Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '09

 
Kategori
Deneme
 

Bana yolculukları anlatsana

Kafka, bana yolculukları anlatsana. Hangi kıtanın sıcağı hangi kıtada insanların erimesine yol açar, anlatır mısın bana. Yollarda aç çocuk iniltilerini duyunca bir şarkıcı, hangi el hayır için uzanır olur onlara.

Kafka, sıcacık bir sesle eriyen bir buzdağı hiç gördün mü sen… Kar tipi demeden yol tepen bir asi yolcunun varacağı yer neresidir, ya da en akıllıca olan soruyla, derdi nedir…

Kafka, ne zaman bir kente gece çökse; kimdir içindeki aydınlığı odasına saçan. Sağır olmayan, sessiz olmayan bir nesil hangi topluluğun ortak temennisidir.

Kimden haber alınca sevinir genç kızlar, kimin sesini duyunca buz keserler.

Gençliğin deli tayı hangi bozkırda vurulmuştur aşka, hangi vakit… O deli tayı, gözünü bile kırpmadan kim öldürmüştür sonra. Acıyı mutluluğa devşiren bir ocak var mı, Kafka… Endişeleri iç huzuruna uzatan bir yanlış anlaşılma…

Barbar kavim hikayeleriyle kendi medeniyetini kutsayan bir din adamı, Noel babayı görünce hangi yanağından kızarır. Elinde taşıyla sopasıyla karşısına dikilen bir çocuğa tam donanımlı bir savaş uçağı, ne kadar çikolata borçludur. Tam takır bir halde isyan diye yırtınan bir topluluk, modern silahlarla donanmış bir çeteye hangi cenk hikayesini anlatırsa, en azından Homeros’un gönlünü almış olur.

Sözcüsünü kendini bilmezden seçen bir kalabalık, saçlarını yolan bir yol yordam bilen anaya kaç can borçludur. Kaç can sonra, yanacaktır medeniyet ışığı da o ananın kayıp adasında, Kafka…

Sere serpe deniz kenarında az sonra kur yapacağım hazırlığı içinde pozlar veren bir dilber, hangi muhalif yazarın en radikal yazılarını okursa daha komik olur… Kimdir komedyen, kulisinde ağlayan yüzünün makyajlarını silecek kimsesi bile yoksa.

Elinde mikrofonla sokak cadde dolaşan bir kişiye, kim ne kadar zılgıt çekerse bir yerlerde yığılmış olan acılı bir kitlenin yüreği soğur acaba…

İsyan denince birileri, bir diğerinin dizlerinin bağı çözülüyorsa dünyanın başka bir ucunda, kimin göbeğini kim kesmiş oluyor en sonunda…

İsyan sözcüğü ateşe eşdeğerken tarih kitaplarında ve yaşayan insanlarda, barış sözcüğü hangi doymak bilmez silahın gölgesinde sararıp soluyor şimdi, Kafka… Cenk mevsimlerinde sırça köşklerinin bahçelerinde dinlenen beyler ve hanımlar için; kanı gözyaşına karışmış bir ana ile çocuğunun cesedi hangi çıplak gerçekçi filmden karedir sadece…

Dumas’nın Monte Kristo Kontu ile Kemal’in İnce Memed’ini toplasak, kaç kişilik soylu bir gülüş eder acaba…

Orhan Pamuk’un solgun benzine vuran mavilik ile Mehmet Uzun’un esmerliğine yansıyan beyazlık, hangi kardeş kavmin korkulu bir gecesini teselli edecek kadar büyük harflerle yazılır gökyüzüne…

Yollar var yolcusunu baştan kaybeden, yolcular var yolunu hiç bilmeyen… Sahi, sen en son ne zaman yola düşmüştün Kafka… Yollarda kaybolup, yola hiç vuruldun mu sen…

 
Toplam blog
: 55
: 383
Kayıt tarihi
: 27.01.09
 
 

1975’te Ankara’da doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme Bölümü’nü bitirdi. Şiirleri..