- Kategori
- Psikoloji
Neden tecavüz ?
http://tr.clearharmony.net
Pazar günü Star Tv 'de Ruhat Mengi'nin programı'nın ilk etabı 'yaratık' olayında ki tecavüz davasında ki şaibeli rapor ve tecavüz hadisesinin psikolojik boyutuydu. Konusunda uzman konuklar vardı. Çok güzel, aklı başında, her zaman izlemekten zevk aldığım programlardan biridir. Operacı'nın tecavüz ettiği kızlardan biri bağlandı ve "Lütfen susmayın. Tepki verin. 7 yıldır o olayın etkilerini üzerimden atamadın ve halâ psikolojik yardım alıyorum." diyerek çağrıda bulundu.. Detayları anlattı. Sonrası tepkilerini.. O an , yılların verdiği yaşanmışlık tecrübelerimi ve yaşadığım toplumu aynı potaya koyarak değerlendirmeye başladım.
14 yaşında bir kız çocuğu, yada 12 veya 3 , hattâ 70 hiç fark etmiyor. O an aslolan, bastırılamayan cinsel dürtüleri bir şekilde tatmin etmek. Salt bu olmasa gerek, bu insanlar suç işleme potansiyeli yüksek, acı çektirerek tatmin olan , ruh hastaları. Çocukluklarından başlayan, bilinç altına itilmiş bastırılmış duyguların, hastalıklı dışa vurumu.
Kurbanlarda çocuk, genç, yaşlı kadınlar !
Yaş kaç olursa olsun, yaşanan şey istem dışı olduğu sürece tecavüz. Evli bile olsanız..
Tecavüze uğrayan kişinin, bunu anlatması, dava etmesi, suçlunun bulunmasını istemesi olması gereken. Ama madalyonun bir de diğer yüzü var. Bunun duyulması halinde, psikolojik çöküntüye eklenecek toplumsal baskılar. Bunu anlayışla karşılayacak erkek sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Kafalarında hep şu sorular dolaşır ;
-Bu kadınla evlenirsem boynuzlu, midesiz derler mi?
-Acaba, nasıl olsa müsait diye başkaları ile de ilişkiye girmiş midir?
-Ailemin, arkadaşların yüzüne nasıl bakarım?
Duyan görende zanneder ki bu olay kendi hemcinsi tarafından değilde, başka Dünyalılar tarafından yapılmış.
Sokakta yürürken sanki herkes biliyor gibi , omuzlar kalkık, baş önde, ezik yürünür. Arkadaşlarınız eşlerinden kıskanır. Hadise bir de medya'ya yansımışsa sizin ruh haliniz hiç kimsenin umrunda bile değildir. Dul olmak nasıl suçsa, tecavüze uğramakta o denli suçtur bu ülke'de. Bir avuç azınlık aksini savunuyor olup, bu konuda taktir-e şayan mücadeleler veriyor olsa da bu toplumsal kanayan yaramızdır. Daha da basit şekliyle ifade edim 'sağlam ayakkabı değil' denilir. Kadınlarda bu haksız suçlama karşısında 'ben kendimi biliyorum, isteyen istediğini söylesin.' savunmasını yaparlar.
Kadınla erkek arasına giren en büyük duvardır cinsellik. İşte o duvardır ki yıllardır bizim toplumumuzda erkek, kadını cinsel obje olarak görmüştür. Kızlarımız daha çocukken 'erkeklerdek uzak dur.Rezil eder ortada bırakırlar.' empozeleri ile yetiştirilir. Ellerini bile tutamaz, dokunamaz erkek arkadaşları. Halbu ki bu olabilse, yani erkeğin gözünde bir kıza bir kadına dokunmak doğallaşabilse bu denli açlık söz konusu olmayacak.
Yuvaya giden çocukların ergenlik dönemlerini gözleyin ve sonralarını. Aptalca bir tutum ve cinsel bir açlık yaşamazlar. Arkadaşlıkla, sevgili olma sınırlarını çok iyi bilirler. İstisnalar olsa da müspet düşünen çoğunluktadır. Nedeni ; yuvada kız ve erkek çocuklar aynı tuvaleti kullanır. 3 yaşında çocukların tuvaleti ayrı değildir. Birbirlerini görsel olarak kanıksarlar. Öğretmenlerine, ebeveynlerine sorarlar. Farklılıkları kabullenişleri o yaşlarda başlar. Zarar vereceği bir obje değildir onun için bir kızın cinsel organı.
Erkeklerin ilk deneyimi , sosyal yapımız gereği genel evlerde başlar. Para kazanmak için orada olan bir kadın, duygusal olamaz. Sexi iş olarak görüyordur çünkü. İlk deneyiminde başarısız olan bir erkek çocuğa , olumsuz bir yaklaşımı, o erkeğin gururunu kırmakla kalmaz, kendine güvenini sarsar. Ondan sonra da ortaya 'erkek olduğunu ispatlamaya çalışan' yaratıklar çıkar.
İş dönüp dolaşıp eğitime geliyor. Cinselliğin ayıp ve utanılacak bir şey olmadığı bilincinin yerleşmesinde görüyorum çözümü. Bir kadının bacağına bakarak tatmin olan erkek sayısı yüzbinlerle ifade edilecek kadar çok. Çünkü erkeğe tanımlanan 'namuslu kadın' şablonunda, kadın orasını burasını açmaz. Açmışsa bakılır. Hattâ..................
Dini baskıları da bu çarpık bilince eklersek ortaya günümüz manzaraları çıkar.
Tecavüz edilen kadınların hakkını arayabilmesi için Ergenekon'da olduğu gibi mahkemelerin ve davanın gizli görülmesi gerekir diye düşünüyorum. Haber adı altında ensest ilişkileri dahi uluorta manşet yapmak sadece ve sadece kadını rencide edip geleceğini ipotek altına alır. Çözüm arayışı bu noktada olmalıdır. Cezaların ağırlaştırılması gerekir ki caydırıcı olsun.
Bu gün bir kadın, tecavüzcü bir kocanın yanında sırıtıyorsa , evli çiftler bile kendilerine partner arıyorsa, aldatmalar ayyuka çıkmışsa, bebelere bile tecavüz ediliyorsa demek ki bunun yolu dini baskılar ve mevcut namus anlayışı değil. Hepimiz aklımızı başımıza toplayıp, eğitime ağırlık verelim. Yıllardır feryat ederim 'okullara cinsel eğitim dersi' konsun diye. Zamanı geldi de geçti bile. Bizlerde bir çocukla, erişkinle, cinsel konularda konuşmanın saygısızlık olacağı düşüncesinden uzaklaşıp en yakınımızda ki çocuğa bu konularda el uzatarak işe başlayabiliriz.
Saygılarımla.
14 yaşında bir kız çocuğu, yada 12 veya 3 , hattâ 70 hiç fark etmiyor. O an aslolan, bastırılamayan cinsel dürtüleri bir şekilde tatmin etmek. Salt bu olmasa gerek, bu insanlar suç işleme potansiyeli yüksek, acı çektirerek tatmin olan , ruh hastaları. Çocukluklarından başlayan, bilinç altına itilmiş bastırılmış duyguların, hastalıklı dışa vurumu.
Kurbanlarda çocuk, genç, yaşlı kadınlar !
Yaş kaç olursa olsun, yaşanan şey istem dışı olduğu sürece tecavüz. Evli bile olsanız..
Tecavüze uğrayan kişinin, bunu anlatması, dava etmesi, suçlunun bulunmasını istemesi olması gereken. Ama madalyonun bir de diğer yüzü var. Bunun duyulması halinde, psikolojik çöküntüye eklenecek toplumsal baskılar. Bunu anlayışla karşılayacak erkek sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Kafalarında hep şu sorular dolaşır ;
-Bu kadınla evlenirsem boynuzlu, midesiz derler mi?
-Acaba, nasıl olsa müsait diye başkaları ile de ilişkiye girmiş midir?
-Ailemin, arkadaşların yüzüne nasıl bakarım?
Duyan görende zanneder ki bu olay kendi hemcinsi tarafından değilde, başka Dünyalılar tarafından yapılmış.
Sokakta yürürken sanki herkes biliyor gibi , omuzlar kalkık, baş önde, ezik yürünür. Arkadaşlarınız eşlerinden kıskanır. Hadise bir de medya'ya yansımışsa sizin ruh haliniz hiç kimsenin umrunda bile değildir. Dul olmak nasıl suçsa, tecavüze uğramakta o denli suçtur bu ülke'de. Bir avuç azınlık aksini savunuyor olup, bu konuda taktir-e şayan mücadeleler veriyor olsa da bu toplumsal kanayan yaramızdır. Daha da basit şekliyle ifade edim 'sağlam ayakkabı değil' denilir. Kadınlarda bu haksız suçlama karşısında 'ben kendimi biliyorum, isteyen istediğini söylesin.' savunmasını yaparlar.
Kadınla erkek arasına giren en büyük duvardır cinsellik. İşte o duvardır ki yıllardır bizim toplumumuzda erkek, kadını cinsel obje olarak görmüştür. Kızlarımız daha çocukken 'erkeklerdek uzak dur.Rezil eder ortada bırakırlar.' empozeleri ile yetiştirilir. Ellerini bile tutamaz, dokunamaz erkek arkadaşları. Halbu ki bu olabilse, yani erkeğin gözünde bir kıza bir kadına dokunmak doğallaşabilse bu denli açlık söz konusu olmayacak.
Yuvaya giden çocukların ergenlik dönemlerini gözleyin ve sonralarını. Aptalca bir tutum ve cinsel bir açlık yaşamazlar. Arkadaşlıkla, sevgili olma sınırlarını çok iyi bilirler. İstisnalar olsa da müspet düşünen çoğunluktadır. Nedeni ; yuvada kız ve erkek çocuklar aynı tuvaleti kullanır. 3 yaşında çocukların tuvaleti ayrı değildir. Birbirlerini görsel olarak kanıksarlar. Öğretmenlerine, ebeveynlerine sorarlar. Farklılıkları kabullenişleri o yaşlarda başlar. Zarar vereceği bir obje değildir onun için bir kızın cinsel organı.
Erkeklerin ilk deneyimi , sosyal yapımız gereği genel evlerde başlar. Para kazanmak için orada olan bir kadın, duygusal olamaz. Sexi iş olarak görüyordur çünkü. İlk deneyiminde başarısız olan bir erkek çocuğa , olumsuz bir yaklaşımı, o erkeğin gururunu kırmakla kalmaz, kendine güvenini sarsar. Ondan sonra da ortaya 'erkek olduğunu ispatlamaya çalışan' yaratıklar çıkar.
İş dönüp dolaşıp eğitime geliyor. Cinselliğin ayıp ve utanılacak bir şey olmadığı bilincinin yerleşmesinde görüyorum çözümü. Bir kadının bacağına bakarak tatmin olan erkek sayısı yüzbinlerle ifade edilecek kadar çok. Çünkü erkeğe tanımlanan 'namuslu kadın' şablonunda, kadın orasını burasını açmaz. Açmışsa bakılır. Hattâ..................
Dini baskıları da bu çarpık bilince eklersek ortaya günümüz manzaraları çıkar.
Tecavüz edilen kadınların hakkını arayabilmesi için Ergenekon'da olduğu gibi mahkemelerin ve davanın gizli görülmesi gerekir diye düşünüyorum. Haber adı altında ensest ilişkileri dahi uluorta manşet yapmak sadece ve sadece kadını rencide edip geleceğini ipotek altına alır. Çözüm arayışı bu noktada olmalıdır. Cezaların ağırlaştırılması gerekir ki caydırıcı olsun.
Bu gün bir kadın, tecavüzcü bir kocanın yanında sırıtıyorsa , evli çiftler bile kendilerine partner arıyorsa, aldatmalar ayyuka çıkmışsa, bebelere bile tecavüz ediliyorsa demek ki bunun yolu dini baskılar ve mevcut namus anlayışı değil. Hepimiz aklımızı başımıza toplayıp, eğitime ağırlık verelim. Yıllardır feryat ederim 'okullara cinsel eğitim dersi' konsun diye. Zamanı geldi de geçti bile. Bizlerde bir çocukla, erişkinle, cinsel konularda konuşmanın saygısızlık olacağı düşüncesinden uzaklaşıp en yakınımızda ki çocuğa bu konularda el uzatarak işe başlayabiliriz.
Saygılarımla.