Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

27 Mart '07

 
Kategori
Özel Günler
 

Başka olur Bodrum düğünü

Başka olur Bodrum düğünü
 

Ayşe’m telefon etti, “Hadi abla hazırlan kına gecesine gideceğiz” dedi. Düğün iki gün sürüyor, yemekli olacak kazanlar kaynayacak, çalacak sazlar, oynayacak kızlar. Gençlere yakışıyor bu oynamalar gerdan kırmalar ben de onları izlemeyi seviyorum. Ben beceremiyorum ya bilenlerden izlemek hoşuma gidiyor sanırım. Sultanlar gibi evimden alındım ve ardından Karabiber ve kimyonu (yeğenlerim) okuldan aldık. Gittik düğün evine. Baktık bahçede ocaklar kurulmuş. Fark ettim ki artık onlarda modernleşmiş, sanayi tipi olmuşlar. Düğünde görev almak üzere gelen kadınların biri yemek yapıyor (aşçı), diğeri ise bulaşıkçı. İki gün yemek yapma karşılığında 1000 YTL alıyorlar. Mesleğimizi mi değiştirsek ne ? Biz bir ay çalışıp bu ücreti alıyoruz ya, onların bir de bahşişi var elbet. Bahşişi pişen yemeğin tadına bakan düğün sahipleri veriyor. O da benim cumartesi fazla mesaime denk geliyor. Ne diyeyim kısa günün karı sanırım. Ayrıca tabak, çanak, tüp ücreti alınan ücrete, dahil değil. Bana göre bir çeşit yıkım bu. Bir de işin gösteriş kısmı var tabii. Kimse kimseden geri kalmak istemiyor. Yemek listesi sanki lokantadaki menü ve hazırlanan yemekler gerçekten de nefis. Evin dışında masalar kurulmuş. İlk önce masaya oturuyorsun sana komşular gönüllü olarak hizmet ediyorlar. Başka zaman eşinden su isteyen erkekler burada pervane oluyorlar. Tepsiye yerleştirilmiş tabaklar içindeki yemekler konuyor gelen konukların önüne bıkmadan, güler yüzle sunuluyor. Biz de kurulduk bir masaya karabiberim ve kimyonumla. Malum anne babaları işte onlar sonradan gelecekler. Evden de fazla yemeden çıkmışım. Zaten bunca güzel şey varken başka bir şey yenir mi? Karnımdan “Hoppp kardeş acıktık” diye sesler geliyor.... Afiyetle yemeyi planladığımız yiyeceklerin içinde neler mi vardı: etli nohut, mantı, lokum pilavı (hakikaten lokum gibi sanki. Makarnayı küçük kesmişler ve kıyma eşliğinde pişirmişler, adı üstünde lokum tadı var), yaprak ve lahana sarması(yedi sekiz tepsi sarılmış .. valla pes dedim, küçükte kalem gibi maşallah), keşkek (ağzımda bıraktığı o güzel tada bayıldım, bu kadarda şeker yapılır mı?, patlıcan dolması, isteyene patlıcan yemeği ve Muğla Yatağandan sipariş edilmiş tepsi tepsi cevizli baklava (ev baklavası sandım, müthişti) Say say bitmiyor neyse bu güzel yiyeceklere yumulduk çocuklarla. Ekmeğe hiçbirimiz rağbet etmedik. Küçükken annem babam pek kızarlardı sadece yemek yememize. Onun verdiği bir suçluluk hissi hep vardır. Eee ekmek çoktu katık az. Peyniri ekmeğe katık ederken mıncık mıncık ısırırdık bitmesin diye .

En sonunda misler gibi doymuştuk. Mesai bitimi karabiber ve kimyonumun annesi ve babası da geldi. Kediler gibi yanaştık onların sofrasına da. Abla gel al demesi ile bir çatal kapmam bir oldu. Bir yandan da müzik sesleri ortalığı sardı. Kına yakılacaktı gelin kıza. Bir de orkestra tutulmuş. Yine bana kalırsa köy düğünleri çağ atlamış. Biz oradan ayrılırken kına töreni başlamamıştı henüz. Düğün sahibine ve evlenecek çifte tebriklerimizi sunarak ayrıldık. Hırkalarımıza sarınarak yanımıza fazladan konan keşkek ve lokum pilavımızla eve doğru yola koyulduk (tüh birazda tatlı alsa idik nidaları ile).

 
Toplam blog
: 292
: 1094
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Yazmaktan hoşlanan... Kelimeleri renklendiren bir sihirbazım ben.. Bodrum'da yaşamaktayım.. Sev..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara