- Kategori
- Deneme
Balıkçı barınağı
http://images.google.com.tr
Ağlıyor sanki kanun, dile gelmiş keman'ın telleri... Bir kadın sesi akıyor yüreklere "Belalım" diyor... Şen kahkahalar yükselirken masalardan o saklamıyor gözyaşlarını...
Aynada yüzüne bakıyor. Kocaman bir pamuğa, boşaltırcasına döküyor makyaj temizleyiciyi. Bastıra bastıra siliyor yüzünde ki tüm renkleri. Birbirine karışıyor hepsi... Sessizce kendini izliyor... "Sen bir palyaçosun. Yüreği bomboş, yapayalnız."
Elleri montunun cebinde, rüzgâra dönüyor yüzünü. Tertemiz tenini yalıyor gecenin sessizliğinde... Saçları savrulurken, o karanlığın içinde yürüyor cadde boyunca... Renkli neonlar, çiçek satan kadınlar, sarhoş müdavimler, geçerken yanında duran arabalar, köşeleri tutmuş kadınlar kendini kötü hissettiriyor bir anda... Hızlanıyor...
Sahilde ki masaya oturuyor. Karşıda ki sandalyeyi çekip ayaklarını uzatıyor. Simsiyah denize bakıyor dalgın dalgın... Son seferini yapıyor şehir hatları vapuru... Süzülüyor gecenin taa içine... Boğaz köprüsünün ışıkları vuruyor denize. "Mehtap'ta yok bu gece " diye geçiriyor içinden.. Yıldızını arıyor gökyüzünde...
"Çay lütfen" ... Soğuktan titreyen elleriyle bardağı sıkıca kavrıyor. Caddenin öbür ucunda ki evlere bakıyor mahsun gözlerle. Herkes uyurken, hayatı 'herşeye' rağmen biriyle paylaşırken sahipsiz bir kedi gibiyim. Ahh İstanbul !
Ben gibi karalar giymişsin bu gece. Duyuyor musun feryatları mı ? Mutsuzluğumda mutlu musun?
-Üşüyeceksiniz abla. İçeri girin isterseniz.
-Hayır. Bir çay daha.
İsteksizce kalkıyor yerinden. Ayak parmaklarının soğuktan hissizleştiğini fark ediyor. Balıkçı barınağına doğru yürüyor. Etrafı muşamba ile kapatılmış bu küçücük salaş meyhane saklandığı tek yer. Ortada ki kocaman sobanın yanında uzunca bir süre ellerini, ayaklarını ısıtıyor... Denize bakan masaya ilişiyor usulca. Enstrümantal çalan bir müzikle kendinden geçiyor, kapatıyor gözlerini, şarkıyı mırıldanıyor kendi kendine..."Olmasa mektubun/Yazdıkların olmasa/ Kim inanır senle ayrıldığımıza /Neydi bir aralar tutan şey ikimizi ?/ Birleştiren neydi ellerimizi? / Bırak bana anlatma, imkansız sevgimizi/ Sevmek bir çok şeyi göze almaktı.
Sustu... Hikâyesini bilen 74 yaşında ki emektar kaptan gözlerini siliyordu.
-Hadi Kaptan imkânsız aşklara içelim.
-İçelim kızcağızım, içelim..
-Biliyor musun be kaptan içim çok acıyor. Hani bir yerini kesersin de acır ya işte öyle... Artık kanaması durdu ama hem izi kaldı hem halâ yeri acıyor !
-Biliyorum kızcağızım.
-Senin sevdiğin bir şarkı vardı Kaptan neydi o ?
-Samanyolu.
-Hadi beraber söyleyelim.
-Ama bir şartla dans edeceksin benimle.
-Seni mi kıracağım Kaptan. Haydi..
Sen kalbimin mehtabısın güneşisin/ Sen ruhumun vaz geçilmez bir eşisin/Bir şarkısın sen/Ömür boyu sürecek/Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek..a.
Yerine oturdu. Kadehini boş sandalye'ye kaldırdı. "Sana. Sonsuza kadar sana."