Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '13

 
Kategori
Siyaset
 

Dinlerin toplumsal ve hukuksal düzen olarak istenmesi

Bir dinciliğin egemen bir güç olmasının çeşitli nedenleri olabilir. Örneğin bu topraklarda dinsel kültürün çok hakim olması, bunla bağlantılı olarak bilgi birikim düzeyinin düşük olması; ya da ülkenin kuruluşu ile birlikte dinsel kültürün baskı altına alınmış olması; ya da uluslararası güçlerin bilerek ve operasyonel olarak dinsel kültürü, dinciliğe doğru yönlendirmesi olabilir. Bu görüşlerin az ya da çok savunucuları olabilir.

Bunun yanında, dinsel bir toplumun bir düzen olarak mümkün olduğunu, bu yüzden bu toplum modelinin geliştiğini savunlar olabilir.

Yazının konusu da bu zaten. Böyle bir toplumun mümkün olup olmayacağıdır.

Dinlerin yaslanır göründüğü temel tezleri saçma, anlamsız görünse de ve bu nedenle bir dine inanıyor olmak ne kadar boş gelirse gelsin, aslında her türlü düzen, bir işlevsellik taşır. Yana nedensiz yere varolmuş değildir, yeterli ve gerekli nedenleri vardır.

İnsanlık tarihine bakıldığında, dinlerin de böyle işlevleri olduğunu varsaymak gayet yerindedir. Onlar bir tür düzen oluşturmuşlar ve toplumlar bu düzen içerisinde yaşamışlardır.

Örneğin Hristiyanlar, dünyanın yuvarlak olup olmadığını bilmedikleri, evrenin merkezi olmayıp da sıradan bir gezegen olduğundan habersiz oldukları dönemde, doğal olarak, dünya, uzay, evren insanlık hakkındaki o zamanda üretilmiş inançlara -günümüz için boş inançlara- yaslanmışlar ve toplumlarını yönetmişlerdir.

Bana kalırsa aslında Tanrı kavramı, gerisinde insanların bir adalet, hak, hukuk ile özdeşleştirdikleri bir kavramdır. Dünyaya ait olan hak, hukuk, adalet kavramları dünyaya ait olmayan kavramlarla temellendirilmek istenmiştir.

Dinlere ve o türden inançsal yapılara baktığımızda, kendi tarihsellikleri içinde taşıdıkları işlevsellikleri nedeni ile gerekli, yerinde ve önemlidirler.

Hristiyanlık örneğine devam edersek, artık dünyanın yuvarlak olduğu, döndüğü, sayısız gezegenden biri olduğu açık ve seçik olarak ortaya çıktığı halde, bu yokmuş gibi davranan ve hala toplumu ve hukuksal düzeni kendi uydurmasına göre yönetmeye çalışan için, dinlerin bir düzen olarak işlevselliğinin bir önemi olabilir mi? Hiçbir önemi olamaz, çünkü o, o sürecin bir ürünüdür ve o düzenin egemenidir ve o egemenliğini sürdürmek isteyecektir. Bunu kişilerin ihtirasına değil de, insan doğasına, ya da doğanın insanlığına bağlamak da makul bir yoldur.

Buradaki önemli nokta, artık bir kıymeti kalmayan bir şeyin hala sürdürülmek istenmesindeki çarpıklıktır.

Çağımız dinlerin üzerine konuştuğu ve bizzat dinlerin yaslanır göründüğü temel tezler üzerine o kadar çok bilgi ve zeka içeriyor ki, artık bugün dinlerin bir toplumsal ve hukuksal düzen olarak varlığını sürdürmesi gerektiğini savunmak, Ortaçağ’daki bir Kilise babasının durumundan daha çağdaş ve akılcı değildir.

Şu hiç kuşkusuzdur; bireysel özgürlük sınırsızdır. Yani bireysel olarak isteyen istediğine inanır ya da inanmaz. Bu bireysel kişi hak ve özgürlüğüdür, bireyin kültürüdür. Bu kültür etrafında bir araya gelmiş toplulukların da kültürüdür. Kültürken kadife gibidir. Ne zamanki iktidar aracı haline gelir o zaman içindeki alabildiğine boş ve anlamsız dogmatizmle kör kuyu, kep keskin kılıçtır.

Esasında bireyi baz almayan her toplumsal ve hukuksal düzen aynı yapıdadır. O bir tür canavardır. Bireyi, tekili, insanı, zayıfı, kendi olmak isteyeni, özgür kalmak isteyeni, başkasına zarar vermek istemeyeni, kendi işine bakmak isteyeni yok eden bir canavardır. Ya yok olursun ya da canavarın adamı olursun yok edersin.

Dinsel bilgiler bilimsel ve akılsal olarak, içi boş, anlamsız ve temelsiz yapılardır. Sadece kültürel olarak anlamlı ve önemlidirler. Olması gerektiği manasında değil, bir birey bunu yapmak ve yaşamak istiyorsa, daha aşağıda olacağı başka hiçbir iş, uğraş, inanç gösterilemez.

Kültürel olarak anlamlı ama düzen olarak içi boş olmasının nedeni, esasında tüm insanlığın bilgi ve emek birikimine aykırı olmasından kaynaklanır. Dünyanın döndüğünden habersiz olan, bu kanıtlandığı halde, hala dinlere yaslanarak bunun doğru olduğunu savunan insanın durumu acınası değil midir?

Dinlerin toplumsal ve hukuksal düzen olarak istenmesi de aynı zavallılıktır.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..