- Kategori
- Deniz Mahsulleri
Balık , mantar ve şarap

http://www.kadinella.com
Küçük kırmızıturplar, kabuğu soyulmuş domatesler, marul, taze soğan ve sarımsak, bir avuç zeytin... Bolca limon ve zeytinyağı, salata hazır...
&&&
Salı pazarında balık tezgâhlarının arasında geziyorum, biri inadına ızgara yapıyor, koku alışverişe gelenleri çileden çıkartıyor...
Dişime göre balık arıyor, nihayetinde uskumruda karar kılıyorum...
Daha önce binlerce defa yazılıp çizilmiş olmasına rağmen, insanlarımızın göz göre bayat balık almasını anlamış değilim!
Yeri gelmişken bir defa da ben anlatayım;
Taze balığın solungaçları parlak kırmızı renktedir...
Eti fıkır fıkır ve serttir... Üzerine parmağınızla bastırdığınız zaman çukur kalmaz...
&&&
Uskumru; bu ayların balığı değil aslına bakarsanız! Şubatın soğuk günlerini geride bıraktığımıza göre e kasım ayına kadar da önümüzde çok zaman var... Ne yani nisan ayında canımız uskumru çekerse yiyemeyecek miyiz?
Bana sorarsanız; en yağlı dönemi olduğu için kış aylarında uskumruyu ızgara yapmak akıllıcadır...
Bu günlerde uskumruyu ille de ızgara yapmak istiyorsanız;
Zeytinyağı, limon, soğan, sarımsak tuz ve biber karışımından bir sos yapıp, balıkları bu sosun içinde yaklaşık iki saat bekletmenizde fayda var...
&&&
Salatayı hazırladığım ve çok fazla zamanım olmadığı için uskumruyu en bilindik yöntemle, tava yaptım...
Balıklar temizlenir, yıkanır, tuzlanıp biraz bekletilir, önce una sonra mısır ununa bulanır, kızgın zeytinyağında kızartılır...
Zeytinyağı, mısırözü ve çiçek yağına göre daha efkarlı ve dumanlıdır ama eh olacak o kadar...(!)
&&&
Sahi; pazardan tanesi 1 TL’den domates ve biber fideleri alıp saksıya diktim...
Satıcı tarafından da “her sabah sula” diye de tembihlendim...
&&&
Balık tamam, salata hazır...
Muhacir Mehmet usulü mantar olmadan olur mu?
Olmaz.
Siz Muhacir Mehmet’i tanımadığınız için usulünden de haberiniz yok tabi...
<ı>Lise yıllarında haftada üç gün staja gönderirlerdi bizi... Benim şansıma Aymar Yağ fabrikası düşmüştü...
<ı>Bulgaristan göçmeni bir elektronik ustası vardı; Muhacir Mehmet...
<ı>İyi bir elektronikçi olmayı beceremedim ama çok emeği vardır üzerimde kulakları çınlasın...
<ı>Yağmurlu havalardan sonra Mehmet ağabeyle kuzu mantarı toplar... Elektrik sobasının üzerine koyduğumuz bir tenekenin üzerine dizer, mantarın göbeğinin suyla dolmasını izler, kokusunu içimize çeker, tuzlayıp yerdik... Çok klasik olacak fakat Hey gidi günler hey...
<ı>
&&&
Çanakkale’de öğrenciyken, ev sahibimiz bir orman köyünün muhtarıydı... Bizimle kalan oğlunun yüzü suyu hürmetine arada eşini temizliğe getirir, kadıncağız her geldiğinde yemek de yapar, gelirken de yanlarında mutlaka orman mantarı olurdu...
Diyeceğim; Muhacir Mehmet usulü mantar, orman mantarı ile sobanın üzerinde de güzel olur...
Şimdi biz aynı yöntemi elektrikli ızgarada uyguluyoruz, uzunca bekliyoruz ama az önce yazdığım gibi; eh olacak o kadar...
&&&
Balık, mantar, salata...
Aklıma gelmişken yazayım çok basit bir kural var; kırmızı etle kırmızı, beyaz etle beyaz şarap içilir...
Beyaz şarap da favorim;
Sauvignon Blanc üzümlerinden yapılmış, soğuk fermantasyonla üretilmiş, yeşil elma, narenciye, ananas kokuları ile güçlendirilmiş ve mutlaka soğuk servis edilmesi gereken UmurBey klasik...
İki yaz önce Tekirdağ’ın Yazır köyünde bulunan bağlarını gezme şansım olmuş, tam üretim tesislerini merak edip, kocaman ahşap kapıyı vurmaya niyetlenirken, boyu benim boyuma yakın siyah bir kurt köpeği tarafından kovalanmış...
Pabucun pahalı olduğunu anlayınca gezmekten vazgeçmiştim... Yine de bu beyaz şarabı denemenizi şiddetle tavsiye ederim...