Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Bartın sevdası

Bartın sevdası
 

Haydi, şimdi de Bartın’a gidelim. Karadenizin serin sularına atalım kendimizi. Sahiller boyunca koşan dalgalarına kendimizi kaptırıp, ak köpükler içinde fısıltılı seslerle yuvarlanalım neş’e içinde…

Bartın…Çocukluk ve gençliğimin yaşandığı yer. Sizi, benden başkası gezdiremez. Her bir taşın ve kovuğun altında ne var, bilirim.

Çocukluğumu hala cebimde taşıyorum. Bu gidişimde’’Değnekten atı’’mı arayacağım fellik fellik. Hele siz ‘’Asma Köprü ‘’başındaki çay bahçesinde bir soluklanın. Çaylarınızı yudumlayın . Merak etmeyin, oralarda unutmam sizleri. Kendimi unuturum ama, sizleri unutmam.Hiç unutur muyum?

Bartın…İlk’lerimin yaşandığı yer. İçimde büyüyen bir ağaç o. Dalları, budakları ile.Her an, beni sarıp sarmalayan bu ağacın tepesindeyim. Buraya aitim ben. Rengiyle, nefesiyle, oturuşu ile duruşu ile, kalkışı ile, hüznü ile, gönül kırıklıkları ile…

Kırtepe’si, Asma Köprüsü, Yirmibeş Kuyusu, Şelaleleri, Su terazisi ve Boğazı ile…İnsanlar, o güzellikler içinde iken, farkında oldukları şeylerden uzaklaştıklarında, işin farkına niçin sonradan varırlar acaba? Sizlerde de oluyor mu bu?

Asma Köprü başında çayınızı tazelerken, önünüzden akıp giden ‘’Kocanaz’’ Deresine dikkatle bakın. Suda bir kayık göreceksiniz. İçinde olmak istemez misiniz? Şair Rıza Polat, Bartın Ortaokulunun Türkçe Öğretmeni Rıza Polat’ın ‘’Nokta nokta’’m şiirindeki gibidir her şey bu Kocanaz deresinde.

"Asma Köprüsünden, Kocanaz Deresi/Derede bir kayık/Küreklerde sen/Dümende ben/Hava berrak/Hava ılık/Hava temiz/Ve sularda sarmaşan gölgemiz… Ve bu dereden, koskocaman bir aşk hikayesi çıkmıştır.Sonu, ’’Hüsran’’ olsa da!

Ufak ufak hazırlanıp, Birlikte Boğaz’a gidelim. Arası on Km.dir. Bartın Irmağı, burada, Karadenize karışır. Durgun havalarda, denizde sarıdan ince bir çizgi çizer tam karışma noktasında. Oradaki vahşi güzelliği seyredelim hep birlikte. Oradan, otuz dakikada sayfiyelik İnkumu sahillerine varılabilir. Kapağı oralara atalım . Bizi’’Deniz’’ paklar. Çocukluk arkadaşım Pertev Halulu’ya misafir olalım. İstanbullardan gelir buraya. Hayatı ‘’Bartın’’dır.Misafiri sever. Doluşalım terasına.Ağırlasın bizi. Seve seve. Bayıla bayıla hizmet eder. Buradan denize de girebiliriz. Karadenizin dalgaları, eskisi gibi hırçın değil.Turistik oldular.Vahşilikleri silindi gitti yazık. Bütün gün yüzebilirsiniz.Halulu'nun spordan gelme centilmen bir havası vardır. Futbol oynarken pas isterdi ‘’Lütfen’’ derdi .Anlayın yani. Eşek safarisinden de anlar ha!

Amasra’dan ayrı olarak, Kızılkum, Mugada, Bozköy ve Çakraz, gözdolduran sahillerimizdir.

Eskilere rastlarsak konuşmalarına kulak verin bakalım. Pek hoştur mahalli şiveleri: ‘’…..Aaaa, gadunum evde misiyiz?Furunceliy düğününü “söyleyom. Zerzene boyası va, Ömür Gadun selam söyledi. Gına’ya buyursunna dedi’’ Ossaat anlarsınız ki, Maviş Ana sizi düğünlerine çağırıyor ağızdan. Hakalmanın yapıldığı Perşembe günü kız evi davetlilerle dolar, taşar.Eğer, sizler de aralarına katılmak isterseniz, sizi seve seve kabul ederler. Böylelikle, bir nostaljiye sıcağı sıcağına şahit olursunuz, o havayı capcanlı yaşarsınız. Hiç yoktan iyidir. Değil mi?

Öğle vakti erkek tarafının yakınları sökün eder. Gelin arabası süslü püslüdür. Gelin evine bir hüzün çökmüştür.’’ Güğümleri susuz goyan. Goca evleri ıssız goyan, anaları kızsız goyan…’’ ağıtının vakti de, böylelikle gelmiş olur..

Sizlerle tatil yapalım dedik, düğün evlerine buyur edildik.Mahalli adetleri de, bu tatilin içine sığdırmalıyız ki, balından yenmez hani. Bartın’ın eski gelenekleri, hala geçerlidir burada. Her evin kızı ut çalar.Hafta sonları, birbirlerine misafirliğe giderler topluca. Hepsi kızdır. Sokakta da sevgilileri dolaşır. Şike vardır. Önceden bu toplantının haberi yayılmıştır bir kere. Kızlar, ut eşliğinde birlikte şarkı söylerler: ‘’Ahmet armut yer misin?/Mahallede bir misin?/Sana Yıldızı alıvaracaz/Ona da gadunum der misin?

Bartın’ın manileri de vardır: ‘’Sevaptır güzele bakmak/Bu sadece bir merak/Şu Bartın’dan kız almak/Cennetten gül koparmak/İki tahta çakarız/Arasından bakarız/Bize Bartın’lı derler/Oğlanları yakarız/Kaynanam dibek gibi/Görümcem şebek gibi/Bisiklete binersin/Bizim ordan geçersin/Eğer annen sorarsa/Lastik patladı dersin!

Oh! Ne ala!Asma Köprü…Kocanaz Deresi…Boğaz gezisi, İnkumu sahilleri, Gazhane Parkı derken, sayemde de düğüne davet edildiniz.Fena mı? Nostalji Turizmi yaşadık hep beraber. Durduk yerde bakarsınız, aramızda, oracıkta evlenen de çıkabilir.Olur mu olur?

Ben bu arada n’aptım? Her yerde, ’’Deynekten atımı aradım.Yok, yok, yok! Nerede bıraktığımı unutmuşum bir kere. Hey gidi günler. Söğüt dalından kamçımız olurdu. Anamın hoşaf tasını zırh diye, kafamıza geçirirdim.

Aladağ’ın tepesindeki eşekle, ineği ayıran keskin gözlü Ayhan Yiğit vardı.’’Gök gözlü dovuz’’ derdik ona. Eşek safarilerini o tertiplerdi.Yalınayak, başıkabak.’’Erük’’ hırsızlığı da yapardık kendi bahçemizi taşlatıp da bağırarak kaçışmak, zevklerin en güzeliydi.

Irmaklar…Cıbıldak girerdik topluca. Yasaktı ırmak. Polis, elbiseleri toplar götürürdü. Kalırdık cıscıbıldak. Hava karardığında evler varabilirdik ancak

Zekai Altınay’lar, Daniş’ler, Kara Şaban’lar, Kaleci Atlan Santepe’ler, Pertev Halulu’lar, Ertuğrul Öder’ler, Alemdaroğlular, Cemal Aliş’ler, Aydemir Mete’ler, İslam’lar... Bunlar, eski arkadaşlarım ve büyüklerimdi. Birer göçmen kuş misali, dağıldık dört bir tarafa. İşte! Bu hayattan arta artakalan; ‘’Bir avuç yaşanmışlık, bir fiske leyleğin laklakası, bir demet ısırgan otu, bir çimcik bahar dalı, bir çuval hayat takatukası’’, gerisi sen sağ, ben selamet…

Bartınlı olmak bir onurdur. Sizlerle Bartın’ın içlerine kadar girdik. Halk arasında pek yaygındır’’ Kimler Bartın’lı olamaz? Diye..İşte örnekler.Bunları da not ettik, sıcağı sıcağına: ‘’ İnceoğlu’nun hantal kayığını kaçırıp, Kaynarca’da boğma rakı içmeyenle. Garılar Pazarında alışveriş etmeyenler. Kara Şaban Hocanın, Bartın’ın yarısını patakladığı ortamda ondan sopa yemeyenler. İşadamı Işık’ların evinde pişmaniye sinisinde bulunmayanlar, Asmadaki bahçelerden ‘’Erük’’ hırsızlığı yapmayanlar, Kavşak suyu içmeyenler Bartınlı olamazlar! Bu, bir kaidedir Bartın’da. Değiştirilemez. Kuşaktan kuşağa devreder.

Süleyman Beledioğlu da şöyle demiş:’’Memiş’ten bilet alan, Ali Ağa’nın şırasını içen, Deli İbrahim’in kırtıllı kuruşlarını bilmeyen, Berber Şavkı’da dişlerini çektirmeyen, Tekdamar Ziya’dan kitap almayan, Gevreklerin Rauf’un muskasını takmayan, Zeki Kaval’a ayakkabı diktirenler ancak ve ancak Bartınlı olabilirler.

Gördünüz mü? Sizleri geleneklerle, deyişlerle tanıştırdım.Ekleyeceğim resimlerle de konumuzu pekiştirdik mi, mesele yok! Yeter ki çabucak onay alsın resimler.

Ey, sevgili dostlar. Bartın’a kadar geldiniz. Gelin sizleri ‘’Bartın’’lı yapalım temelden. Bartınlı’lar, yabancılara meftundurlar. Burada, kilometreleri sıfırlayalım. ‘’Durdurun dünyayı, inecek var’’diyelim. İnen insin, kalan sağlar bizimdir.Var mısınız?

Bartınlı olacaksanız, Kavşak Suyu’nu bilmeniz lazım. Bartın’ın simgesidir o. Çeşme başları, hala duruyor, suları akmasa da. Taşları, hala daha ‘’Aşk’’ kokuyor. Hele bir sesleneyim.Cevap veren olur mu ki acep? Umut dünyası, n’aparsınız?

‘’Gııız!Kavaşak Suyu başında seni, biyo, öpüveresim geliyo…Diyecen ki’’Kavşak suyu, mavşak suyu mu kaldı ki’’ O çeşme başı kızları yok arık!Analar akıllandı.Kızlarını çeşmelere, meşmelere tek başlarına salmıyorlar artık.Hepsi evlendi, torun torba sahibi oldular. Bense hala saf saf sesleniyorum.Keşke, keşke büyümeseydik bizler! Devam edelim:

‘’Hani, diyesim geliyo ki, eski günlerdeki gibi, anlıyorsunuz değil mi? Çıkardık Aladağ’ın tepesine. Boğazı seyrederdik elele. O an, bulutlar düze inerdi, taaa top sahasına kadar. Deniz, ayağımıza gelirdi ‘’Nah buramıza kadar!’’Gıııız, essahtan gelir miydi? Gelirdi herhal. Ne güzel, maşrapayla bizi beklerdi gara gazan. Gara gulplu, gara gaşlı, Gapagara. Yakardık kandilleri, akşam olunca. Akşamlar ‘’Heç’’ bitmezdi. Isıtırdık birbirimizi. Bartın gibi yerde, geçinir giderdik. İlkten, başındaki yemenin. Ardından şipidik terliklerin. Sonra da ebruli şalvarın. Abovvv!..Gııız, gara gulplu gazanı bi güzel yakıver. Bak hele! Niye gülüyon gı?! Tiyatora mı oynadıyoz burada?! Hıı!!

Evet efendim, buraya kadar.Sizleri uğurlayalım. Bartın’ın kırık dökük garajındayız şimdi. Bartın’da kalacaklar ‘’Ellerini kaldırsın’’ Biz kalanlar, gidenlere el sallayalım.

Hoşca kalınız. İyi yolculuklar dileriz. Bizi merak etmeyiniz. Gene bekleriz.

RESİMLER: Objektifimizden

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..