Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '07

 
Kategori
Kentleşme
 

Bandırma' dan geçmişe

Bandırma' dan geçmişe
 

Çocukluk anılarımın geçtiği en güzel günlerimin yeri; Bandırma ve Erdek... Eğer gezmeye gidecekseniz sizlere biraz nostalji de olsa oraları anlatmaya çalışayım.

2000 yılında en son gitmiştim, her şey çok değişmişti. Her şeyden önce ben değişmiştim, yanımda o yaşlarımdaki oğlum ve kızım vardı, ve de tabii ki eşim... Tatlısu, Tanaşa, Erdek, Bandırma sahili, Merinos Çiftliği, Livatya benim favori yerlerimdi. Bir de ziraat çiftliği vardı.

Livatya'nın ilkbahar rüzgarı her sene beni kendine çağırır. Her bahar nerede olursam olayım bir bahar rüzgarı beni alır, oralara götürür. Şimdilerde boş olan alanların hemen hepsi evlerle, binalarla dolduğu için gittiğimde gezmekten korkuyorum. Daha çok Livatya'yı hayalimde yaşatmaya çalışıyorum.

Şehir merkezindeki "kapalı çarşı" küçük olmakla birlikte bence gezilmesi gereken yerlendendir. Çocukluğumda çok büyüktü aslında, sonradan gidince nedense çok çekmiş, küçülmüş yani.. Nedenini mimarlara mı yoksa psikologlara mı sormak lazım?

Çiğbörek ve lokma tatlısı yemeden gelmeyin. Beş tane çiğbörek ve yanında iki ayran tavsiye ederim, tabii ki tek kişi için... :))) Gözünüzde büyütmeyin börekleri, nasıl bittiğini bile anlamıyorsunuz.

Bir de Vecihibey ilkokulundan geçerken benden bir selam çakın bu okula.. Ve Vecihi Bey'in tarihte yaptıklarına bir kez daha internetten göz gezdirin.

Şehirdeki gazinolara gidin akşam üstü.. Kendinize bir çay söyleyin şöyle demlisinden... O zamanlar şu anda beton olan yerlerde kayıklar dolaşırdı. Gençler kayıklarda sevgilileriyle gezerken asılırlardı küreklere usuldan usuldan, baharın ve yazın tadını çıkarırlardı. Dalgakırandan balık tutanlar olurdu, en çok da karagözleri hatırlarım o kıyılardan... Dalgakıran o kadar uzundu ki ancak bir kez sonuna kadar yürüyerek gidebilmiştim o küçük adımlarımla.. Son gittiğimde 10-15 dakikalık yol gibi geldi bana. Eğer dalgakırandaki fenere gidecekseniz biraz ayçekirdeği alın, çok güzeldir Bandırma'nın ayçekirdekleri...

Erdek'e doğru, askeri lojmanlardan geçerken benim yerime lojmanlara el sallayın ve dikkat edin, o anda geçtiğiniz yerde bizler bir zamanlar top oynadığımız yerlerdi. Kocaman bir futbol ve voleybol sahamız vardı. İlk aşkım oradaydı, ilk topacım ve bisikletsiz de geçse en güzel yıllarım...

Lojmanların denize doğru olan tarafında incir ve ayva ağaçları vardı.. En sevdiğim meyve incirdir sırf bu yüzden ama pazardakilerin, manavdakilerin tadından daha güzeldi dalından kopardığımız incirler.. Hep o tadı arıyorum, incir ağaçlarının yanından geçerken öylece bakakalıyorum.

Lojmanların karşısında Çiftçi İzzet'in buğday tarlası ve onun kocaman köpeği... Şimdiye ne İzzet kaldı, ne de tarlası...

Bandırma Erdek arasında çok fazla otel ve motel vardır kalacak... Ancak bence küçük bir evde kalın, otelde kalmaktansa.. Oradaki bahçelerin tadını çıkarın, doya doya toprağa basın. Ve bulabileceğiniz sakin bir yerde denize girmeye çalışın.
Bandırma'dan motorlar vardı Tatlısu'ya, Tanaşa'ya giden. Şimdilerde kalmış mıdır bilmem. Motorla gitmek lazımdı oralara, karadan biraz uzak olurdu, hem yolu da iyi değildi, en iyisi deniz yoluydu.. Kaç kuruştu bilmem ücreti ama tadını bilirim o motor yolculuğunun...

Erdek Askeri Kampı astsubaylar için o zamanlar çadır kampıydı, hem de Kızılay'ın klasik çadırlarından... Subaylara motel vardı. Tatil demek Erdek demekti benim için, hala da öyle... İlk yüzmeyi öğrendiğim yer orasıydı, ilk balık tuttuğum sandal... Sabah çadırda kahvaltı, öğlen ve akşam tabldot yemekleri, gece yazlık sinemalar, bazı akşamlar orkestra ile eğlenceli müzikler...

Erdek sahilinde akşam vakti elinizde dondurmayla bir gezi yapın. Sonra da oturun sahil kenarındaki çay bahçelerine... Bir meyve suyu, çay ya da bir meşrubat.. Ama dondurma sahilde külahla olacak!

Bandırma spor şampiyon olmuştu o sene. Babam bizleri (abim ben ve kardeşim) BORDO - BEYAZ formalarla ilk ve son kez götürmüştü sanırım. Şimdi o stad şehir merkezinde arabalara otopark yeri olarak kullanılıyor. Babam maçta hiç kötü söz söylememişti, gol olunca da sevinçle kalkıp bravo diyerek alkışlamıştı takımını.. Adam gibi adamdı benim babam...

Bizim zamanımızda öyle arabalar fazla değildi, ama yollar kocaman kocamandı. Herkesten her şeyden keyif alırdık. Şehir meydanında koca koca chevrolet, plymouth arabalar vardı, siyah-sarı damalı damalı.. Şoförler hem kravatlı hem de traşlıydı. O zamanın şoförleri de şofördü yani...

Şehir meydanı kaldırım taşlarıyla döşenmişti, henüz asfaltlanmamıştı. Ortasında kocaman bir Atatürk heykeli vardı. Meydanın yanında iskeleye giderken şimdilerde restore edilen Astsubay Orduevini bir görün derim. Orada ailece geçirdiğimiz yılbaşının resimleri hala siyah beyaz da olsa bende bütün renkleriyle duruyor.

Hastaydım, babamla vapura bindiğimizde... İstanbul'a gitmiştik bir gece yarısı Astsubay Orduevinin altından geçerek... Gece vapur, kocaman düdüğüyle sanki kulaklarımı patlatacaktı.. Ve sabah İstanbul'a varıp da hastaneye gidişimiz derken film kopuyordu orada...

Birkaç bayram meydanda törenler olmuştu hayal meyal hatırlıyorum. Sonra ilkokuldaki ilk 23 Nisan bayramını stadta kutlamıştık. Siyah beyaz resimler çekilmiştik öğretmenimle.. Rahmetli olduğunu bir yıl önce öğrendiğim öğretmenim İsmail Kayalı ile.. Elini öpmek isterdim, teşekkür etmek isterdim bize olan gayretleri için. O zamanki öğretmenler de öğretmendi hani... Şimdilerde Ziya Denizalp öğretmenimle telefonlaşıyoruz, en kısa sürede gideceğim ellerinden öpmeye...

İşte Bandırma ve Erdek, benim penceremden... Bir de telefonumu vereyim, belki bu yazdıklarımı yaparken ya da yaşarken bir ALO dersiniz de ben de bir "Bandırma Rüzgarı" alırım sayenizde... Bilmem gezerken anlattıklarımı görebilecek misiniz?

Zor dostum çok zor, geriye dönmek kadar zor...

 
Toplam blog
: 64
: 968
Kayıt tarihi
: 28.10.07
 
 

Mülkiye İşletme mezunuyum ve aynı zamanda Sakarya Üniversitesi Maliye Bömlümünde doktora öğrencis..