Balkonumdan 6: Şu balkonu kiralasam

Oturdum şezlonguma, normal normal düşünüyorum. Ne düşünüyorum. Yav, bu benim balkon işi pek sıkı tuttu, meraklısı çok… Eee… Yani diyorum ki… Kendi kendime bir süre düşündüm. Niye olmasın?

Bak Orhan Pamuk’a ne kadar akıllı adam. Önce “Masumiyet Müzesi” ni yazdı . sonra Masumiyet Müzesini kurdu İstanbul’da , şimdi paraya para demiyor, fakirlere 20 yuro, zenginlere 100 yuro , yuttur babam yuttur… Neymiş? İşte roman kahramanı bu evde yaşamış, aşık olmuş; bütün eşyaları da buradaymış… İşte şurada çakmağını görüyorsunuz, şurada da gözlüğünü… Verin bakalım 100 yuro… “Eh abone olursanız, size bir ikram yapabiliriz… Eh, tabii kitabımdan aldıysanız, içindeki biletle de girebilirsiniz…”

Gördün mü aklı… Bütün dünyadan gelen bütün millet sıradaymış; işte kâr uşağı öyle olur… Gördünüz mü normal düşünürken nerelere geldik… Daha dur bakalım.

Ehh, benim balkon da Orhan Pamuk’un evinden az ünlü değil. Asarım aşağı doğru bir levha.. (Erdal Ceyhan’ın Masumiyet Balkonu- Giriş sadece 1 TL) Bence yüksek hacımda bir tahaccüm olur. Yeni kuşak bunları anlayamazsa da. Yine de eminim geleni gideni çok olur. Neler görecekler. Bir kere, Balkona yaptırdığım çok orijinal Tente’yi görecekler (gelen geçen hayran hayran bakıyorlar be… Gelsin yakından incelesinler. Hanımla yetiştirdiğimiz çiçekler.. Çiçek gibi var mı… Her birisi çiçek gibi… Onların da karşıdan seyri beleş…

Hepsini ayrı ayrı takdim ederim : işte şu “zebercet”… Anadolu Oteli’nden bizzat getirilmiştir. İşte “gül hatmi”. Adi gibi görünse de vardır bir hikmeti. Lütfen kafanızı biraz çevirin, Şu Zıpçıktı, bizim Sardunyaya belden sarılmış… Galiba bir aşıklık, maşukluk hadisesi var ama , sardunya terbiyeli kızdır, asla buna müsaade etmez. Şimdi bakabilirsiniz. İşte size dizi dizi çiçekler. Daha ne istersiniz?

İşte size benim yazı kalemim. Tarihidir (sahibi gibi..)
Gazeteler. Dünden kalma. Balkon komşumuz fırlatıyor buraya. Okusunlar da dünyayı öğrensinler diye…

Gelelim şu bizim çok ünlü Şezlongumuza. ..
İşte rengi beyaz. Sade, ama… İstenilirse kılıktan kılığa girer…
Depremde alıp sahile inmiştim. Üzerine yatmak istedim. Yanlış yerine basmışım, altüst olduk… Bir baktım ben altta, Şezlong üstte… Onunla ne maceralarımız var.

Ama o , en çok , rüyalarda işe yarar. Gerçi sağa sola dönemezsin ama. Arka üstü bile , gözlerini kapadın mı, hop düşler ülkesindesin… Bir gittim mi, Hanım bile beni zor getirir geri… İyi rüyalar için programlamak gerek. Akşamdan çok yedin mi, yandın…. O zaman Dursune’leri eşek kovalasın…

Gece kalırsanız size, Davulcu Süleyman’ı da tanıtırım. Tabii onun ayrı tarifesi var… Süleyman utangaç çocuktur, öyle hemen konuşmaz… Eline üç beş kuruş sıkıştırmak lazım..

Daha daha…işte bu kadar. Tamam bakalım. Haydi yandı paralar. Teşekkür ederim . Hadi öteki grubu buyur edelim. Paraları istifleyelim…

Hayal kuruyorum ya, bir de Hanım’a sorayım dedim… “Bey dedi, bu iş ticari iş… dükkan açıyorsun, yada Müze, bunun beş çeşit rüsumu var; altı çeşit vergisi… Bir de “Levha asacam” diyorsun… o da ayrı tarifeye bağlı… Bir de muhasebeci tutacaksın, biliyorsun. Bu gidişle sen ayvayı yiyorsun.”

“Hem evi, balkonu kim temizleyecek. Ben mi? Beni zor bulursun… Onun için çok yakında bu evden kovulursun… Ona göre tedbirini al…”

İşte insanın hayalleri, düşleri bir yere kadar…
Fazlası , ey kâri sana da bana da zarar… Şimdilik rüyalarla idare et ne yapalım. Bak dünyada iyilik var, kötülük var…Savaşlar var, kavgalar var… Boşver onu bunu, aç radyonu; Olimpiyatları dinle… (Ben de ne diyorum. Memlekette radyo mu kaldı be..!)

Levha filan olmasa da. Siz yine uğrayın. Meşhur balkonu görmeye ve Şezlong’da uzanmaya… Emin olun sizden para almam. Eşe dosta beleş. (ne o, bizim başımız keleş mi, ) deyip durmayın. Ramazan süresince Eşe dosta, dedik ya…. Zaten bütün dünya eşimiz, dostumuz. Hiç düşmanımız yok ki. (Daha doğrusu benim yönümden!) Onun için ferah olun…