- Kategori
- Seçim
Başbakan Erdoğan ve AKP, inanılmaz bir tarih yazdı!

12 Haziran seçimi büyük sürprizlerle sonuçlandı.
Yaşanan şaşkınlığa ve sevince bakılırsa 326 milletvekili kazanan AKP bile, bu kadar fazlasını beklemiyordu.
Mecliste 135 milletvekili ile temsil edilecek olan CHP ise, umduğunu bulamamanın, hak ettiğini alamamanın burukluğunu yaşıyor.
Barajı sıyırıp 54 milletvekili kazandığına şükreden MHP’de yaşanan mutluluk, dışarıya pek gösterilmiyor.
BDP cephesi, seçimin gerçek galibi olarak kazandığı 35 milletvekili ile yüzde 10 seçim barajını da tarihe gömmeyi başardı.
Sonuçların açıklanmasıyla birlikte kaybeden ya da umduğunu bulamayan partilerin açıklamaları, genellikle komplo teorileriyle dolu olduğundan fazla itibar görmezler.
Zaten bir seçimi duygusal, tepkisel hezeyanlarla değerlendiren partilerin başarılı olma şansı çok azdır.
Gerçekçi olursak şunu görürüz.
Başbakan Erdoğan, Türkiye ve dünya tarihinde ender görülen siyasi bir rekora imza atmıştır.
Üst üste 3 kez, hem de oylarını artırarak dünyada seçim kazanan başka bir parti var mıdır bilemiyorum ama Türkiye’de örneği gerçekten yok.
Ağır sorunlar yaşayan, işsizliği tavan yapmış, yoksulları dünya kümesine çıkmış, tek adam otoritesiyle önüne geleni silkeleyen Başbakan Erdoğan, Türkiye’de “bardağın dolu tarafını” pazarlayarak da bir seçimin kazanılabileceğini gösterdi.
Yani ekonomide, eğitimde, sağlıkta, sosyal güvenlikte, karayollarında, hava taşımacılığında başkalarının daha iyisini yapamayacağı, hatta yeni gelenin düzeni bozacağı konusunda seçmenleri ikna etti.
Başbakan Türkiye’deki halk yığınlarının, yoksulların, mağdurların asla riskleri sevmediğini, bu nedenle “eldeki kuşun daldaki iki kuştan iyi olduğu” inancı ile hareket edeceğini iyi biliyordu.
Kısaca saygı değer halkımız, beş milyondan fazla olan işsiz sayısının AKP olmazsa daha fazla olacağı; 12 milyonu aşan yoksulumuz AKP olmazsa yeşil karttan, nohuttan, bulgurdan mahrum olacağı; emeklimiz bir para verecekse son anda kararını değiştiren hükümetin propagandasına inanarak oyunu iktidardan yana kullandı.
Yoksullarımız muhalefetin önerdiği aylık 600 TL aile sigortasını uzak ve güvenilmez buldu.
AKP’de her sosyal kesim için hazırlanan özel politikalar, paranın gücü ve profesyonel kadroların ustalığı ile birleştirilerek uygulamaya konuldu.
AKP bu sayede, muhalefetin hazırladığı politik vaat ve iddialardan etkilenen kitleleri geri kazanabildi.
AKP’nin milliyetçiliği önemseyen seçmenlere dönük hazırladığı politik mesajlar harikaydı.
Özenle hazırlanan “Kendi Tankımız”, “Kendi Helikopterimiz”, “Kendi Uçağımız”, “Kendi Uydumuz”, “Kendi Füzemiz” başlıklı dev posterler, çoğu hayal dünyasında gezinen milliyetçileri baştan çıkarmaya fazlasıyla yetti.
Posterlerle ikna edilemeyen diğer milliyetçi seçmenler de, seçimin son haftasında MHP’nin, “askeri vesayetçilerin” bile ağzına almadığı sözlerle ve üslupla Kürt siyasetçilerine saldıran ve posta koyan Başbakan Erdoğan sayesinde rotalarını AKP’ye doğru çevirdiler.
Seçim boyunca merkez medya ve basında aleyhinde hiçbir propagandaya izin verdirtmeyen AKP, yereldeki basını daha “sempatik yöntemlerle” yönlendirerek başarısının çıtasını daha da yükseltti.
Her bir şehir için özel olarak hazırlanan yatırım vaatleri, her bir şehirde farkındalık yaratmayı başardı.
Özet olarak söylersek; “milli görüş” sırasında edinilen örgütsel deneyimi sağ partilerin her türlü taktikleri ile birleştiren AKP, halkın gündelik ve küçük çıkarlara olan düşkünlüğünü oya çevirme konusunda uyguladığı strateji ile seçimi kazandığı gibi kendi rekorunu da kırdı.
Muhalefet partilerinin bu başarıdan alacağı pek çok ders olduğuna inanıyorum.
Bugüne kadar “hizmet” ve “yatırım” konseptini, insanların zaafları ve beklentileriyle ustaca harmanlayarak seçimde başarıya ulaşan başka bir parti hatırlamıyorum.
Emin olun, sağı yıllarca yöneten Demirel ve Özal, Başbakan Erdoğan’ın bu pratik ve pragmatik siyasi zekâsının yanında oldukça sönük durmaktadırlar.
12 Haziran seçimlerinde muhalefetin çalışmasını ise bir başka yazıda değerlendirmek istiyorum.