Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Gel, yine eskisi gibi

Gel, yine eskisi gibi
 

Resmin açıklaması, açıklanabildiği ölçüde aşağıdadır.


Olabildiğince çekilmişim kabuğumun derinlerine, kalbimde kıpırtı ile. Hep böyle anlarda olur zaten ne olursa!

Bak işte yine başladı, radyodan bir şarkı erişiyor kulağıma;
“Gel yine ceylan gözlüm, Bana eskisi gibi…
Muhtacım melek yüzlüm, Sana eskisi gibi…” (1).

Dilime iki kelime takılıyor; “Eskisi gibi, eskisi…”.
Ve sihirli anahtara dönüşüyor sözcükler, usulca açılmaya başlıyor gizemli

mağaranın kapısı.

Hani bir müzik kutusunu açarsında hoş bir melodi duyulmaya başlanır ya, kapı açılırken, önümde havada uçuşan notaları görmeye başlıyorum; do, re, mi, f…

Notalar, aheste aheste yayılmaya başlayan sis bulutunun arasında teker teker kayboluyorlar sonra. Şarkı, artık uzaklardan, gittikçe azalan bir ivmeyle geliyor kulağıma; “Eskisi gibi, eskisi…”.Burnuma, buram buram çiçek kokuları gelmeye başlıyor. Elinde çiçeklerle bir 23

Nisan çocuğu gülümseyerek bana doğru yaklaşıyor. Bir buse konduruyorum, sevimli yanaklarına, teşekkür ederek alıyorum çiçekleri. Burnuma götürüyorum, usulca teneffüs ediyorum tek tek çiçeklerin kokusunu. Gözüm, yaprakların arasından çocuğa ilişiyor. Şaşırıyorum; “Aman Allah’ım, bu çocuk bana ne kadar benziyor!”.

Bu farkındalık, yeni bir mekanizmayı tetikliyor. Ansızın bir boşluğa düşmeye başlıyorum, içim çekiliyor. Sonra sert bir şekilde duruyorum, sanki düz duvara çarpmışım gibi. O an gözüm, tam karşımda duran aynadaki yansımaya takılıyor; o da benim. Ama niye o çocuk gibi görünmüyorum? Zaman neler yapmış bana? Her şeyle beraber, bende eskisi gibi değilim.

Hiçbir şey eskisi gibi değil. İlk adımlarını atarken, yerçekimiyle olan savaşı kazanmanın verdiği heyecan, sonrasında düşmemek için yalpalayarak hızlı hızlı koşma denemeleri. Dimdik dikilmek hayata karşı, haykırmak beden diliyle; bende varım, ben de varım! Şimdi mi? Varlığın, başkalarının varlığına armağan olmuş!

Peki, ağlama para birimiyle satın almalarımız her şeyi. Bir ağlayınca her şeyin önüne hazır gelmesi; büyüdük, tükendi bütün zenginliğimiz. Şimdilerde bırak ağlamayı, kendini parçala, köprüden atmaya kalk, kimse ilgilenmiyor seninle. Birde üstüne üstük, “Atlamazsan şerefsizsin!” diye bağırıyorlar adama. Bırakın ya adam, çocukken hiç ağlama biriminde paraya sahip olmadı belki, biraz çocukluğunu yaşasın! Karnımı aç, doyurun; sevdiğimi var, birleştirin…

Ya, ilk öpüşmeni, günlerce hayal edipte, yüzleşince heyecandan ne olduğunu anlamaman? Anlıyorsun ki, öpüşünce büyümüyormuş insan. İnsanı büyüten aşkmış ve aşk denilen şey, iki çarpan yüreğin aynı ritmi yakalamasıymış. Şimdilerde herkesin kalbinde ritim bozukluğu var. O da eskisi gibi değil anlayacağınız.

Dünü, bugünü umutla beklemekle geçirdik, bugünse geçmişe özlemle geçiyor günlerimiz. Saptama buysa ve eğer sevgiye, eskisinden daha muhtaçsak ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa, olduğu haliyle gelsin her şey; umursamaz görünen sevgili de!

İşin gerçeği yarın, bugünkü gibi -eskisi gibi- olmayacak dostlar, bugünün tadına varın! Bense bugünü yaşarken geçmişi de unutmayacağım. Ne zaman radyodan o şarkıyı duysam, elinde çiçek demetiyle gelen 23 Nisan çocuğunun sevimli yanaklarından sevgiyle öpeceğim. “Eskisi gibi, eskisi gibi…”.

Ve eğer bilirseniz sihirli sözcükleri, görebilirseniz havada uçuşan notaları, o 23 Nisan çocuğu, sizi de çiçeklerle karşılayacak gizemli mağaranın kapısında, size sevgilerini sunacak.

Sevgiyle kalın,


(1) Beste Erdoğan Berker, güfte Mehmet Erbulan

 
Toplam blog
: 36
: 1120
Kayıt tarihi
: 21.09.07
 
 

İstanbul'da 1967 yılında doğdum. Askerlik harici bütün yıllarım bu şehirde geçti. İşletme mezunuyum,..