Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '13

 
Kategori
Siyaset
 

Başörtülü kadınları neden kutlamıyorlar?

Başörtülü kadınları neden kutlamıyorlar?
 

Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge’de yaşam tarzına müdahale konusunu tartışan ve ters köşe çıkışlarıyla  bilinen ilahiyatçı yazar Hidayet Şefkatli Tuksal, özellikle kadın köşe yazarlarının neden başörtülü hemcinslerini demokrasi paketi çerçevesinde edindikleri yeni haklarla ilgili kutlamadıklarını sordu.

Aslında yerinde bir soru.

Dışarıdan bakınca, bugüne kadar mecliste ve diğer kamu alanlarında temsil imkânı bulunmayan başörtülü kadınlara demokrasi paketiyle beraber artık bu yolun açılmış olması, bütün kadınları sevindirmiş olmalıydı. Artık sadece modern başı açıklar değil, muhafazakâr başı örtülü kadınlar da milletvekili olarak mecliste yer alabilecek. Onlarla aynı dünya görüşünü hatta bazen çok daha radikalini taşıyan dindar erkekler gibi, bunu giyim tarzlarıyla belli eden dindar kadınlar da toplumda artık siyaseten aktif bir rol üstlenebilecek.

Bu da bütün kadınlar adına sevindirici bir gelişme olmalıydı.

Bu böyle olabilirdi de, eğer CHP bu konuda başı çeken bir rol oynayıp kendi partisindeki kadınlara bu konuda var olmayan özel bir hak tanımış olsa ve ardından da AKP aynısını kendi tabanındaki kadınlar için yapmak zorunda kalsaydı. Yani kadınların genelde milletvekili seçme ve seçilme hakları olmasaydı. Oysa bu hak ülkemizde kadınlara neredeyse tüm gelişmiş batılı ülkelerden önce Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber tanındı. Milletvekili seçme hakkını da tüm kadınlar o zamandan beri kullanmaktadırlar, kullanamadıkları giyim tarzına bağlı olan seçilme hakkıydı. Çünkü ancak belli bir yaşam tarzını benimsemiş kadınların siyaseten aktif rol üstlenmelerine izin veriliyordu. Aynı yaşam tarzını benimsemiş olan erkeklere ise bu konuda bir kısıtlama yoktu, ya da var olan giyim kuralları onları dinen zorlamıyordu. Bu yüzden siyasette aynı yaşam tarzını paylaştıkları kadınlardan farklı olarak her daim var olabildiler.

Bu kuşkusuz ki büyük bir çelişki ve de haksızlıktır.

Diğer taraftan da dini kurallara göre yönetilen bir Cumhuriyetimiz olsaydı, belki birçok başka Müslüman ülkede olduğu gibi, kadınlarımız halen milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olmayacaklardı. Bu yüzden de başörtülü kadınların da artık ülkemizde siyaseten aktif olmaları ve mecliste yer almaları toplumun bir kesimi tarafından halen yadırganıyor. Sonuçta onların mecliste var olmalarının sadece modern Cumhuriyet karşıtı faaliyetlerin daha da etkin şekilde yürütülebilmesi amacıyla yapıldığına inanılıyor. Oysa aynı faaliyetleri yürütmüş veya yürütme amacındaki erkeklerin bu konuda gayet de özgür oldukları göz ardı ediliyor.

Daha doğrusu meclisteki ve diğer kamu görevlerindeki erkeklerin yarısının aslında başörtülü oldukları unutuluyor.

Onların mecliste olabilmelerinin tek farkı, cinsiyetleri.

Diyeceğim, eğer sorun yaratan dünya görüşüyse, onu zaten “yok” etmeniz mümkün değildir. Öylesi tek tip bir toplum yaratmanız da. Bu bütün kesimler için geçerlidir, hele günümüz kişisel özgürlükler dünyasında her zamankinden de daha çok. Kaldı ki, başörtülü kadınların içersinde başörtülü erkeklere kıyasla çok daha demokrat ve özgürlükçü olanların sayısı hiçte az değildir. Ancak onların sesini bugüne kadar mecliste duyabilmiş değiliz. Daha önceleri “CHP Kimin Partisi?” adlı yazımda şöyle bir örnek vermiştim: “…başı kapalı bir milletvekili düşünün, kürsüden modern Atatürk Türkiye'sini övüyor, çünkü kadın haklarına, dininin ona vermiş olduğu en temel haklara en çok bu devletin çatısı altında kavuştuğuna inanıyor. Diğer Müslüman ülkelerdeki kadınların ona imrendiğini söylüyor, kendisi gibi seçme, seçilme, kürsüde söz alma, mevki ve makam sahibi olma hakkından mahrum bırakıldıklarını ileri sürüyor. Bunun mücadelesini de en iyi CHP'nin çatısı altında verebildiği için hem partiye hem de bu Cumhuriyetin kurucusuna şükranlarını iletiyor. Buna karşılık fazla kadın milletvekili olmayan bilmem ne partisinin erkek üyesi, kadınların dinen aslında çok daha sınırlı bir şekilde toplum hayatında yer alması gerektiğini savunuyor, ama CHP sıralarından başı açık ve kapalı çok sayıdaki kadın milletvekilinden alkışlı protestolar yükseliyor…”

Eğer CHP gerçekten de sosyal demokrat parti özellikleri taşısaydı, mecliste böyle bir temsil görmemiz mümkün olurdu. Her şeyden önce de CHP en çok kadın milletvekiline sahip parti olurdu, hem de her kesimden. Oysa şimdiki haliyle bırakın başörtülüleri, kadınların kendisini bile pek görmemiz mümkün olmuyor bu partide. Der Spiegel, Alman SPD’nin yaşlı erkekler partisi görüntüsü verdiğini ve bu yüzden de 18 ile 44 yaş arasındaki kadın seçmenin sadece %22’sinin oyunu alabildiğini, buna karşın muhafazakâr bilinen CDU ve Merkel’e ise aynı kesimden iki misli daha fazla oy gittiğini belirtmiş.

Anlaşılan o ki, sosyal demokratlar sadece bizde demode ve yaşlı durmuyorlar.

Diğer taraftan gittikçe daha çok mevcut iktidarın sembolü haline geldiğinden, o konuda hangi memnuniyetsizlik veya öfke varsa, hemen başörtüsüyle de özdeşleştiriliyor. Bu da genel olarak dinle ilgili olduğu gibi, başörtüsüne de hep olumsuz olarak yansıyor. Açılan demokrasi paketine inat, karşılıklı antipatilerin tavan yaptığı bir dönemden geçiyoruz, ne yazık ki.

Daha önce de belirttiğim gibi, CHP kentli kesimlerin partisi olduğu gerçeğini ıskalıyor. Nasıl ki, gençlerin artık andımızı okumak istemediğini ve farklı bir milliyetçilik anlayışı taşıdığı gerçeğini ıskalıyorsa. Ya da modern ile muhafazakâr kentlilerin yeni, kucaklayıcı ve gerçek anlamda çağdaş siyasi bir anlayışta buluşabilecekleri gerçeğini, özellikle de genç kesimlerin.

Bu da bir taraftan iktidarı suni olarak güçlendirirken, iyicene çaresizleşen muhalif kesimleri de o denli öfkelendiriyor. Bunu bastırma amacıyla devreye sokulan her polisiye ve hukuki önlem de, toplumu daha da geriyor, adeta alevlendiriyor. Hele ki, tek tip laik vatandaşa bu kadar itiraz ederken, adeta kendi tek tip dindar vatandaşını şekillendirirken. Medyanın içler acısı hali ise ayrı bir yara.

Tüm bu gerginliğin tam ortasında yer alan başörtüsü ise ne yazık ki sakınmaktan ziyade, gittikçe daha da çok güç gösterisinin sembolü haline geliyor. O yüzden de, demokrasi paketi gerçek anlamda demokrasi paketi olarak algılanmıyor, sadece siyasi hedeflerle ilgili kısmi bir avutma aracı olarak görülüyor. Özellikle de kazanılmış olan “dava”dan bahsederken. Bu bağlamda herhangi bir kutlama beklemek de pek gerçekçi olmuyor sanırım.

Ben ise kendi adıma, tüm dünyada oluğu gibi Türkiye’de de ülkeye yön vermesi gerekenlerin eğitimli kentliler olduğunu düşünüyorum. Bunları da dünya görüşlerine göre ayırmıyorum, “diğerine” nasıl davrandıklarına göre değerlendiriyorum. Bu konuda dürüst, duyarlı ve samimi olanların hepsini de kucaklamaya ve kutlamaya hazırım.

Siyaseten de.

Zuhal Nakay

 
Toplam blog
: 102
: 618
Kayıt tarihi
: 24.08.13
 
 

Mimar / Blog Yazarı ..