- Kategori
- Gündelik Yaşam
Balkonunda güller açan ev

Ağabali Caddesinin dik yokuşunu çıkarken, onu dik kesen sokaklardan birindeydi babaannemin evi. Balkonundaki güllerden tanırdım onu ilk. Üç katlı bir evin en üst katında, balkonun her iki başında güller olan ev. Kırmızı kırmızı onlarca gül. Reçelini bu güllerden yapardı babaannem. Ama ben gül reçelini hiç sevmedim. Sadece o balkondaki kırmızı gülleri sevdim. Ve sardunyalar... Saksılarda pencerede, balkonun sokağa bakan ön yüzünde…
Sıcak yaz günlerinde önce çiçekleri sulardı babaannem, sonra sokağı… Hem toz olmasın, hem serinlik yapsın.
Arnavut kaldırım taşlı o dar sokakta geçti çocukluğum. O sokakta misket oynadım… Teksas ve Tommiks kitaplarına para attım… Gazoz kapağı, kibrit kutusu topladım… Farklı desende kibrit kutuları üçlük olurdu beşlik olurdu. Nasıl inandırabilirsen artık karşındaki çocukları…
“Bu beşlik oğlum, sen bundan gördün mü?”
Hala duruyor o ev. Bir yanı sola yatmış. Yanındaki evle arasındaki yarım metrelik mesafe üstten kapanmış. O ev de olmasa yıkılıp gidecek vaziyette. Yıkılıp gittiğinde çocukluğum da gidecek sanki. Kaldırım taşlı o sokak çoktan asfalt oldu. Sokağında oynayan çocuklar da yok artık.
Neredesiniz üzerinde iki-üç katlı cumbalı evler bulunan, kaldırım taşlı o dar sokaklar… Evlerin pencerelerinde sardunyalar… Balkonunda çiçekler… Bahçesinde hanımeliler, yaseminler… Önünden geçerken tekrar geçme isteği uyandıran o güzel koku…
Fotoğraf: Cihan İncebel (Fotokritik.com)