı basitçe yaşamak varken ne lüzumsuz şeylere takılmış gidiyoruz.Bali Hindu dininin egemen olduğu bölge.Tanrılar ve çocuklar çok kıymetli burada.Sürekli gülüyorlar.

Dışarıda bir gürültü şamata koptu.Avludan dışarı çıktık.Köyün tamamı resmi geçit yapıyorlar.Önce bir çalgıcı grup var, ellerinde tef, davul benzeri çalgılara vuruyorlar, zil gibi şeylerde var.Bir grup da bir ölüyü dört kollu salda taşıyor.Büyük bir neşeyle gidiyorlar.Ölüm yeniden doğuş demek.

Kapıda satıcılar el işi şeyler satıyorlar, verdikleri fiyat diyelim 10 Dolar bir dolar verin satıncaya kadar peşinizi bırakmıyorlar, bizimkilerde oynamayı seviyor.Bu insanlarla ne oynayacaksın , her şey bir dolar.

Köy dönüşü hep birlikte geleneksel Bali masajı yapılan bir mekana gidildi.Temiz ve tertipli bir yer, masajı her yaşta kadınlar yapıyor.Çocukluktan itibaren eğitiliyorlar.Masaj bir yaşam biçimi.Geleneksel bir masaj iki saat sürüyor , otuz Dolar.Uyuyup kalmışım.

Akşam yemeğini Pica Pica restaurantta yedik, yemekten sonra Mbargo disko.

26 pazartesi

Bugün Rafting günü, otobüslerle kırk dakika kadar gittik , muazzam yeşilin ortasındayız beşer kişilik takımlara ayrıldık.Can yelekleri, kasklar ve kürekler dağıtıldı.Her takımın yerel bir rehberi var.Her takımın da bir bayrağı var.Parkurun değişik yerlerine bayraklar bırakılmış bayrağını görünce bottan inip alacaksın. Ayrıca istasyonlar var her istasyonda yapılacak aktiviteler var onları da yapıp puan toplayacağız.Rehber eşliğinde ırmağa doğru inmeye başladık , bu merdivenlerden tekrar çıkmak zorunda kalmayız diye söylenmeye başladık sayamadım ama iki yüze yakın merdiven indik.ırmak kenarında botlar bekliyor, haydi küreklere, rehberin konutuyla “forward”, “back”, ”stop, stop”.Birinci istasyonda bir boru var suyu dolduruyorsun suyun içinden senin sorun çıkıyor, cevaplayıp hakeme teslim ediyorsun.İkinci istasyonda bir dakikada en fazla taştan kule yapıyorsun.Üçüncü istasyonda iki balonu ağaçta asılı bir kovaya atmaya çalışıyorsun.Diğer istasyonda da balonla hedefi vuruyorsun ve toplam süreye bakılıyor.çocuklar gibiyiz.İki dağın arasındayız gökyüzü ağaçlardan görünmüyor.Sonunda parkuru tamaladık.Öğle yemeğini yerel bir lokantada yiyeceğiz ama herhalde üçyüz beşyüz metre var merdivenleri çıkacağız çaresiz, köylülerin ellerinde tik ağacında biblolar, tişörtler ne varsa bir şeyler satmaya çalışıyorlar, bir yandan tırmanıyoruz onlar da yanımızda canhıraş tırmanıyorlar, diğer yandan kıran kırana bir pazarlık sürüyor. dayanamayıp bir iki şey alıyorum bir Dolar iki Dolar , bırakmıyorlar yakamızı, kendimizi lokantaya attık, önce bir duş alıp sonra masaya oturduk, hal kalmadı aşağıya doğru manzara öyle güzel ki.

Buradan Maymun Parkı’na geçtik dağ taş maymun, yürüyecek hal kalmadı ya, yine de maymunlara biz mi oyuncak olduk, onlar mı bize bilinmez.

Akşam yemeğimiz Planet Hollywood restoranda, bilinen Arnold Swarzeneger ile Stallone’nin restoranı pirinç rakısı “Arak” yorgunluğumuz aldı doğrusu.

27 Salı

Beklenen gün geldi.Hepimizin merakla beklediği “outdoor aktivite günü”.yine takımlara ayrıldık, pek birbirimiz tanımıyoruz, takımlar onar kişilik.Otelin okyanusa bakan bahçesi kocaman çimenlik bir alan.Beş yada altı istasyon var.Her ekip sırayla verilen sürede istasyonu geçmesi gerekiyor, hakemler puanlıyor.Birinci istasyonda ortada bir asit havuzu var, havuzun ortasından geçen ipi iki kişi tutuyor, takım üyeleri sırayla ipin üstüne yatarak havuzdaki yumurtayı almaya çalışıyor, ipin üstündeki kişiyi de bir kişi ayaklarından tutuyor fakat kişinin gözleri bağlı.Bu yaşta ne hallere düştük demeyin benden büyük arkadaşlar da vardı.Oyun ruhu insanda ne kadar duygu varsa açığa çıkarıyor.

İkinci istasyonda ; kızak köpekleri örneği, kızak yerine botlara ipler bağlanmış, bir kişi botta oturuyor diğerleri çekiyor ellerinin ve dizlerinin üstünde üç tur parkuru dönüyorsun.Burada dizlerin parçalandı kanıyor.Dağıldık artık adrenalin hat safhada herkes olimpiyatta gibi saldırıyor.Üçüncü , dördüncü parkurlar nisbeten daha kolaydı.Nihayet bitti kendimi okyanusa attım fazla kalmamak lazım her an köpek balıkları çıkabilir uyarısını hafife almamalı, bir de burası deprem bölgesi ne olur ne olmaz.

Akşam Yemeği otelde yerel bir dans gösterisi eşliğinde amfi tiyatrodaydık, doğrusu kimseyi açamadı.

Ertesi gün yarım gün toplantı öğleden sonra serbest kalınca alışveriş merkezine gittik Bu akşam gala yemeği var.Otelin bahçesinde çimenler üstünde yiyeceğiz.Yemek vakti hafif yağmur başladı.Yine de masalara oturduk.Yerel bir dans grubu sahnedeki şarkıcılara eşlik ediyor yağmur hafif yağıyor hava sıcak olunca yağmur sıcak duş gibi geliyor.Bu akşam aynı zamanda ödül töreni var, raftingde birinci ikinci üçüncü ödülleri verildi.Asıl büyük çekişme outdoor takımlarının arasında yağmur şiddetini artırdı bir yandan , sonuçlar açıklanınca herkes çıldırmış gibi , bizim takım Leopard ‘lar birinci oldu.Yağmur altında dansçı kızlar dans ediyor yağmur hepimizi sudan çıkmış balığa çevirdi yine de kimse aldırmadı.Yağmur zaten daha çok sıcak duş gibiydi.

29 Perşembe

Dönüş Kuala Lumpur’a , Panpasific Otelde kalıyoru, .akşam barlar sokağını tavaf eyledik.Twin Tower kulesi yakınlarında Malezyanın görkemini gördük. Bir yanda görkem bir yanda yoksulluk.Şimdilerde Malezya Modeli konuşuluyor ya tam bize göre.Bir yanda dünyanın en yüksek kuleleriyle şatafat, öbür yanda sefalet tam bize göre tam.

Kemal

 
Toplam blog
: 17
: 7229
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

Fırtına arıyorum; sanki fırtınada dinginlik bulacağım. Gezip gördüklerimi ve deneyimlediklerimi  ..