- Kategori
- Siyaset
Baraj meselesi üzerine.. Her durumda tilki avantajlı...
Tilkiyi Kümese Bekçi yapmışlar, Gülmekten ölmüş..
12 Eyül 1982 Anayasası ile getirilen bir çok kısıtlamadan biri olan YÜZDE 10 seçim barajı 30 yıldır bütün genel seçimlerde uygulandı. Sadece seçimlerden bir kaç ay önce gündeme gelip sonra rafa kaldırıldı.
Demokrasinin en temel kurallarının başında gelen temsil etme hakkını gaspeden seçim barajı kanunu geçmiş 30 yıllık dönemde Türk Siyasi hayatına damga vurmuştur. Eğer baraj sistemi olmasaydı veya kabul edilebilir bir düzey olan yüzde 3 veya en fazla yüzde 5 düzeyinde olsaydı bu gün çok daha farklı bir siyasi tablo ile karşı karşıya olacağımız bir gerçektir. Bunu olumlu anlamda söylemek istedim. Yani yüzde 10 genel seçim barajı Türkiyeyi bir çok alanda geriye götürmüştür.
Bu gün iktidarda olan AKPnin bu baraj sisteminden oldukça fazla faydalandığını bu faydayı Türkiye lehine değil kendi partisi ve partizanlarınca kullandığı açıktır. Seçilmiş bir iktidar ve vekillerin kendisini seçenlere en büyük hakareti ve aşağılamayı bu parti döneminde gördük. Sadece kendi parti taraftarlarından ibaret saydıkları bir ülkeyi sadece kendi partilileri için yönetmeye kalktılar. Bu düşünce ile yıllarca sadece demokrasi nin nimetlerine sığınarak demokrasiyi katlettiler.
Seçilmeden önce hiç bir özelliği olmayan insanlar seçilip Milletvekili sıfatını alınca onlara hakaret edebildiler aşağılama yapabildiler. Burada yıllardır değişmeyen ve değiştirilmeyen bir Siyasi Partiler Kanunu nun da bu sistemde etkili olduğunu söylemek gerek. Genel seçimlerden önce verilen daha fazla demokrasi sözü anti demokratik uygulamalar ile Ülkeyi dahada içinden çıkılmaz bir duruma götürdü.
Madem bu kadar demokrasiden uzaklaşıldı neden bu parti üst üste 3 seçim kazandı diye bir soru sorulabilir. Bu cevaplanması gereken bir sorudur elbette ama bu yazımda baraj konusu üzerinde daha fazla yazmak isterim.
Daha önceki seçimlere bağımsız aday olarak girerek yüzde 10 parti barajını böylece pasifize edip meclise giren vekiller mecliste yeniden aynı partide buluşarak seçim barajının etikisini biraz olsun azalttılar. Ancak bu kişilerin seçildikten sonra bu baraj oranının yüksek olduğu ve antidemokratik olduğunu temsil hakkını çok büyük oranda etkilediği açıkça ortada iken seçim barajını düşürmeye yönelik bir gayret içinde olmadıklarını gördük. Sadece seçimlerden bir kaç ay önce dile getirilip kendilerine demokrasi için mücadele eden parti süsü vererek seçimlerden sonra ise bunun üzerine yatarak zamanı geçirdiler. En önemli mücadele bu alanda verilmesi gerekirken bu partinin İmralıya nasıl gidip gelebiliriz diye daha fazla mücadele ettiğini gördük. Çünkü onların demokrasi düşüncesi İmralıya gidip gelebilme üzerine kurulu olmuş.
HPD veya BDP nin seçimlere parti olarak girerek barajı aşacağız söylemi yerine bu barajı kaldırmak için daha fazla mücadele etmesi gerekmezmi.? Bu sistemden en çok zarar gören parti CHP den sonra HDP olmuştur. Ama HDP bu mücadele yerine başka alanlarda farklı mücadele seçmeyi tercih etmiştir. Acaba neden?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden parti genel başkanları için alınan kişisel oyu baz alarak Türkiye genelinden de daha fazla oy alacağını hesap etmektedirler. Bu düşünce ile hareket etmeleri kendileri adına normal sayılabilir. Normal olmayan ise yıllardır Terörün nedeni ve sorumlusu olan birinden icazet almalarıdır. Binlece masum vatandaşımızın ölümüne neden olan kişinin bu gün Türkiye genelinden oy alarak bir Türkiye Partisi olma hedefiyle yola çıktığı söyleniyor. Herhalde aklını peynir eklmekle yemiş olması lazım bu milletin. Tek demokratik düşüncesi İmralı etrafında olan bu partinin bir Türkiye Partisi olma isteği normaldir ama hayalden başka bir şey değildir.
HDP nin barajı aşamaması durumunun AKP nin işine çok yarayacağı söylenmektedir. Çünkü böylece bölgede daha etkin olan AKP nin en az 40 civarında haketmediği vekili alabileceği dile getirilmektedir. Bu öngörü geçmişteki gerçeklere dayanmaktadır.
Ancak BDP nin barajı aşması durumunda da aşmaması durumunda da AKP bundan kazançlı çıkacaktır. Bu nedenle baraj sisteminin değişmesini istemeyen ilk parti AKP dir. Kendilerini Yeni Türkiye ye daha fazla demokrasiyi getirdik diyenlerin 32 yıllık dikta yönetiminin getirdiği anti demokratik baraj sistemini değiştirmemesi ve bunun arkasına sığınması AKP nin kara bir lekesi olduğu gerçeğini muhalefet partileri yüzüne çarpamamaktadır.
AKP nin çözüm süresi diyerek halkı uyuttuğu, içinde ne olduğunu kimsenin bilmediği, zamana, seçime ve dengelere göre dönemlik hatta günlük değişebilen bu çözüm süreci kararları muhtemelen bu seçimlerden sonra çok daha fazla konuşulacaktır.
HDP seçimlerde barajı aştığı takdirde;
bundan öncede olduğu gibi yine bu çözüm süreci adı altında sadece İmralı ya daha fazla özgürlük ve belkide tamamen özgürlük adına bundan önce olduğu gibi yine AKP ye açıkça destek vermek zorunda kalacaktır. AKP de bu kozu kullanarak bir çok alanda değişiklik yapması daha antidemokratik uygulamaları kanunlaştırması ve daha demokratik olacak diyerek ANAYASA yı bile yeniden yazarak 12 Eylül 1982 Anayasasını aranır hale getirebileceği şimdiden görünmektedir. Bunu tahmin etmek için alim ulema olmaya gerek yoktur. AKP nin güya hukukçu ve Anayasa profesörleri ANAYASA Mahkemesini kaldırabiliriz diye açıklama yapabililiyorsa bu düşünce içindeki hukukçuların nasıl bir ANAYASA yazacakları ip uçları vermektedir. Sadece kendi çıkarları için ve sadece işlenen suçları örtmek için ve bir anlamda Hırsızlığı örtebilmek için bile Kanun çıkarabilen bu hukukçuların yeni ANAYASA yapabilecek çoğunluğa ulaşmaları ne kadar vahimdir.
Oysa bu gün Anayasanın bir çok kuralı açıkça kendileri veya parti başkanları tarafından ihlal edilirken buna tepki göstermeyen vekiller nasıl olurda daha Demokratik bir Anayasa yapacağız diyebilmektedirler hayret etmemek mümkün değil.
HDP seçimlerde barajı aşamadığı takdirde;
yukarıda öngörülen şekilde AKP nin seçimlerden yine birinci parti olarak çıkacağı ve HDP ye verilen oyların hiç bir anlamı olmayacağı için muhtemel olarak haketmediği 50 civarında daha fazla vekil çıkarabileceğidir.
Bir anlamda HDP barajı aşarsa tek fark bu vekillerin farklı partilerden ama aynı amaç için seçlmiş olacaklarıdır. Bu amaç özgürlüklerin cilalanarak anlatıldığı ama içinde çözüm sürecinin pazarlıkları ve anlaşmalarının olduğu bir Anayasa olacak gibi görünmektedir.
Hal böyle iken AKP için bir dönem daha iktidarda kalmak hiçte zor görünmemektedir. Çünkü HDP nin barajı aşması da aşmaması da seçimlerde birinci parti olarak çıkarsa AKP nin ekmeğine yağ sürecektir. Tek farklılık AKP nin birinci parti olarak çıkmaması durumunda gerçekleşir. Seçimlerde birinci parti AKP olmadığı takdirde gerek AKP nin gerekse HDP nin sadece kendilerinin bildiği çözüm süreci denilen ama kördüğüm olan süreç belki gerçekten bütün partilerin ve halkın katılımı ile açıkça tartışılır ve Türkiye için daha demokratik bir gelecekten söz edilebilir.